Günümüzde konuşmalarda Kuranı kerimi abdestsiz ele almanın haram ve günah olduğu sözleri edilmektedir. Din ve diğer ilimlerin uzun mesafeler kat etmesine karşılık, eski bilgilerinin üzerine yeni bilgiler koyamayanlar, halka bu sözleri anlatmaya devam ediyorlar. Sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Araştırmalarımda Erkek ve Kadın cünüp iken bir de kadınlar hayızliyken Kuranı ellerine alıp okuyamazlar. Diğer durumlarda Kuranı ellerine alıp okuyabilirler. Cünüp ve hayizliyken ise, ezberden okuyabilirler. Hiç Kimse Müslümanı kitabından uzaklaştıracak yollar aramaya kalkmasın. Bu yazıyı hem kendim hem de okuyucular için ( Kurtubi, elmalı, tefsiri kebir, seyit kutup ve diyanetin tefsirlerinden) araştırarak yazmaya çaba harcadım.
Kuran Kursunda okuduğumuz yıllarda, Kuranın dış kapında vakıa süresindeki " Kuranı ancak temiz olanlar, abdestli olanlar dokunabilir" ayeti abdestsiz Kuranı elinize almayın anlayışı hâkim olmuştu. Bu nedenle yıllarca insanlar abdestim yok diye Kuranı eline alıp okumaktan uzak kalmışlardır. KURAN-ı Kerimin aslı, LEVH-İ mahfuzda bulunmaktadır. Kuranın Nüzulü esas alındığında dokunulmaz olan Kuran değildir. Çünkü Kuran Mekke'de henüz kitap haline gelmemişti bu ayet geldiği zaman. Kuran dâhil bütün ilahi kitapların aslı levh-i mahfuzda bulunmaktadır. Kıyamet gününde ilahi kitaplarını bozan ümmetlere, buradaki asılları gösterilerek, niçin Allah'ın Kitaplarını değiştirdikleri sorulacaktır. Birde paralel dünyadan söz edilmektedir. Bu yaşadığımız dünya haricinde bir başka dünyada daha yaşadığımız, paralel dünyanın olduğu sözü söylenir. Gerçek Hayat bu dünyamı, yoksa paralel kabul edilen dünya mı? Kuran'a abdestsiz dokunmayın ayeti, Bektaşi'ye niye namaz kılmıyorsun diye sorduklarında "Allah namaza yaklaşmayın" buyuruyor cevabını vermişti. Ayetin devamını oku dediklerinde " ben hafız değilim" demişti. Bu söz konusu olan hususta Kuranın ayetlerini tam bilmeden Bektaşi hesabı aceleci fetvalar bu olayı yaratmıştır.
Kuran'ın İlk gelen ayeti " oku" dur. Okumaya bu kadar önem veren kitap kendisinin okunmasını tali nedenle engel olabilir mi? Engel olursa, içindekileri insanlar nasıl öğrenebilecektir? Kış Mevsimi soğuk olan memleketler vardır. Prostat hastalığı ve yaşlı olanlar da vardır. Böylesi insanların abdestli kalması haylice zordur. Kuran-a bakarak fetva veren hâkimler vardır. Bunların Kuran okumasına baştan engel olunuyor. İlim öğrenmeyi teşvik eden kitap nasıl oluyor " beni okumak istiyorsan" ille de abdest almak zorundasın diyecektir? Hocalar Kurana hürmeti anlatırken Osmanlının kurucusu "Osman gazinin Şeyhi, Edebali'nin Evinde kaldığı gece, odada Kuran asılı bulunduğu için ayakta" sabahlamıştır. Anlatılan hikâye Kuranı okumaktan ziyade Kuran'a hürmete dayalı kültür anlayışının hâkim olmasına yol açmıştır. Halk nazarında bu görüş değer kazanmıştır. Osmanlı geleneğinde Medreselerde, çoğunlukla kitaptaki yazılan şeyler sorgulanmazdı. Doğru olduğu kabul edilir, Tartışma yapılmazdı. Cami kültürü de böyle oluşmuştur. Hâlbuki tartışma ilim için vaz geçilmez bir zarurettir.
