Ey İnsanlar, inatçı ve kindar bir dönemde bulunmaktayız. Bu dönemde iyi ve temiz insanlar kötü sayılmakta! Zalimler, zulümlerini giderek artırmaktadır. Bildiklerimizden faydalanamıyoruz, bilmediklerimizi sormuyoruz, her yeri kuşatan ezici musibetlerden bizim başımıza gelmedikçe korkmuyoruz. İnsanlar dört kısımdır.
Birinci kısım: Kendisi güçsüz düşmedikçe, kılıcı körleşmedikçe, elinde avucunda bir şey kalmadıkça yeryüzündeki kötülüklere karşı durmaz.
İkinci kısım: kılıcını çekmiş kötülüğünün ateşini alevlendirmiş, atlılarını ve yayalarını seferber etmiştir; Halkın servetini yağmalamak, ordulara hükmetmek ve minbere çıkmak için kendini satmış ve imanını kaybetmiştir. Aşağılık dünyayı kendi kendinin değerinde görmen ve onu Allah katında göreceğin eza karşılığında alman ne kötü bir tutkudur.
Üçüncü kısım: Din ameliyle dünyayı talep eder, dünya amaliyle dini değil. Kendini sakin ve vakarlı gösterir, adımlarını yavaş ve birbirine yakın atar, cübbesinin eteğini takvayla toplar kendini doğru iş yapanlardan gösterir, Allah’ın kusurları örtüsünü, günah işlemeye ve kötü işler yapmaya vesile kılar.
Dördüncü kısım: Kendi acizliği yüzünden güç elde edememiştir, zavallılığı yüzünden zavallılığa alışmıştır. Buna rağmen kendini kanaatkârlık görüntüsü ile bezer, zahitlik giysisi ile süslenir. Oysa ne evde, ne dışarıda ne kendi içinde ne de hayatta bu işin adamıdır.
Bu dönemde geriye kalan erlerse dönecekleri yeri anarak gözlerini yumar ve mahşer korkusuyla gözyaşı dökerler. Bunlar toplum sahnesinden sürülmüş olanlardır. Kaygılı kimsesiz, ağzı dikilmiş, suskun, temiz davetçilerdir. Yaslı ve acılıdırlar. Dehşet ve katliam çağında takiyye ile kaybolmuşlardır. Unutulup gitmişlerdir. Zillet ve zavallılık onları kuşatmıştır. Elem ve acı denizinde boğulmaktadırlar. Ağızları kapanmıştır, gönülleri yaralıdır. Öğüt vermekten bitkin düşmüşlerdir. Halkı bilinçlendirme uğrunda yoruldular, bitkindirler; yenildikçe azaldılar ve öldürüldüler.
Böyle bir dünya sizlere deri tabaklayıcılarının boyasını çıkardıkları ağaç posasından ve makaslanıp yere düşen yünden daha değersiz gelmelidir. Gelecek kuşaklar sizin yaşadıklarınızdan ibret almadan önce sizler daha öncekilerden ibret alın. Bu yapışıp bırakmadığınız değersiz hayatı bırakın, özgürleşin; zira o son derece değersiz ve kötüdür. Zira dünya, sizden önce kendisine gönül bağlayıp aşk duyan dünyaperesleri bırakıp terk etti.
Görüldüğü üzere Hz. Ali, haksızlık kendine ulaşmadıkça susanları, maddi çıkar ve mevki uğruna imanını satanları, din ve iman diyerek insanları aldatanları ve her türlü haksızlığı gördüğü halde mistik iklim oluşturup numara çekenleri ve bunların kurduğu dünyayı aşağılamaktadır. Demek ki esas mesele görüntüler, tablolar ve fotoğraflar değil. Böyle bir ortamı üreten zihniyet ve değer algısıdır.
Öyleyse cevabını aramamız gereken asıl soru şu olsa gerek! Nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz ve bunun için ne yapıyoruz.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.