Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turu için son haftaya girdik.
Anti-demokratik seçim sisteminde Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Seçim çalışmaları hızla sürüyor. Adaylar şehir şehir, meydan meydan arşınlıyorlar.
Fakat!....
Seçim çalışmalarını takip ettikçe, konuşmaları dinledikçe hele adaylardan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını dinledikçe hemen bu soru aklımıza geliyor.
Pardon!... Ne seçiyoruz?
Seçimlerin adı Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Eskiden meclisin seçtiği Cumhurbaşkanını ilk kez halk sandıktan çıkaracak. Tabi Anti-demokratik seçim sisteminde istediği adaya halk oy veremeyecek, dayatma adaylara verecek ama yine de sandığa giderek oyunu bir şekilde kullanacak.
İşin aslına bakarsanız seçim diye bir komedi yaşıyoruz ama yapacak bir şey yok, yemeği hazırlamışlar beğenseniz de, beğenmeseniz de yiyeceksiniz diyorlar.
Burada asıl kimin seçileceğinden daha çok nasıl bir çalışma yapılıyor sonrasına nasıl yansır bu tarafına bakmak istiyorum.
Öncelikle anti-demokratik olduğu kadar adaletsiz bir seçim yaşıyoruz. Bir tarafta devletin her tür imkanlarını kullanan bir aday diğer tarafta varlarla yokları oynayan adaylar. Belediyelerden devletin çeşitli kurumlarına kadar, devletin radyo televizyonlarına kadar bütün imkanları kullanan aday karşısında diğer adaylarda imkanları nispetinde çalışmalar yapıyorlar.
Çalışmalardaki bu adaletsizlik bir tarafa konuşmalar o kadar seviyesizleşti ki, Cumhurbaşkanlığı seçimimi yapılıyor, iktidar seçimimi yapılıyor belli değil.
Hayretler içerisinde izliyoruz. Erdoğan, muhalefete çatıyor, adaylara çatıyor.
Cumhurbaşkanı demek, her kesime eşit davranacak, iktidar ve muhalefeti ayırmadan birliktelik sağlamalarını oluşturacak, zaman zaman iktidarla olduğu gibi muhalefetle bir araya gelecek. Siyasi gerginlikleri giderecek. İktidara ne kadar yakınsa muhalefete de o kadar yakın olacak.
Ama şu an Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan sanki genel seçimlere hazırlanıyor, CHP'ye çatıyor, MHP'ye çatıyor, HDP'ye çatıyor, Kılıçdaroğlu'na çatıyor, Bahçeli'ye çatıyor, Demirtaş'a çatıyor, İhsanoğlu'na çatıyor tamamen kavgacı bir üslup sergiliyor. En önemlisi de 17 Aralıkta başlattığı paralel yaftasıyla vatandaşı kutuplaştırıyor. Son yapılan polis operasyonundaki zulmü bile kendi lehine çevirmeye çalıştı. Okuduğu cüzlerin kalan kısmını şehit ailelerine emanet eden polise "cezaevi cüz okumak için iyi bir yerdir" diyebildi.
Buna diğer adaylar da cevap verme yarışına girince Cumhurbaşkanlığı seçimleri diye bir komedi yaşanmaya başladı.
Asıl soru şu!....
Bu gün kavga ortamında seçim çalışmaları yaparken suçladığın, taşladığın hatta hakaret ettiğin insanlarla ve kurumlarla seçim sonrası Cumhurbaşkanı seçilirseniz nasıl bir tavır alırsınız?
Özellikle Erdoğan o kadar sert ifadeler kullanıyor ki, Cumhurbaşkanı koltuğuna oturduğu zaman kimin başkanı olacak?
Tarafsız olmadığını söyleyen, sert ifadelerle vurduğu kurum ve kuruluşların taraflarıyla barışık bir Çankaya oluşturabilecek mi?
