Kutlu Doğum Haftası Münasebetiyle…1
Evin küçük oğlu Emre, bir gün mutfakta yemek yapan annesine:“Anneciğim bu dünya da en çok anne-babamızı sevmeliyiz değil mi? diye sorar.
Anne de yemek yapmayı bırakır, iyi bir fırsattır diyerek çocuğu kucağını alır ve başlar anlatmaya: “Önce bizi en güzel şekilde yaradan Allah’ı, sonra bize dinimizi öğreten Peygamberimizi (s.a.v), daha sonra da bizim dünyaya getiren ve bizi büyüten anne babamızı sevmeliyiz.” der.
Evin küçük oğlu Emre, bir gün mutfakta yemek yapan annesine:“Anneciğim bu dünya da en çok anne-babamızı sevmeliyiz değil mi? diye sorar.
Anne de yemek yapmayı bırakır, iyi bir fırsattır diyerek çocuğu kucağını alır ve başlar anlatmaya: “Önce bizi en güzel şekilde yaradan Allah’ı, sonra bize dinimizi öğreten Peygamberimizi (s.a.v), daha sonra da bizim dünyaya getiren ve bizi büyüten anne babamızı sevmeliyiz.” der.
Annenin bu
sözü üzerine çocuk: “Ama ben Peygamber’i
Allah’tan daha çok seviyorum.” der.
Buna
şaşırıp sebebini soran anneye çocuk: “Ben
yaramazlık yaptığımda ya da yalan söylediğimde; Allah yaramazlık yapan ve yalan
söyleyen çocukları cehenneminde yakar diyorsunuz ya. Hem Allah’ın cehennemi var; Peygamberin
(s.a.v) ise cenneti var. Ben onun için Peygamberi (s.a.v) daha çok seviyorum”
der.
Çocuğun anlattıkları aslında bizlerin çocuklara
Allah’ı ve Peygamberi nasıl anlattığımızı ve onların bilinçaltlarını nasıl
doldurduğumuzu göstermektedir.
Çocuklara
Peygamber Efendimizi (s.a.v) Nasıl Anlattığımıza Bir Bakalım:
Çocuklar doğduğunda kulaklarına ezan okuduğunu (Tirmizî, Edahî,16), çocuklar doğdukları zaman ağzında yumuşattığı hurma
suyundan ağızlarına damlattığını (Buhâri, Deavât,3),
onlara güzel isimlerden koyduğunu ve onlar için dua ettiğini (Edebü’l-Müfred,I,61), yine hastalanan Yahudi
bir çocukta olsa ziyaretine gittiğini (Buhari, Cenaiz,79) anlattık.
“Çocuk kokusunu cennet kokularına” benzettiğini (Buhârî,
Menâkıp;22), “Küçüklerine şefkat
göstermeyen bizden olmayacağını” (Ebu Davud, Edeb,66 ) ve oğlu İbrahim ölünce
gözünden yaşlar damladığını (Buhârî, Cenâiz,33) anlattık.
Kız çocuklarının diri
diri gömülmesini yasakladığını, ağlayan bir çocuk duyunca namazı kısa kestiğini
(Riyazüs Salihin,233), çocukluk çağında yapılan hatalardan dolayı günah
yazılmayacağını buyurduğunu anlattık.
Çocuklarla karşılaştığı zaman onlara selâm
verdiğini, onların saçlarını okşayıp ikramda bulunduğunu ( Edebü’l-Müfred, I,461),
çocuklara karşı bir çocuk gibi davrandığını ve onların dünyalarına girerek
empati yaptığını, çocuklara “Öf” bile demediğini (Buhârî, Savm,53), "Çocuklarınıza iyi bakınız!
Onları güzel terbiye ediniz.” ( İbn-i Mâce, Edep,3) diye buyurduğunu
anlattık.
