"Ne camilerin banisi ve ne de Cumhuriyetin banilerinden söz eder olduk. Nesiller bozuldu. Bütün binaları dini eğitim yeri yaparak da bu nesil zor düzelir"
Doğuda Cumhuriyetten önce ve sonraki yaşananları Kazım Karabekir Paşanın 30 ciltlik kitaplarını okumadan her kim doğu konusunda fikir yürütüyorsa, cahil ve taraflıdır. Bilmeden fikir sahibi olunmayacağı öğrenilmelidir. Cumhuriyeti kuranlar işte bu ateşçemberinin içinde görev yaparak devletin etkinliğini sağlamışlardır. Cumhuriyet öncesi ve sonrası dönemleri öğrenip hissetmeden öncekileri hep kötüleyerek varılacak nokta Türkiye devletini etnik sitelerin ipotek altına alınmasıyla sonuçlanacaktır. Paşa eserlerinde Doğudaki bazı aşiret mensuplarının Türk askerlerine bugünkü gibi suikastlar yaptıklarından söz eder. Bilip bilmez devletlilerin yanlış yapıldığı söyleyip kim yetki verdiyse devlet adına özür diledikleri olay: Tuncelilere, 93 Osmanlı Rus harbinde düşmana karşı savaşılması için dağıtılan silahlar kendilerinden geri istenince isyan ettiler, silahları askere karşı kullandılar. Cumhuriyet Hükümetine tehdit içerikli mektup yazdılar. İstekleri Jandarma dersimden çıksın. Bu günde jandarmanın etkinliğini siyasete kurban etme değişimi istenmektedir. Devlet bu tuzağa düşmemelidir. O zamanlar köprü yapılmasına karşıydılar. Şimdide nehirlerin baraj olmasına karşılar. Vergiyi devletle paylaşmak istiyorlardı. Sonra isyan edip askeri birlikleri bastılar. Subay ve askerlerimizi şehit ettiler. Yani devlete karşı paralel devlet kurmak istiyorlardı. O gün idare buna izin verilmemişti, ama bu gün var olduğunu basından görsel ve yazılı olarak öğreniyoruz.O günlerde neler yaşandığı bilmeyenler, Cumhuriyeti kuranların ve cumhuriyet idaresinin kıymetini anlayamayız. Hz. Ömer'in " İslam öncesi Müşrik dönemlerini yaşamayan insan, İslam diniyle yaşamanın bahtiyarlığını tam olarak kavrayamaz" demiştir. Mensubu olduğumuz dinin yüceliğini anlamak, cahiliyeti anlamaktan geçmektedir. Cumhuriyeti ve kurucularının kadirini anlayabilmek ve değerlendirmek Cumhuriyetin kuruluşöncesi ve sonrasında doğuda yaşanan vakaları bilmeye dayalıdır. Onları bilmeden ne Cumhuriyetin kurucularının kıymetini nasıl bileceklerdir? Cumhuriyeti kurma aşamasına gelinceye kadar bu ülke ve halkına vahim olayları yaşatanları, bu yurdun çocuklarına öğretilmesine karşı olanları izliyoruz. Bu hainlikleri anlatan metinler ders kitaplarından çıkarılmasını söylüyorlar. Nedeni de Bu hainlerin mensup oldukları etnik site sitesine mensup olanları üzüyormuşuz. Katile,, katil demeyecek miyiz? İyi ya, Onlar da atalarının yaptığı gibi bu devlete ve halka ihanet etmemeyi öğrenirler. Atatürk o günleri Nutukta anlatırken, Hristiyan unsurlar gizli Açık, özel emel ve maksatlarını temin etmek, devletin bir an evvel çökmesine çalışmalarını sarf ediyorlardı Aynı Ermeni Patriği Zevan efendi, mavi mira heyetiyle hem fikir olarak çalışıyor. Rumların hazırlığı gibi çalışmaları ilerliyordu. İstanbul ve Karadeniz'de Rum Pontus cemiyetleri örgütlenmişlerdi. Bitlis ve Elâzığ'da İstanbul'dan idare edilen Batılıların himayesinde bir Kürt hükümeti, yani devleti "Kürt teali "cemiyeti adıyla çalışmalar yapıyordu. Bugün İşide karşı savaş yapmayı teşvik edenler bağımsız bir Kürt devletinin yolunu açmak amacıyla yaptıkları tarihi alışkanlıkları olduğu unutulmamalıdır. Müstakil Müslüman ülkeleri Demokratikleştirme ismiyle parçalayarak yeni etnik grupların devletler kurması için girdikleri ülkelere cehennemi yaşatmaktadırlar. Yaktıkları odunların parasını da yaktıkları insanlara ödetiyorlar. Bu yaptıklarını duyurmasın diye de küresel sermayeleriyle basına el koyuyorlar. Gazeteler bu yapılanları haberleştirmiyor. Patronları küresel sermayenin esiri olmuşlar.
