Ne çekti bu ülke yıllardır yasaklardan, zorbalıklardan…
Yeni fikirlere yeni düşüncelere kapalı, korkak yöneticiler yüzünden ezildi güzel ülkemin güzel insanları…
Dünya okuma yarışına girip çocuklarını okumaya teşvik ederken, bizler kitapları yaktık. Kütüphanelerde okuyucusuyla buluşması gereken kitaplar gün geldi yasaklandı ve bırakın okumayı bulundurmak bile suç sayıldı. Çocuktuk, aklımız ermezdi bu işlere ama bir kitap ısınmak için yakılmamıştı elbette, bilirdik de anlam veremezdik. "Çok okuyan gominis olur" derlerdi, o yüzden korktu bu millet okumaktan, korkutuldu…
Çocuklar asıldı bu ülkede, başbakanlar asıldı. Zor günlerden, zor yıllardan çıkıp geldik bu günlere…
Çok çekti bu ülkenin yazarları, çizerleri, şairleri yasakçı zihniyetlerden. Kimi işkence gördü kimi çok sevdiği ülkesinden kaçmak zorunda bırakıldı kimisi ise sürgünlerde bitirdi ömrünü… Ama hiç biri pes etmedi, ne ülkesini sevmekten ne özgür düşünmekten ne de özgür düşünebilmeyi savunmaktan vazgeçmediler. Son nefeslerine kadar inandıkları davayı savundular. Haklı yada haksız olmaları değildi önemli olan, asıl mesele özgürce fikirlerini savunabilmelerinin engellenmesiydi.
Çok çekti bu ülke yasakçı zihniyetten, gün geldi başı örtülü diye okullara alınmadılar, ikna odalarında başları açılmaya zorlandılar ama yılmadılar inandıkları yolda mücadele edenler başardılar. Okuduğu şiirden dolayı hapse atılan belediye başkanlarını gördü bu ülke ama hiçbir yasak ve zorbalığın işe yaramadığını, üstüne gidildikçe daha da büyüdüğünü gördüler. Onlar yasak dedikçe birileri inadına özgürlük dedi ve bu günlere kadar geldik.
Geçmişe dönüp baktığımızda bu günlerin kıymetini daha iyi anlıyoruz. Ancak hâlâ özgür düşünce düşmanlığı, özgür düşünce korkaklığı taşıyanlar yok olmuş değiller. Oysa bir ülkenin gelişmişliği fikirlerin özgürce tartışılabilmesiyle ölçülür. Bizler henüz demokrasiyi içimize tam olarak sindirebilmiş değiliz. Fikir tartışmaların da prof. unvanlı kişilerin bile birbirlerine hakaretlerle saldırdığını görüyoruz, demek ki makam mevki sahibi olması, prof. unvanı alması adam olmasına yetmiyor. Kendine muhalefet edeni ortadan kaldırmak, övenleri tepesine çıkarmak, benden olmayanı dışlamak hatta cezalandırmak düşüncesi varsa, o toplum henüz olmamış demektir.
"Senin düşüncelerine katılmıyorum ama düşüncelerini özgürce ifade edebilmen için hayatımı bile verebilirim" diyen Voltaire'yi örnek alan ülkeler hep ileri giderken, bizler yıllarca özgür düşünceden ve özgür düşünebilenlerden korktuk. Ancak hiçbir korku, hiçbir baskı, hiçbir ceza işe yaramadı, yaramayacakta… Çünkü bu ülke de her şeye rağmen cesur insanlar var ve var olmaya devam edecekler.
Filiz Kılınçel
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.