Çocuklarla şakalaştığını, onları omzuna
aldığını, Mahmud Rebi (r.a); beş yaşında iken
kovadan ağzına su aldığını ve Rebi’ye püskürttüğünü (Buhârî, İlim;8), kuşu ölen Ebu
Umeyr’e “Küçük kuşun ne oldu?” diye
latife edip saçını okşadığını (Buharî, Edeb,81), çocukları öpüp
saçlarını okşamasını yadırgayan bedeviye "Merhamet
etmeyene merhamet olunmaz" ( Buhârî, Edep; 18) buyurduğunu anlattık.
Torunları Hz. Hasan-Hz.
Hüseyin ve diğer çocuklarla çokça oyunlar oynadığını ve; “Çocuğu olan onunla çocuklaşsın.” (Deylemi) buyurduğunu ve anne
babalara da en güzel şekilde model olduğunu anlattık.
Kızı Hz. Fatıma (r.anha)’nın evine sık sık gidip
torunlarıyla oyun oynadığını hatta Peygamber Efendimiz (sav) namaz kılarken Hasan
ile Hüseyin veya onlardan birisi gelip sırtına bindiğini, başını (secdeden) kaldırdığında düşmesinler
diye onları eliyle tuttuğunu ve namazı tamamladıktan sonra da:“Ne güzel binittir sizin binitiniz!” (Kenzul Ummal,VII,106) diye buyurduğunu anlattık.
Yine Hz Peygamberimiz (s.a.v)
dilini çıkarıp torunu Hasan’a doğru uzattığını, çocuk dilin kızıllığını görünce
neşe ile dolduğunu anlattık. (Suyuti)
Anne babalara çocukları sevme konusunda adaletli
olmaları için: “Allah öpücüğe varıncaya
kadar her hususta çocuklar arasında adaletli davranmanızı sever.” (Sahih-i
Buhârî,II,411) tavsiyesini anlattık.
Normal zamanlarda çocukların yaramazlıklarını
sıkıntı ederken, iyi zamanlarda gurur duyma adına: “Yaramazlık yapan çocuklara hemen
müdahale etmeyiniz.” “Çocukların küçüklüğündeki yaramazlığı,
büyüdüğü zaman aklının çok, zeki olacağına bir alamettir.” (Münâvî,IV,310)
hadisini anlattık.
Bir gün bir kız çocuğu bir kenarda oturmuş
ağlıyordu. Sebebini soran Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e çocuk: “Eve bir şey
almak için babasının vermiş olduğu parayı kaybettiğini” söyler. Peygamberimiz
de (s.a.v) çocuğun elinden tutarak alacağı şeyleri alıverir. Fakat çocuk yine
ağlamaya başlar. Tekrar sebebini soran Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e çocuk:
“Efendin bu seferde babam geç kaldığım için beni dövecek.” der. Bunu üzerine
Peygamber Efendimiz (s.a.v) çocuğu elinden tutarak evine kadar götürür ve
kapıya açan çocuğun babasına; “Çocuğu dövmemesini” tembih eder. Kapısında
Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i gören adam: “Kapıma kadar sizi şereflendiren bu
çocuğu bir daha dövmeyeceğim.” (İbn-i Kesir, Şemailü’r-Resul, s.78) diye söz
verdiğini anlattık.
Hurma ağaçlarını taşlayan Rafi’ye; “Yavrucuğum
ağaçları niçin taşlıyorsun?” diye sorduğunda; “Ya Rasülullah aç idim” ondan
deyince; “Bir daha ağaçları taşlama
yavrum, altına düşenleri alıp ye!” (İbn
Mâce,Ticârât,67) buyurarak hem çocuğa yavrucuğum diyerek çocuğun ruhunu
okşadığını hem de çocuğun olumsuz davranışına karşı tepki göstermek yerine
seçenekler sunduğunu anlattık.
O bir peygamberdi ve çocukları çok
severdi. Peki ya onu bize peygamber olarak gönderen ve ona çocukları çok sev
diyen Allah’ı ise çocuklara nasıl anlattığımızı bir kez daha anne baba olarak
düşünmek gerekir.
(Devam Edecek)
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.