Geçtiğimiz haftaki “SAZLI’YA “AĞU” ŞERBETİ” yazısında; İstanbul’daki Sazlı Köyü Derneğini, Bozkırlılar Derneğinden ayırma; yani İstanbul’da ki Sazlı Köyünü, İstanbul’da ki Bozkır’dan ayırma kararı üzerine dilimin döndüğü kadarıyla bir şeyler yazmaya çalıştım.
Bu yazıya oldukça olumlu tepki aldım, tebrik ve teşekkürler aldım. Tabi ters tepki gösterenlerde olmadı değil ama iki ters tepki olduysa yirmi doğru tepki oldu. Hatta Sazlı köylü hemşerilerimizden bile doğru yönde tepki ve tebrik aldım.
Öncelikle şunu belirteyim, Yazıya tepki gösteren Sazlı Köylü hemşerilerim yazıyı okudularsa bir daha okusunlar, okumadılarsa iki kere okusunlar görecekler ki, Sazlı Köyüne karşı değil, Sazlı Köyünü destekleyen bir yazıdır. Bir Sazlı’lı Hemşerim aynen böyle yaparak “yazının aleyhte değil lehte” olduğunu çözdüğünü belirtti.
Burada atlatmak istediğimiz, kim olursa olsun kişilerin köylerin veya ilçelerin üstünde olmadıklarıdır. Bu sebeple kimsenin kendi hesapları yüzünden bir camiayı ayıramayacağını, bir bütünü bölemeyeceğini anlatmaya çalıştım.
Bir kez daha diyorum ki; hiç kimse menfaatleri uğruna Bozkır’ı bölemez, Bozkır’ın hiçbir köyünü, kasabasını mahallesini ayıramaz. Hiç kimse Bozkır’a bağlı kurumlardan iş alamamış olsa da, bir konuda destek alamamış olsa da toplumu alet edemez.
Bu yazıya oldukça olumlu tepki aldım, tebrik ve teşekkürler aldım. Tabi ters tepki gösterenlerde olmadı değil ama iki ters tepki olduysa yirmi doğru tepki oldu. Hatta Sazlı köylü hemşerilerimizden bile doğru yönde tepki ve tebrik aldım.
Öncelikle şunu belirteyim, Yazıya tepki gösteren Sazlı Köylü hemşerilerim yazıyı okudularsa bir daha okusunlar, okumadılarsa iki kere okusunlar görecekler ki, Sazlı Köyüne karşı değil, Sazlı Köyünü destekleyen bir yazıdır. Bir Sazlı’lı Hemşerim aynen böyle yaparak “yazının aleyhte değil lehte” olduğunu çözdüğünü belirtti.
Burada atlatmak istediğimiz, kim olursa olsun kişilerin köylerin veya ilçelerin üstünde olmadıklarıdır. Bu sebeple kimsenin kendi hesapları yüzünden bir camiayı ayıramayacağını, bir bütünü bölemeyeceğini anlatmaya çalıştım.
Bir kez daha diyorum ki; hiç kimse menfaatleri uğruna Bozkır’ı bölemez, Bozkır’ın hiçbir köyünü, kasabasını mahallesini ayıramaz. Hiç kimse Bozkır’a bağlı kurumlardan iş alamamış olsa da, bir konuda destek alamamış olsa da toplumu alet edemez.
HİZMET NEDİR?
Öncelikle
hizmet nedir? Diye sormamız gerekir.
Hizmet
karşılıksız yapılan bir şeydir. Hizmette menfaat beklenilmez. Ücret alınarak yapılan
işler hizmet değildir. Hizmet insanlara, yörenize, hizmet için kurulan kurum ve kuruluşlara işçilik yapmaktır. Kurum
ve kuruluşların tepesine çıkmak veya çıkmaya çalışmak veya oralardan
menfaatlenmek hizmet değildir. Hizmetin taktiri de teşekkürü de beklenmez. Ola
ki; aleyhinize bir durum olsa bile!...
Menfaat
beklemek, menfaatin bittiği yerde karşı taraf olmak, düşman olmak, tahrik etmek, bölmek hizmet kulvarı içinde
yoktur. Böyle yapan kimselerde hizmet ehli olarak yadedilmezler.
MENFAAT NEDİR?
Her
insan kendi menfaatlerini korumak zorundadır. Fakat menfaatlerini koruma adına
başkalarının zararını istemek ise zulümdür. Birde menfaatleri uğruna kurum ve kuruluşları töhnet altında bırakmak
zulmün daha büyüğüdür.
Menfaat
doğru yapılar içinde varlığını korumaktan öte giderse; menfaat değil hırs olur, zalimlik olur.
