Geçtiğimiz hafta “bilgi toplumu ve eğitim” konusuna değinmiştik. Aslında bilgi toplumu olmanın, eğitimli bir gençliğin yetişmesinin yolu aileden geçmektedir.
Bizim toplumumuzda aile kavramının önemi büyüktür. Geniş aileden dar aileye, çekirdek aileye kadar evreleri içinde bir yapı teşkil eder.
Geniş aile bir deyimiyle aşiret, bir deyimiyle sülale çok geniş göbekler ötesine kadar uzanan geniş bir yapısı vardır.
Dar aile dedeler ve nineler kuşağıyla başlayan ve ailelerin meyvesiyle oluşan aile yapısıdır.
Çekirdek aile ise sadece anne baba kuşağı ve çocuklarıyla oluşan bir aile yapısıdır.
Bu aile yapıları içinde büyükten küçüğe bir sevgi, küçükten büyüğe bir saygı yumağı oluşmaktadır.
Bu tip aile yapıları bizim toplumumuza has bir yapıdır. Batı toplumlarında böyle bir yapıyı bulmak mümkün değildir.
Böyle aile yapılarında, yapının içindeki bireyler her biri en iyi şekilde aile eğitimi olabildiğince de temel eğitimi almış bireyler olarak karşımıza çıkarlar.
Aile eğitimi ve temel eğitim almış geniş aile ile bilgi toplumu da kendiliğinden oluşmuş olur. Her geniş aile kendi topluluğunun, bireyler de aile sorumluluğunu bilir. Böylece sorumlu bir toplum oluşmuş olur.
Millet olarak bizim kültürümüz, böyle bir aile yapısı ve böyle bir toplum yapısıyla tarihe adını yazdırmıştır.
Günümüz toplumlarına ve aile yapılarına baktığımız zaman bu verdiğimiz örnekler aksine çürüyen kokuşan ve aile yapısı yıkılan bir tolum haline gelmektedir.
Batı, zaten olmayan aile yapıları ve sanayi devrimiyle birlikte tamamen kaybolmuştur. Batının bu kötü hasleti bizim toplumumuza da sirayet etmiştir.
Özellikle aile yapıları üzerinde dehşet verici bir yıkılışa tanık oluyoruz. Uzun yılların toplum üzerinde yapılan çalışmalar ve son 2004 yılında çıkan kanunla birlikte geniş aile bir tarafa, dar aile bile neredeyse yok olmaya başlamıştır.
Batı toplumlarında olduğu gibi sadece çekirdek aile toplum bireylerini oluşturmaya başladı.
Batı toplumlarında olan aynı cinslerin evlilik yapması henüz bizim topluma sirayet etmemesine rağmen birliktelikleri sirayet etmiştir, birlikte nikahsız yaşamak, günübirlik ilişki ile çocuk sahibi olmak, 18 yaşını dolduran bireyin aileden ayrı yaşaması gibi toplumun ciğerini yok eden kötü hasletler bizim topluma da sirayet etmiştir.
Eşlerin bir cinsel meta olarak görüldüğü, bu ilişkiden oluşan mahsulünde ham olarak görüldüğü toplumlarda aile toplumu olması mümkün değildir.
Aileler üzerinde ciddi bir yıkım baskısı vardır.
Bu baskılardan bir tanesi genel kültür. Genel olarak toplum kültürünü yok eder, ahlak kurallarını ve insan saygı ve sevgisini yok ederseniz, değerlerine bağlı toplum olmaktan çıkarır bunalımlı, birliktelik bağları kopan bireyler haline getirirsiniz.
İkincisi ise ekonomik zorluklar. Ekonomik zorluklarla aile bireylerinin her birini çalışmak zorunda bırakırsanız yetişen nesille ilgilenen kimse bırakmazsınız. Böylece aile yapısı kalmaz, aile eğitimi almış yeni bir nesil olmaz.
Böyle toplumlarda insanlar boşlukta ve ne olduğunu bilmeden yaşamaya başlarlar. Bireyleri yalnızlaştıran bu yaşantının sonu kötü alışkanlıkları ve intiharları birlikte getirir.
İşte toplumun sürüklendiği karanlık boşluk aslında bir milletin yok oluşudur. Toplum son dönemlerde hızlı bir şekilde dünya nimetlerine hırs bağlayan, eğitimi şekil olarak ve para güçleriyle yaptıran özellikle aile eğitiminden yoksun bıraktıkları nesillerinin farkında olmayan bir ebeveyn toplumu haline sürükleniyor.
Bu durum çok tehlikeli bir gidişattır!...
Bu durumu kendilerini yüksek tabaka sanan vatandaşın sosyete dediği topluluklarda görmek mümkün.
Her tür dünya zenginlikleri olmasına rağmen çekirdek aile dışında aile yapıları yok. Aile bireylerinin birbirlerine saygısı yok, toplumsal aile eğitimi yok, monoton hayatlarını eğitim saymaktadırlar.
Onu içindir ki, geniş aileye, dar aileye, çekirdek aileye önem verilmesi halinde sağlam eğitimli bir toplum oluşmuş olur. Yoksa millet varlığımız ve inanç değerlerimiz yok olur gider bizde baka kalırız.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.