Recent Comments

11 MAYIS ANNELER GÜNÜ


Küçükken evden ayrılıp çalışmak için kırlara gittiğimde, sanki anamın öleceği aklıma gelir, gün boyu hep ağladım. Ogünlerde anamdan gayrı hiç kimse aklıma gelmezdi. Varsa yoksa yalnız anamdı aklıma gelen. Çok önceki yıllar, köyden çıkıp başka şehre gittiğimde, yanımda köyden götürdüğüm bir taş vardı. Yalnız kaldığım günler hep o taşla hasbıhal ederdim. Köyden uzaklaşıp yaşamaya ayak uydurup alışınca, köyle birlikte anamda aklımdan çıkıp gitmişti. Onun yerini aklımda Allah kalmıştı. Hep Allah'la beraber yaşar olmuştum. Anam hayatını kaybedip de gidince yeniden anam aklıma gelmeye ve anam aklımdan çıkmaz olmuştu. İşte anneler gününde samimiyetle bu duygularımı ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

Anne denince, gönüllere bir sıcak his ve duygularla dolar kucaklar. Yanaklarımıza konan annelerimizin dudak busesinin sıcaklık duygusuna hangi şeylerde duyup hissederiz? Gönlümüzü akan manevi duygu aydınlığının sesini kulaklarımız işitiyor gönüllerimize ışıklar dolar. Annelerin bulunduğu evlerde şu sesler yankılanır “kızım, oğlum” ifade eden cennet kokulu ahenkli yankılanan sedaları duyarız. Annenin olduğu evlerde yaşam vardır. Huzur ve sevgi vardır. Annenin olduğu evlerde evlatlar mutludur, anneler çocuklarının isteklerine amadedir. Annenin olduğu yerde yaşam kolaydır. Anneninim olduğu yerde çalışma sonrası herkes istirahata koşarken anne de mutfağa koşmuştur. Tek sebep aile mutlu olsun huzur olsun. Anne bulunduğu yerlere bereket, evlere uğur getirmiştir. Hayata canlılık katar, monotonluğu ve donukluğu evden kovar. Annenin olduğu yerde herkes yorulur, diğerleri hasta olabilir. Anne yorulmaz ve hasta olmaz. Anne sanki asker gibi her an nöbettedir.

Anne çocukları için hayaller kurar, çocuklarını bazen subay, öğretmen, avukat veya bir makamı işkâl ettiğini düşünür. Bu günlerin gelmesi ve o günü görmek için çocuklarıyla birlikte ders çalışır, onunla birlikte sabahlar. Onunla okul bitirir ve onunla yaşar. Anneler yemezler yedirirler, giymezler giydirirlerdi.

Okulda olduğum zamanlarda, sınıfın birinde öğrencinin biri camı kırmıştı. Camı kıran öğrencinin velisi okula çağrılmıştı. Aile gayet fakirdi. Anne şöyle dert yanıyordu.” Hocam, pazardan az sayıda meyve alırız. Çocukların yemesi için mevsimler geçer midemiz meyve görmez” demişti. Anneler hamile kaldıklarından itibaren çocuğuyla beraber yeniden doğar ve yeniden onunla büyümeye başlar. Çocukların anne karnında geçirdikleri dokuz ay, hamile olan anne, çocuğu için nelere tahammül edip nelerden çocuğu için mahrum kaldığını hala habersiz mi kalacağız? Bu sebeple dinimiz babanın bir hakkını söylerken, yerine annenin üç hak varlığından söz etmiştir. Anneler, çocuk doğduktan sonra bütün yorgunlukları sona ermiş, bütün mutlulukları tatmış olur. Bundan sonra dua eder. talihinin hayırlı olması için dua eder. Neden annenin duası Allah yanında makbul olduğunu, öğrenmiş olduk. Annelik kahramanlık muzaffer komutanlıktır.

Çocukların geleceği, küçüklüğünde gizlidir. Bu nedenle atalarımız “ Adam olacak çocuk, çocukluğundan belli olur” denmişlerdir. Adeta anne, doğan çocukta onun geleceğini görür. Onun gelecekteki elde edeceği başarıları hayal eder. Her konuşmalarında anneler çocuklarının geleceğine ve talihlerinin hayırlı olmasına dua ederler. Çünkü atalarımız “ağzından hayır çıkın ki, başına hayır gelsin” demişlerdir.

Nasıl ki elbise dilken terzi, diktiği elbisede kendisini ele verirse, davranışlarımızda ailemizi özellikle çocuğun hangi annenin kim olduğunu ele verir. Özellikle bu olaylar, küçük yerleşimlerde daha da bir açığa çıkar. Oğlan babasına, kızda annesini çeker demişler. Anneler ve evlatlar arasında hoş ve istenmeyen olaylar olması mümkündür. Bu olaylar anneleri daha da çok yıpratıyor. Annesine karşı yaptığı haksızlıklar evlatları, anne ölümünden sonra her hatırlanışta yıpratır, aklına geldikçe da hüzünlendirir. Anneler hamilelikte bile çocuğunu düşünerek doktorun verdiği ilaçları, çocuk zarar görür endişesiyle kullanmazlar. Zevklerinden vaz geçip mahrumiyetlere katlanırlar. Buna karşılık evlatlar nankörlükten asla vaz geçmezler.

Günümüzde unutulan güzel geleneğimizden bir tanesi de, köylerde bir çocuğun birden fazla “sütannesi” olurdu. Böylece çocukların sütkardeşleri, sütbabalar da olurdu. Böylece sevenleri, yardımcı olurdu. Her konuda önderimiz olan efendimiz anneler gününde de bize örnektir. Efendimiz annesini altı yaşında kaybetmişti. Bu nedenle efendimizi amcasının hanımı, Fatma Hanım eliyle büyütülmüştü. Efendimiz bu muhterem hanım vefat ettiği vakit, namazını kıldırmış, kabrine toprak almış ve ağlamıştı. Ağlamasının nedenini soranlara şöyle yanıt vermişti. O benim annemden sonra annemdir. bana kendi çocuklarından daha fazla itine ederdi. Onlardan önce beni doyurur, beni giydirir ve beni yıkardı. Cevabını vermiştir. Bütün bu kutlamalar bize “Avrupa’dan” gelmiştir diye, Bazı sığ düşünceliler küçümsemiş, bunları kapitalizme ve Hıristiyan kültürüne bağlamışlardı.

Hâlbuki dinimiz iyi şeyler konusunda şunu söylemiştir. Sunulan kapa bakmazdı. İçinde neyin var olduğuna bakardı. Avrupa’dan alınan sadece ilim değildi. Verdikleri öğütler de tutulmalıydı. İşte tarihi bir olay: Osmanlı padişahı 3. Ahmet Avrupalı bir Bilge kraldan gelecekten haber vermesi söyleyecek bir müneccim ister. Kral şu yanıtı verir.”Benim yıldızlarım aklımdır. Yıldızların ne dediğini bilen uzmanlarım vardır. Yeryüzünde nelerin olup bittiğini bilen, âlimlerim vardır. İstersen bunlardan sana göndereyim, diye cevap verir. Annelerimizin bir şey yapma aklımıza ve gönüllerimize yer etmelidir.



Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.