Küresellikle beraber Emperyalistler yeniden ortaya çıkmışlar, her tarafın mezbaha olmasını sağlamışlardır. Suçlarını da İŞİDin üzerine atmakta mahirlerdir. Cumhuriyetin 91. Yıl dönümünü kutlarken dünü unutmayalım. Bugünü dikkatli takip edelim. Başka Türkiye yok.
Cumhuriyet ilan edilme öncesi Mecliste, en ateşli tartışma teşkilatı esasiye kanunun birinci maddesinde geçen" Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" cümlesinde olmuştur. Hâlbuki bu maddeye karşıçıkanlar, tezlerini somut bir şekilde ülkenin ve devletin yararına olacağına dair görüşlerini anlatıp kimseyi ikna edememişlerdir. Bu egemenliğin halkta değil, halifenin ve padişahta olmasını savunuyorlardı. Fakat neden egemenliğin padişahta olmasını açıklayamadılar. Bu tartışma tam otuz yedi gün devam edip sürüp gitti. Atatürk'ün ancak sert konuşmasıyla kabul edildi.
Hâlbuki cumhuriyeti kuracak olan irade hem padişahın hem de düşmanların iradelerini boşa çıkarmış, onların güçlerini ve yetkilerini ülkeden kovmuştu. Atatürk son padişah Vahdetinle ilgili " Milletimiz düşmanlara karşı son müdafaasını yaparken onlar düşman safları arasında, milletin aleyhine çalışıyorlardı. Bizans'ın, Fatih Sultanın İstanbul'u teslim et davetine karşı,"Allah'ın bana bir hediyesi olan bu memleketi ancak Allah'a teslim ederim" diyen son Kayser olan Kral kadar olamamıştır, diyordu. O ve hükümeti "esir olmak istemeyen milletini" kendi eliyle bağlayarak düşmanlara teslim etmeğe çalışmıştır.
Hoca efendiler "Egemenliğin Milletin olmasına" razı olmadılar. Egemenliğin hilafetin emrinde olması müptelasında bulundular. Halifelikte ruhbanlık yoktur, sözlerine karşılık "Saltanat hükmettiği memleketlere şamildir. Hilafet bütün yeryüzündeki Müslümanlara şamildir" cevabını veriyorlardı. Atatürk, düşmanları," iç ve dış düşman olarak" sınıflandırırdı. Dış düşman hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti mahvedemez. Mühim olan memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren dâhili düşmanlardır. Bunu bizden daha iyi bilen düşmanlarımız, içdüşmanlarımızı asırlarca kullanmışlar ve bu günde kullanmaktalar. Bunun içinde "YURTTA SULH CİHANDA SULH VECİZESİNİ" bizlere emanet etmiştir. Cumhuriyet 29 Ekim 1923 tarihinde Büyük Millet Meclisinde bir ret oyuna karşılık, ittifakla kabul edilmiştir. Altı Ay sonra da bayram olarak ilan edilmiştir. Yurt içinde ve dışında o günden sonra kutlanmaya başlanmıştır. Ünlü bir yazar " Kanunlar doğru olduğu için uyulmaz. Aksine kanun olduğu için uyulur" demişti. Bugün Cumhurbaşkanlığı için yapılan Aksaray kanuni mi? Galiba bazılarının kanunları tanımama hürriyeti var? Önceleri askerlerdi, günümüzde iktidarlar. Bu kanun benim aklıma aykırı, dolayısıyla uymasam da olur, demektedir.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.