"Türk'e fırsat verme Ya rab dehre sultan olmasın, Ayağını çarık sıksın, asla rahmet bulması."
Bu uğursuz duayı yapanların gölgesinin bulunduğu günlerde, Malazgirt zaferini 943. Büyük Taarruzun 92. yıl dönümü Millet olarak kutladık. Yeni bir şey oldu mu? Bu zaferler çok önemlidir. O zaferlerden biri olmasa yaşadığımız topraklara sahip olunmayacak, diğeri olmasaydı, bu topraklarda başka devletlerin tebaası olacak, en azından bu topraklarda birkaç tane devletçiklerde kurulmuş olacaktı. Her zaferin ruh temelinde Bedirde başlayıp günümüze kadar içimizde yaşayan meleklerin sekinesin bulunmaktadır. Şehitlerin ruhları her zaman bizimle bulunmaktadır. Bu ruhu askerimiz ve gençlerden almak için çok badireler atlatmış bulunmaktayız. Şükür ki, bugünden sonra her gün bu ruha biraz daha yaklaşmaktayız. Fakat dünya hırsı ve insan şeytanları sorumluluk sahibi olanları rahat bırakmıyor. Bu günlerde bir kısmımız Malazgirt komutanlarını yüceltirken, aynı kesimden cahiller Başkumandan Meydan savaşı Muzaffer komutanlarına çeşitli yaftalar takarak nankörlük yaparlar. Artık siyasilerin ve toplum Önderlerinin bu yanlış bilgileri topluma yaymaktan vaz geçmeleri gerekir. Tarihte çok önemli tarihi şahsiyetlere ve din önderlerine Deccal denmiştir. Öncelikle Hz. Peygamber efendimize, Mezhep İmamımız Ebu Hanife'ye ve Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e menfaattarına zarar geldiğinden dolayı bu yaftayı yapıştırmışlardır. Bu kutlu zaferler gibi Ağustos ayında nice kazandığımız zafer bulunmaktadır. Türkler, bu Ağustos ayını, Türk'ün zaferler ayı olarak kabul etmişlerdir. Bu her iki zaferi kazanarak devlet kurup bize vatanı emanet edenlerin her ikisi de Türklerin Kınık boyuna mensupturlar. Biraz bu boya eğilmeliyiz.
Atatürk'ü bir Batılı" Emperyalizmin önündeki en büyük engel olarak gördüğü için Onun müspet icraatlarına engel olmak ancak dinsiz olduğunu yaymakla mümkün olur" demiştir. İşte Allah "insan nankördür" buyurdu. Bizim Anadolu Müslümanları bu Batılıdan daha da ileri giderek Deccal yaftasını bu büyük kahramana, devlet adamına uydurmuşlardır. Haydi, o zamanlar neyse de geldiğimiz yüz yılda hala bu namussuzluğu devam ettirenlere ne demeli?
Büyük taarruz Meydan savaşını Atatürk'ün idare etmesinden dolayı, bu savaşa Başkomutanlık meydan Muharebesi denmiştir. Bu sene bu zaferin 92. yılını kutlamış olduk. Bu savaşın başlaması 26 Ağustos olup zaferi ancak 30 Ağustos tarihinde elde etmişiz. Malazgirt zaferinin 943. yıl dönümünü kutladık. Bunlar gibi tarihte kazanılan zafer çok önemlidir.
Türk çocuklarının geçmişte atalarının nelere kadir olduğunu öğrenip kendisinin de gelecekte aynı şeyleri yapabileceğine inanç ve güven duyması gerekir. 6 Ağostos1922 de Akşehir de M. Kemal Paşa, İsmet Paşa ve Genelkurmay başkanı Fevzi paşa Karargâhta planları tekrar gözden geçirdiler. Plana göre ani baskın yapılacaktı.26 Ağustos sabahı topçu atışıyla başladı. Bu paşalar, Koca tepede savaşı idare ediyorlardı. Atatürk bu anı şöyle anlatır. Fevzi Paşa Kuranı okuyor. Askerlerden bilenler Kuranı okuyor, bilmeyenlerde bildikleri duaları okuyorlardı. 943. yıldönümünü kutladığımız Malazgirt'te Selçuklar, Büyük Selçuklu İmparatorluğu dağılması sonucu kurulmuştu. Amcası Tuğrul beyin ölümünden sonra Alpaslan Niza -Mülkü vezir yaparak Büyük Selçuklu sultanı oldu. Birçok zaferler kazandıktan sonra kendisini yok etmek için İstanbul'dan 200 bin askerle Erzurum'a gelen Bizans Komutanı Romen Diojeni karşılamak için Suriye'nin Halep şehrinden hareket etti. İşi barışla halletmek için her türlü iyi niyetini Romen Diojene gösterdi. Fakat İstanbul'dan gelirken sanki düğüne gider gibi, Alpaslan ve ordusunu hiç kaleye almamış, küçük görmüş Zaferi kazanacağından Diyojen yüzde yüz emin olmuştu. Sultan Alpaslan bu zaferi kazandıktan sonra tarihte Adil Sultan ve Fetih babası olarak anılmıştır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi, karşı tarafın barışı ret etmesi üzerine Alpaslan bütün hazırlıklarını hem maddi hazırlığı yanında, manevi hazırlığını da ihmal etmemiştir. Bu savaşa bütün Müslümanlar dualarıyla katkıda bunmuştur. Alpaslan savaşı Cuma günü yapmayı uygun bulmuştu. Cuma Namazından sonra askerlerini şu hitabeyi yaptı. Burada Allahtan başka komutan yoktur. Hepimiz Allah adına savaşıyoruz. Ben ölürsem şu üzerimdeki beyaz kefenimle gömün ve oğlumu Melik Şahı yerime geçirin demişti. Savaş başlamış, zafer Alpaslan ve ordusuna nasip olmuş, Anadolu kapıları böylece ebediyen Türklere Anayurt olmuştur. Allah buyurmuştu " sizden imanlı on kişi karşılarındaki iki yüz kişiye kâfidir." Böylece 200 bin kişilik Bizans ordusunu, kırk bin kişilik Türk ordusu yetmiştir. 92. yıl dönümünü kutladığımız 30 ağustos zaferi için savaşan ruhla, Malazgirt'teki askerlerin ruhu aynıydı. Bu zafer, Belki Alpaslan'ın kazandığı zaferden de zordu. Alpaslan'ın arkasında millet ve yöneticileri yekpare iken, İstiklal savaşı komutanlarının arkasında yek pere bir millet ve yönetici söz konusu değildi. Bu zafer kazanılmasın diyen hasetçiler vardı. Mağlup olmasını bekleyen birçok etnik grup bekliyordu.
30 Ağustos zaferi Osmanlın enkazından ve küllerinden bir milletin doğumunun yollarında birini açmış oldu. Karşılarında sadece Yunan ordusu yoktu. Karşılarında bütün bir haçlı zihniyeti ve güçleri vardı. Bizler bu gün Hasbiliği ve rıza makamı duygusunu kaybettik. Bir şair, bir iş varsa sağına soluna bakmayacaksın. Ben varım diyeceksin, demiş, başka biri, hiçbir karşılık beklemeden "gözlerimi kaparım vazifemi yaparım" şuurunda olacaksın. Demiştir. Biz bu hasbilik duygularını yitirdik. İşte atalarımız bu hasbi duygularla zaferleri kazanmışlardır.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.