Herhalde seçilecek Cumhurbaşkanı özellikle Erdoğan her kesimin değil kendisine tabi olan, biat edenlerin başkanı olacak, diğerlerinin başkanı olmayacak. Zaten şimdiye kadar özellikle 17 Aralıktan sonra ülkeyi kutuplaştıran bir politikası vardı şimdi tam görülmeye başlandı.
AK Parti'ye ve Erdoğan'a biat etmeyenler kendisine yer beğensin der gibi!...
Bu durumda Pardon!... Ne seçiyoruz?
ADAY PERFORMANSLARI
Adayların performanslarına bakalım ve ayrı ayrı değerlendirelim son haftaya nasıl giriyorlar görelim.
Recep Tayyip Erdoğan; devletin tüm imkanları emrinde. Aslında aday olarak yapmaması gereken şeyleri bile yapıyor.
Kanunen değilse bile etik olarak Başbakanlıktan istifa etmesi gerekirken, istifa etmedi. Başbakanlık forsunu sonuna kadar adaylık döneminde kullanıyor. Yüksek Hızlı Tren açılışını yaptı geçtiğimiz günlerde. Belediyeler dahil tüm devlet imkanları seçim için seferber edildi.
Bu imkanlarla çalışmalarını sürdüren Erdoğan, bir parti başkanı, genel seçimler gözüyle bakarsak performansı çok yüksek, o sert tarzı devam ettiği için performansı yüksek görünüyor. Ama bir Cumhurbaşkanı adayı tarzını hiç yansıtmıyor. Koltuk sevdasıyla her şey mübah görüyor. Kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı tavırları devam ediyor. Her zaman olduğu gibi iyi siyaset üretip rakiplerini boğmaya devam ediyor.
Tüm çabası Cumhurbaşkanlığı koltuğuyla birlikte tek adamlığa oturmak.
Ekmelettin İhsanoğlu; İhsanoğlu bir şekilde Kılıçdaroğlu ve Bahçeli düzeneğinde servis ettirildi sonrasında on partiye kadar destek çıktı.
İlk çıkış pek iyi olmadı vizyoner bir plan ve program hazırlanmadan sade bir çıkış yapıldı. Akabinde de iyi politika üretilmeden sözde birliktelikler pekişmedi. Zamanla söylemler ve çalışmalarla kendini göstermeye başlasa da, göz dolduracak vatandaşın kabulleneceği bir politika ortaya konulamadı. Birlikte bir mitink bile yapılamadı. Buna rağmen daha ortada uzlaşmacı bir aday görünümü verdi. Trendi yükselmeye başladı derken Erdoğan'ın sert çıkışlarına cevap vermekle meşgul olmaya başladı. Adı bile bilinmeyen İhsanoğlu'nu vatandaş bir şekilde artık tanıyıp kabullenmeye başladı.
Destekleyenlerin on parti gibi görünse de, ardında bazı güçlerinde olduğu bilinen İhsanoğlu ne kadar politika üretilemese de Cumhurbaşkanlığı için en güçlü adaylardan.
Selahattin Demirtaş; PKK ve aşırı solun kabullendiği Demirtaş, konumunun dışında bir Cumhurbaşkanı adayına yakışacak konuşmalar yapıyor. Daha demokratik, özgürlükçü ve uzlaşmacı konuşmalarla vatandaşın karşısına çıkıyor. Temsil ettiği siyasi görüş gereği daha çok adalet, emek ve ezilme konularına eğiliyor.
Demirtaş'ın tüm hedefi çabaları son zamanlarda siyasallaşan PKK, Öcalan ve özerklik konularında iyi bir oy alarak ikinci tura kalırsa pazarlığın çetin geçmesini sağlamak, ikinci tura kalmasa da gene aldığı oy oranıyla hükümet nezdinde pazarlık gücünü artıracak oy almaya çalışacak. Tüm hedef %10lar üstüne çıkmak.
Selametle!...
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.