Türkiye şark meselesinin ortaya atıldığı günden bu güne, aralıksız olarak bölünme ve parçalanma korkusu ile birlikte varlığını sürdürmek zorunda kalmıştır. Bundan dolayı cumhuriyet döneminde çok sıkı tedbirler almak zorunda kalmıştır. O zamanlar milletin BEKASI için alınan tedbirleri, günümüz iktidar sahipleri emellerinin gerçekleştirmek için kullanmaya devam etmekteler. Halk o tedbirlerin nedenini öğrenme zahmetine katlanmaz. Bilenler de iktidarın korkusuyla halka anlatmaz. Böylece amaçlarına kolayca erişirler.
Cumhuriyeti kuran kadroların korkusu, başta Amerika olmak üzere bazı ülkeler, Lozan antlaşmasını kabul etmemişler ve hala da yazılı belgeye imzalarını atmamışlardır. Ülkenin en zayıf anında ülkemizi karıştırıp yenim ülkeler çıkartmaktır. Irakta, Suriye ve Libya’da yapılan bunların örneğidir. Mısırda yapılma istenen de buydu. Bereket versin, Tayyibe rağmen Mısır yönetimi aldıkları tedbirlerle buna izin vermemişlerdir. İşte bugünkü Ortadoğu’da vuku bulan hadiseler bunun göstergesidir.
Arap baharı diyerek çevremizdeki, kargaşa ve anarşiyi iyi bir şeymiş gibi Batı ve Türkiye dillendirmiş ve yangına benzin taşınmıştır. Komşudaki yangını körüklenmek yerine söndürmek ve iki tarafta birikmiş kinleri söndürmede yardım edilmesi gerekmez mi? Bu çevredeki azap çekenlerin eleminde, bu iktidarın günahı vardır. Kendi günahlarını dini kullanarak, Anadolu insanına ödettirmeye çalışıyorlar. Halife Hz. Osman dönemi sonrası ve günümüzdeki yaşanmakta olan kan ve gözyaşı yeni bir İslam tarihi için ibretlik olaylardır. O günlerde halifelik için yaşanan kargaşa, günümüzde demokrasi ve hürriyet için olduğu iddiası hâkimdir. Hiçbir şey Müslüman kanının dökülmesini, kadınların dul, çocukların yetim ve imar edilmiş şehirlerin harap olmasını mubah kılmaz. Bu yaşanan acılar, akan kan, gözyaşı ve yetişmiş insanların ölmesinin, insanlığa ve ümmete ne faydası olacağını günümüz yöneticileri düşünmelidir.
Hz. Osman döneminde tarafsız kalanlar gibi günümüzde, bu kargaşanın ve başıbozukluğun iyi olmadığını iktidara anlatmaya çalışanları iktidar“siz zalimleri mi destekliyorsunuz,” suçlaması yapılmıştır. Merkezi hükümetin ve devletin halkın hilafına icraatlarda bulunduğu için halkın bir kısmı ve elit takım iktidara küsmek zorunda bırakılmıştır. Bunu iyi bilen dış güçler, bunu devletin aleyhine kullanma çalışmalarına araç yapmışlardır. Devletin parçalanacağını düşünenler, tarihten gelen bir refleksle milli ve dini duyguları güçlü olan vatandaşlarımızın bazısı gayri resmi olarak bölücülere karşı örgütlenmişlerdi. Böyle bir durum başta Amerika ve bütün devletlerde bulunmaktadır. Bulunduğumuz yerin konumu ve tarihi geçmişimizi düşünürsek böyle bir örgütlenme zaruridir. Tarihi refleksten dolayı oluşan sivil örgütlenme dışarının yardımıyla birlikte iktidar da kullanılarak çökertilmiş olup ülkenin yılları yok yere meşgul edilmiş, devlet organlarının gönüller pörsüleştirilmştir.
Bizler Osmanlı ruhu ve tarih birikimimizi yitirdiğimiz günden beri en ufak ülke yararına çalışma yapanları, sanki hırsız yakalamış gibi ayağa düşürmekteyiz. Özellikle bu Kahraman insanlar aleyhine yolu açanlar, kariyerlerini ulusal devleti yok etmek üzere bina edip yurdumuzu ırklar ve kavimler adası yapmak isteyenlerdir. Bu kariyer sahipleri arasında bu iktidarla beraber dindarlar çoğunlukta olmuşlardır.
Böylece, gençliğimizde dinlediğimiz hatiplerin kemikleri sızlamaktadır. Bugünkü dindarlar, tezlerini Cumhuriyetin kuruluşundaki yanlışlar üzerine bina ederek ülkeye, insanlara yanlış yapıyorlar. Binaenaleyh bildikleri bilgileri toplum nazarında milliyetperligi temsil edenleri zor durumda bırakmak için kullanarak, milli birliğe zarar veriyorlar. Bu halklar, zaten var denilip Devletin zirvesi tarafından dillendirilmesi, bu insanların bütünleşerek saflarını sıklaştırıp ayrı bir devlet kurma güdülerini artırıyor. Bunu dillendirirken güzel dinimizin emri olan “din kardeşi “kanıt olarak kullanılıyor. Batının olumsuz ahlakından insanlarımız fazlaca günümüzde her yönüyle etkilenmiş, Batıcıdan çok batı kültürünün gönüllü taşıyıcısı olmuştur. Gençlerimiz, günümüzdeki kadar Cumhuriyetin hiçbir döneminde içkiye, hapçılığa ve ahlaksızlığın bu derece mahkûm olmamıştır. Camiye cemaate gelenlerden daha çok uçuruma yuvarlananlar vardır.
Gelinen nokta, siyasetin yaptığı güzel şeyleri öne sürerek milletin zenginliklerini yakınlarına peşkeş çekerek tarihin en büyük yolsuzluğunu ortaya çıkaranları “vatan haini ilan edip” derdest edip hapse atmasıdır. İşte bu siyaset yaptıkları güzel işleri milletin başına kakarak toplumun sesinin çıkmasına engel olmaktadır. Osmanlı bunu bildiği için sık sık sadrazam değiştirmiştir. Dağdaki insanları ikna etmek için en ağır askeri hareketleri uygulamak zorundasınız. Bunda gevşeklik gösterirseniz, başınıza daha beterini öreceklerdir. Millet fertlerinin, millet sevgisi ve vatan savunma duygusu etkisizleştirilmiştir. Salla kafayı al maaşı düşünceleri yaygınlaştırılmak istidadı vardır. Bu da vatanın yok edilmesi tehlikesi büyüyecektir.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.