İnsanın doğuştan getirdiği çeşitli duygular bulunur. Bu duyguların bir kısmı tamamen iyidir. Bu iyi duygular da yükseltilmesine çalışılır. Kötü doygularımız asgariye indirmeye de çalışılır. Bu duygular, azaltmak ve çoğaltmak insanların kendi iradesindedir. Bu duyguları harekete geçirmek, uygulayıp uygulamamak insan bilgisi dâhilindedir. Hırs ve şehvet, insana en fazla zarar veren duygulardır. Bu duyguları tamamen yok etmek insanı helake götürebilir. Bu nedenle bu duygular eğitilmeye muhtaçtır. Yani bu duygular araba frenine benzer. Yerinde ve zamanında frene basmazsa, hem kendine hem de arabada bulunanlara zarar verebilir. Bunlardan birisi, Kuranı kerimde 102. süresi olan “Tekasür” de ifade edildiği gibi dünyanın çokluğuyla övünmedir. Bu çoklukla övünme duygusunun malzemesi zamana ve mekâna göre değişir. Bu sürenin indiği dönemde övünme malzemesi “ “sülalenin sahip olduğu erkek sayısı ve kahramanlarıydı”. Medine'de İslam toplumu kurulmuş olmasına karşılık Müslümanların bütünü cahiliyeden kalma âdet olan övünme hastalığından tamamen kurtulmuş değillerdi.
Cahiliye dönemi, kabile savaşları ve kan davalarının ardı arkası kesilmeden devam edip dururdu. Bu nedenle savaşları yapan erkeklerin sayısı azalıyordu. Erkek evladı çok olan babaların toplumda saygısını artırıyordu. Kız çocukları savaşlarda esir alınıp cariye yapıldığı, namusları kirletildiği için de kimse kız evladı sahibi olmak istemiyordu. Bu nedenle doğan kız çocuklarını öldürmeyi yeğliyorlardı. İşte kıyamette” Allah bu kız çocuğu hangi suçtan dolayı öldürüldüğünü” soracaktır.
Beni haris ve Beni Hars kabilesi, erkek sayılarını sayarak hangi kabilenin daha çok erkek evlada sahibi olduğunu öğrenmek istemişlerdi. Hayatta kalan erkek sayısı, Haris kabilesinin daha çok çıkınca, Hars kabilesi, kabirlere giderek ölen erkelerini de saymak istemişlerdi. Allah bu cahiliyeden kalma âdeti “tekasür” süresiyle ayıplamıştır. Övünmenin ne kadar da aldatıcı ve faydasız olduğu da ayrıca anlatılmıştır. Tekâsür, sözlükte, çoklukla övünme, kendisinde kuruntuluk ve kibir görüntüsü vermektir. Türkçede, kasılma manalarına gelmektedir. Sürenin İniş nedeni, sürenin iki kabile, ucu açık olduğundan insanları oyalayan her türlü davranış, bu sürenin kınamasına girmektedir. İnsanlar dünyevi ve uhrevi olan görevlerini unutup da malayani oyun ve oyuncak şekli, söz ve davranışlarla vakitlerini harcarsa, bunlar kınanmaya değer hareketlerdir. Bunlar Allah’ı unutturur.
İnsanların yaratılış görevleri gereksiz övünme değil, varlıklar üzerinde inceden inceye durup düşünerek, aklı çalıştırarak, bu varlıkların her biri Rabbin bir eseri olduğunu öğrenmedir. Dünya ve ahreti unutturan her söz ve davranış tehlikeli ve cahilcedir. Dünya bir oyun, oyuncak ve süslenmeden ibarettir. Dünya nimetleri, mal ve evlat ahreti kazanmak için bir araç olması gerekirken, amaç haline getirilmemelidir. Aksi halde cehennemde yanma, dünyada elem aracı olurlar. İnsanda yaratılıştan gelen “hırs” duygusu özellikle mal sevgisi tehlikeli seviyeye çıkabilir. Bu konuda efendimiz” insanın iki vadi dolusu altını olsa, bir üçüncü vadiyi de ister. Ancak onun karnını toprak doldurur. Sahabenin birisi efendimizin yanına vardığında “tekasür” süresini okuyordu. Gelene doğru kafasını kaldırarak “İnsanoğlu malım malım der durur. Hâlbuki malından ona ancak sadaka olarak verdiği, yiyip içtiği ve giyip eskittiğinden başka ne var?”buyurdu. Fakat insanın ve toplumun faydasına olan şeylerin çokluğu kötülenmemiş, bunların fazlalaştırılması teşvik istenmiştir. İlimi, ahlakı, sadakat, iman, ibadet ve yardımlaşmak gibi davranışların artırılması istenmiştir.
Hacılara hizmet eden iki kişi bundan dolayı övünmek istediklerini hiseden Hz. Ali” Ben kılıcımla küfrün hortumunu kestim. Küfür kulaksız ve burunsuz kaldı. Siz de Müslüman oldunuz” sözlerini söylemesi üzerine tövbe süresinde “Siz hacılara su vermeyi, mescitleri tamir etmeyi, Allah’a ve ahret gününe iman etmeyle ve Allah yolunda savaşmayla bir mi tutarsınız?” buyrulmuştur.
Rabbimiz hayırda yardımlaşmayı, yarışmayı emretmiş, şerde yardımlaşmamayı yasaklamıştır. İbadetlerde ihlâsı, Allah rızasını ve itaati emretmiş” riya, kibir, övünme, haset ve ikiyüzlü davranışları da men etmiştir. “Çünkü Allah kibirlenen ve övünenleri sevmez.”buyurmaktadır. Ayette “pisle temiz eşit olmaz. Pisin çokluğu, sizin hoşunuza gitse de, Allah’ın hoşuna gitmez” buyruldu. Helal mal az olsa da bereketiyle, pis maldan daha çok işe yaramaktadır. Haramla yapılan sevapların ahrette terazide tartılmaya bile değeri olmayacağı bildirilmiştir. Bu süre ile ilgili Hz. Ali “ Biz bu süre gelinceye kadar kabir azabının varlığından şüphe etmekteydik. Bu süre bizim bu şüphemizi giderdi” demiştir.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.