Türkiye, emperyalist ülkelerin baskısından kurtulup bağımsızlıklarına kavuşmak isteyen toplumlara örnek olmuş bir devlettir. Örnek olmakla kalmadı tüm mazlum milletler için umut oldu. Mazlum milletler, hakim olduğu bölgelere huzur ve mutluluk getiren Türk milletinin, güçlenip; bağımsızlıklarına kavuşmaları için kendilerine yardımcı olacağı, dünyaya hak ve adaletin hakim olacağı inanç ve umudunu hep taşıdı.
Türkiye, bu güne kadar izlediği dış politikadaki tüm eksiklik ve yanlışlarına rağmen mazlumlara umut olma özelliğini koruyabildi. Komşu ülkelerle ve dünya ülkeleriyle hep iyi ilişkiler içinde oldu. Türkiye'nin bu iyi niyeti basiretsiz yöneticiler yüzünden çoğu zaman istismar edildi, ülkemiz ihanetlere uğradı.
Son yıllardaki olumlu gelişmelere rağmen ülkemiz bu gün de aynı istismar ve ihanetlerle karşı karşıya geliyor. Uğradığımız istismar ve ihanetlerden devleti yönetenler sorumludur.
Ülke hiçbir zaman komşularıyla bu kadar sorunlu halde olmadı. Sınırları hiç bu kadar güvensiz hale gelmedi. Yanlış politikalar, sözde "sıfır sorun" politikaları ülkeyi güvensiz sınırlar haline getirdi. Türkiye ABD ile birlikte terör örgütlerine yardım eder duruma geldi.
Gençlerdeki kültür erezyonu hiç bu kadar şiddetli hissedilmedi. Gençlik bu kadar ruhsuz ve sorumsuz hale gelmedi. Toplumda ahlaksızlık, yolsuzluk, rüşvet bu kadar ayyuka çıkmadı. Aile bağları hiç bu kadar bozulmadı. Evliliklerde azalma, boşanmalarda çoğalma hiç bu kadar artmadı.
Fertlerin birbirine ve devletine olan güveni hiç bu kadar sarsılmadı. Toplumsal değerler siyasiler tarafından hiç bu kadar istismar edilmedi. 12 Eylül öncesi örgütler arası çetin çatışmaların yaşandığı, kardeşin kardeşe kırdırıldığı dönemde bile toplum hiç bu kadar kutuplaşmadı. Siyasal kutuplaşmanın yanı sıra kültürel, sosyal ve inanç kutuplaşmasına gitmedi. Toplum farklı kutup gibi gösterilmedi, paralel uydurmalarına maruz kalmadı.
Devlet, vatandaşların sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik haklarına bu kadar müdahil olmadı. Tolumun gözle görülen istikrara rağmen bu kadar rızk ve geçim endişesine düşmedi, fütursuzca borçlanmadı.
Siyasi partiler ve seçim kanunu ile seçme ve seçilme hürriyetlerine hiç bu kadar engel olmadı. Devletin kurumları hiç bu kadar siyasallaşmadı.
Milletin birliği, vatanın bütünlüğü konusunda iktidar ve muhalefet hiç bu kadar ayrılığa düşmedi. Siyasetçiler arasındaki karşılıklı söylemler hiç bu derece seviyesizleşmedi. Siyasiler ahlaki kural tanımaksızın birbirine bu derece hakaret etmedi.
Yöneticiler milletin birlik ve beraberliğini, vatanın bölünmez bütünlüğünü hiç bu derece tehlikeye sokmadı. Millet, kaderini ilgilendiren tehlikelere karşı bu derece duyarsız hale getirilmedi. Gelişmeler göz kamaştırmasına rağmen bu gelişmeler göz boyamaktan ileri gitmedi, devletin temelinde ciddi sarsılmalar oldu. Bunca gelişme gibi görülmesine rağmen ülke bu kadar çok olumsuzlukları bir arada yaşamadı.
Gençliğe Hitabede . " Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir." Tehlike ve uyarısı bu gün alenan yaşanmaktadır.
İktidar sahipleri her yaptıkları işin vebalini hiçe sayarak mubah görmektedirler. Göz kamaştırıp, göz boyama sanatını çok iyi kullanarak, vatandaşın tepki mekanizmalarını firenleyip "Benim adamım yaparsa yanlış olmaz" mantığını iyi aşıladıkları için tepki vermeyen yanlışı görmeyen toplum meydana getirdiler.
Olumlu işler yapmak sorumluların görevidir. Vatandaş olarak yapılan yanlışlara, ahlaksızlıklara, haksızlık ve zulümlere sessiz kalmaktan dolayı hem toplum nezdinde hem de Allah indinde sorumluyuz. Niyetim olumsuzluk tellallığı yapmak değil. Yanlışları dile getirmek, yöneticileri uyarmak, haksızlıklara karşı çıkmak, zalimin zulmüne rıza göstermemek, zulme karşı çıkmak hem insan olarak hem mümin olarak görevimizdir. Kimse eleştirileri düşmanlık olarak görmemeli.
Niyetim kimseye düşmanlık etmek değil. Kimseyi sadece eleştirmek, küçük düşürmek, aşağılamak hiç değil.
Eleştiri ve uyarıları " Mümin birbirini yıkayan iki el gibidir." anlayışıyla yapmaktayım.
Yöneticilerimizin ve siyasilerimizin oyuna gelmeden basiretle hareket etmesi, milletimizin uyanması doğru olduğu zaman desteklediği kadar yanlışı fark edip uyarması gerektiğine inanıyoruz. Yanlış yapmak yönetici, lider, başkan, imam olsa da her insanın hakkı olduğuna inanıyorum. Yanlışı gören her insanın da uyarması gerektiğine inanıyorum. İktidar demek sadece ben bilirim demek değil, muhalefette sadece karşı çıkmak değildir.
Gelin hep beraber kimi desteklersek destekleyelim, hangi parti mensubu olursak olalım, doğru yapılanlarda alkışlayalım, yanlış yapılanlarda da uyaralım. Uyaralım ki hem birbirimizin yanlışını düzeltelim hem de görülen yanlışlar karşısında dilsiz şeytan olma konumuna düşmeyelim.
Selametle!....
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.