Büyük Şehirlerdeki yaşam şartlarının, gerek ekonomik, gerekse sağlık açısından külfetinin, nimetinden ziyade olduğunu düşünenlerdenim.
Bu nedenle yaşamımızda, sağlıklı hava, güneş, su gibi doğal çevre nimetlerin yanı sıra, ekonomik olarak da yararlanabileceğimiz, organik beslenmemizdeki sebze, meyve ve hayvansal ürünlerin varlığı ve katkısıyla da öne çıkan köy ve kasaba yaşamını zaman, zaman tercih etmemizin gerektiğini sağlıklı yaşayıp, sağlıklı yaşlanabilmemiz açısından önemli bulanlardanım.
Bu düşüncemden hareketle, çalışma hayatının sonrası olan emekliliğimden yararlanarak, sağlıklı yaşayıp, sağlıklı yaşlanabilmemiz ve ileriki yaşamımızda, kendi kendimize yeterli olabilmemiz için, kendimce bir hedefin olmalıdır diye düşünmüştüm.
Bu düşüncemin etkisi ile bahar aylarından başlayarak, senenin 7-8 ayını eşimin ailesinin ikamet yerleri olan, Orta torosların üç incisi olarak nitelediğim Bozkır-Seydişehir-Beyşehir ve bu ilçelerin doğa harikası çevre ve yörelerinde geçirmeye başladık.
Öncelikle, sosyal yaşamdan kopmaksızın, inzivaya çekilmeksizin, bir turist gibi gezip, görerek, çevreci zihniyetle doğaya yönelerek, kayda değer görüntüleri fotoğraflayarak, toprağa ilgi duyarak, elde ettiğimiz kazanımlarımızı, çevremizdekilerle paylaşarak yaşam rotamıza yeni bir yön vermekle hedefime ulaşabilirdim.
Ayrıca bu 7-8 aylık süreçle ilgili tercihimizin önemli bir bölümünü ise bize cazip ve çekici gelmesi nedeni ile köy yaşantısı olarak seçmiştik.
Bozkır’da Çarşamba Çayı’nın ortasından geçtiği şanslı köyümüz olan Yolören (Fart)’da dağ ve vadilerin gözümüzün alabildiğince önümüzde uzanması, keçilerinin, vadilerin yamaçlarında otlarken meşelerin dallarına bir cambaz atikliği ile hamle yapmaları, sabahları kuş cıvıltılarının, davarların çan seslerine karışıp yankılanmasında ki ortamın güzelliği ile görsel ve işitsel duygularımız doyuma kavuşuyordu.
Ayrıca varlığımıza hayat veren toroslara özgü oksijen deposu ardıç ve meşe ağaçlarının huzur ve keyif verici varlığı ise köye ayrı bir zenginlik ve güzellik katmakyadı.
Özellikle köy kadınlarının çayın iki yakasında toprağı dantel gibi işleyerek ektikleri sebze ve meyve bahçeleri ile köy adeta yeşilliğe bürünür.
Köyün çay boyu ve bahçe araları ise sağlıklı doğa yürüyüşleri için ideal bir ortam oluşturuyordu.
Şimdilerde, ıslah ve arıtma çalışmaları sürdürülen, Bozkır’dan sonra Yolören(Fart) köyüne iki ayrı köprü ile geçit veren, Çarşamba Çayı(Ulu Çay) dik yamaçlı, sarp kayalardan Bozkır’ın Karacahisar beldesine inen görülmeye değer Aygır Gediği mevkiinden, dağların, yaylaların, düdenlerin berrak sularıyla beslenerek doğar.
Çay, Mavi Kanyon’da ise, yöre halkının su çatı olarak tanımladığı kırlangıçların arı peteği görünümündeki yuvalarına uçuştuğu boğazda, Beyşehir Gölü’nden gelen Mavi Kanal suyu ile birleşerek, Konya-Çumra’da Apa Barajına yol alır.
Padişah Abdülhamit döneminde yüz yıl önce Konya Ovası’nı sulama amacıyla Sadrazam Ferit Paşa aracılığıyla o günlerdeki müttefikimiz Alman’lara açtırılan sulama kanalı
Bugünkü haliyle Beyşehir Gölü’nden Suğla Baraj Gölü’ne beton kanalla getirilmiştir.
Saray Köyü’nden başlayarak, Balıklava Köyü’nden devamla, Pınarcık Köyü altında yine Alman’ların eseri olan Mavi Köprü’ye doğru Dsi’nce ıslah çalışmaları sürdürülen kanalın Balıklava-Mavi Köprü arası 22Km.’lik harika kanyon görülmeye değer
Biri birine kesercesine dik ve sarp kayaların oluşturduğu kanyonda, boğazdan geçen kanalın çevre düzenlemesi, Kanyon içi yolların açılması ve Kanyon’a özgü peyzaj projelerinin tatbiki sonunda, Bozkır’ın doğa harikası Kanyon’u turizme, doğa yürüyüşlerine, su sporlarına, piknikçilere açılmaya aday görülmektedir.
Çarşamba Çayı’nın her iki yakası Karacahisar Köyü’nden başlayarak Sorkun-Dere-Çat-Yolören(Fart)-Pınarcık Köylerinin organik olarak yetiştirdikleri sebze, meyve bahçeleri ve dallarında sincapların koşuşup, dolaştıkları ceviz ağaçlarıyla uzar gider.
Bazı yıllar, karlı kış günlerin cazibesine kapılarak torosların kar manzaralı görüntüsünün özlemi ile, Ankara’dan buralara 10-15 günlüğüne kısa devre kaçamaklar yaptığımız da oluyordu.
Her üç ilçenin Akdeniz’e açılan harika doyumsuz manzaralı yollarından, yaylalarından Antalya üzerinden Denizli Karahayit Kaplıcalarını, Bodrum, Marmaris koylarını, Datça’yı, Fethiye’yi yaz aylarında turlamanın avantajını yaşarken sağlıklı yaşlanmanın bir başka nimeti olan deniz havasını ve iyodunu teneffüs etme şansını yakalamış oluyorduk.
Organik ürünlerinin yanı sıra doğa harikası kanyonuyla, barajlarıyla ortasından geçen Ulu Çayı’yla, Mavi Tüneli’ ile ilgi çeken Orta Torosların şirin Bozkır’ını
Emekli dostlarımızın ayrıca Konya üzerinden Side-Manavgat-Alanya’ya gidecek olan Ankaralı tatilcilerin özellikle de turistik tur yöneticilerinin yakın gelecekte görmeyi ön plana alacakları bu yörelerde bulunmaktan keyif alıyorum.
(Einstein’ın deyimi ile; ‘Ön yargıyı kırmak atomu parçalamaktan zordur’ dese de Bozkır’lı bazı ön yargılı, peşin hükümlü olumsuz düşünce yanlısı kimselere rağmen, yakın zamanda şirin Bozkır’ının Transit Turizm Merkezi’ne açılması yönündeki olumsuzlukları, engelleri kıracağını düşünenlerdeniz.)
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.