KURUMSALLIK ADINA
VAZGEÇİLMEZ KİMSE YOKTUR!...
Hem
hizmet, hem menfaat daha onlarca cümleyle sayfalar dolusu anlatılabilir ama biz
kısaca geçtikten sonra asıl konumuza gelelim.
Geçtiğimiz
haftaki “SAZLI’YA
“AĞU” ŞERBETİ” yazımızdan sonra bir konu daha gündeme geldi.
Kurumlar mı önemli? Kişiler mi?
Çok az sayıda da olsa kurumsallıktan önce şahıslar ön plana
çıkarılmaya çalışıldı.
Burada
şu noktayı bir koyalım ve kendi kendimize soralım!...
Kurumlar
mı? Şahıslar mı?
Eğer
kurumların yapısını önemsemez iseniz hiçbir zaman geleceğe yönelik başarı elde
edemezsiniz. Şahıslar bir yere geldiği zaman biter, terk eder hatta yok
olurlar. Kurumlar ise her zaman kalıcı olması için kurumsal yapıdan asla taviz
verilmemelidir. Geçmişinde veya o anda hizmet etmiş bile olsa, zarar vermeye
başladığı anda kişiler ve kurumlar arasında tercih kurumlardan taraf olmalıdır.
Kurumsal kimliği koruma adına ne olacakmış düşüncesi bir kere çöpe atılmalı,
bir kereden bir şey olmaz diyerek hiçbir hatanın üstü örtülmemelidir.
Bazı
zaafiyetler taze iken üstü bastırılmalı, uygun pansuman yapılmalı olmadı
kesilip atılmalıdır.
Kurumsallık
adına hiç kimse, kariyeri, mevkisi gücü ne olursa olsun, o kurumdan üstün
değildir.
Bu
gün Bozkır’ı bir kurum kabul edersek Bozkır’ın temsilcisi Bozkırlılar
Derneğinin karşısında kariyerler, mevkiler güçler sıfır konumdadır, yalnızca o
kariyer ve mevki sahiplerine konumlarını korudukları sürece saygı duyulur. Eğer
konumlarını korumaz, bağlı olması kurum ve kuruluşu hiçe sayarsa onun kariyeri
ve mevkisinin hiçbir önemi yoktur.
Bu
böyle biline ki; kurumsallık adına vazgeçilmez hiç kimse yoktur, kurumsallığı
zedeleyecek hiçbir taviz de verilmemelidir.
Geçen sayıda ki, yazının son bölümünü önemli olduğu için tekrar koymak
istiyorum!..
“Acizane Sazlı Köylü hemşerilerimize tavsiyem
kişiler gelir geçer ama kurumlar her zaman kalır. Menfaatleri uğruna sizi
peşine takanların değil de, aklınızın ve vicdanınızın sesini dinleyin.
Bozkır her zaman kalıcıdır, Sazlı Bozkır’ın bir köyü olarak her zaman kalıcıdır, Sazlı derneği her zaman kalıcıdır, Bozkırlılar derneği her zaman kalıcıdır. Bu karar ve bu ayrışma iyi bir şey değildir bir zulümdür. Bu gün değilse bile gelecekte nesillerinize zulmetmeyin, sunulan bu ağu şerbetini geri dökün bu ayrışmaya ortak olmayın.
Hep beraber 1 Haziran 2014’de İstanbul taya kadın piknik alanında şenliğimizi eksiğiyle fazlasıyla yapalım. 1989 yılında bu güne dernek faaliyetleri içinde biri olarak diyorum ki; dünden bu gün daha iyi yarın daha iyi olacaktır. Dün başka hemşerilerimiz, bugün başka, yarın başkaları bu sancağı dalgalandıracaktır.”
Selametle!...
Bozkır her zaman kalıcıdır, Sazlı Bozkır’ın bir köyü olarak her zaman kalıcıdır, Sazlı derneği her zaman kalıcıdır, Bozkırlılar derneği her zaman kalıcıdır. Bu karar ve bu ayrışma iyi bir şey değildir bir zulümdür. Bu gün değilse bile gelecekte nesillerinize zulmetmeyin, sunulan bu ağu şerbetini geri dökün bu ayrışmaya ortak olmayın.
Hep beraber 1 Haziran 2014’de İstanbul taya kadın piknik alanında şenliğimizi eksiğiyle fazlasıyla yapalım. 1989 yılında bu güne dernek faaliyetleri içinde biri olarak diyorum ki; dünden bu gün daha iyi yarın daha iyi olacaktır. Dün başka hemşerilerimiz, bugün başka, yarın başkaları bu sancağı dalgalandıracaktır.”
Selametle!...
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.