Konumuzla ilgili "Arınmış olanlardan başkası Kuran'a el süremez." Ayetinde bu arınmış olanlar abdestli olanlar mı, yoksa levh-i mahfuzdaki görevli özel melekler mi? Sorusuna konusuna yanıt, meleklerdir. Peygamber'e gelen ayetlere Müşrikler, şeytanlar tarafından getirildiğini söylüyorlardı. Allah'ta " Şeytan Allah indinden kovulmuş bir mahlûk olup levh-i mahfuza ulaşamazlar" Ayetiyle böylece cevap vermiştir. Devam edecek
(İKİ) KURAN-I KERİMİ ABDESLİ OKUMA MEVZUSU
(Zihinde Değişim Olmazsa, İlimde olmaz.)
Düşünmeden anlatılan bu hikâyeler söz konusu insanları yüceltmek isterken anlatanın ahmaklığını da açıkça ortaya koymaktadır. Diyorlar ki, hikâyede ameli mezhep İmamımız "İmamı azam" hakkında: " Kırk yıl yatsı abdestiyle sabah namazını kılmıştır." Bu İmamı Azama bir iftiradır. Bu olay Kurana ve Sünnete uygun düşüyor mu? Kuran'a ve sünneti en iyi bilen imam, nasıl olur da bildiklerinin aksine amel yapar? Efendimiz zamanında böyle yaşamak isteyenleri yanına çağırıp uyaran aziz peygamberimiz değil miydi? Konumuza dönersek ayrıcı ayette "Kuran meknun kitaptır ". yani kilitli demektir. Kuran levh-i mahfuzda açıkta bulunan kitap değil, kasalarda kilitli bulunan kitaptır. Kuranı levh-i mahfuzdan melekle (Cebrail) yeryüzüne indirmiştir. Seyit Kutup göre, Kuran'ı, mümini, kâfiri, pisi ve temizi herkes Kuranı elleyebilir. Zira harbe giden sahabeleri heybelerinde Kuran sahifeleri bulunurdu. O sahifeleri de abdestsiz ellerine alıp okuyorlardı. Savaş esnasında insanların abdest almayı düşünecek halleri yoktur. Sahabeler için Kuran yaşamlarının bir parçasıydı. Ondan uzak kalamazlardı. Kuran, temizlenmiş meleklerden söz ederek, abdestsiz olanın ele alamayacağı iddiasını ret etmektedir. Yani abdestsiz kurana el sürülmez görüşü doğru değildir.
İmam-ı Şafii'nin "abdestsiz ellenemeyeceği konusunda verdiği fetva" kesin sahih olduğunda ittifak edilmemiş iki hadise dayanmaktadır. İmamın dayandığı Kuran ayetleri değildir. Temiz olanlar dokunabilir sözü, elleri kirli olup dokunduğunda Kuran'a kirin izi kalacağından dolayı yasak edilmiştir. Bu görüşte olanlar da vardır. Burada maddi temizlikten söz edilmektedir. Abdest ise, manevi temizliğe girmektedir. Bazı sahabeler "Kurana ancak temiz olanlar dokunmaktan kasıt, günah kirlerinden temizlenmek anlamını içerir. Günahtan temizlenenler ve günahsız olanlar ise, meleklerdir. Yani levh-i mahfuzdaki melek resullerdir. Dokunan meleğin İsrafil olduğu da söylenmiştir. Bu görüş bazı ashaba aittir. Müşrikler Kurana şiir, sihir sözü olduğunu söylüyorlardı. Rad suresinde Müşriklere yanıt olarak "Dağlar, yürütülseydi, bu ancak Kuranla yürütülürdü" cevabı verilmiştir. Kuran Kerim bir kitaptır sözü, çok okunduğu, çok söz edildiği, herkesin faydalanmasına cömertçe, Kerimce içini açtığı içindir. Çünkü Kurandan avam da lezzet alır, âlim de tat alır. Her türden ilim sahibi kendisiyle ilgili bilgiye kolayca ulaşabilir. Okundukça basitleşmeyen, dinleyene bıkkınlık vermeyen, her zaman taze ve turfanda kalan, bu konumunu kıyamete kadar sürdürecek olan bir kitaptır.
Kuran cedittir. Kıyamete kadar yenilenecektir. Her şey eskiyecek, Kuran yenilenmeye devam edecektir. Çoğu kere duyduğumuz ayeti, yeniden duyduğumuzda ilk defa yeni duymuş gibi zevk alır ve dikkat kesiliriz. Çünkü Kuranı her duyduğumuzda bir başka yeni manayı anlarız. Peygamberimiz "binlerce yıl önce Kuranı bilen, duyan melekler bile yeniden Kuranı işittiklerinde hiç duymadıkları bir söz gibi lezzet alırlar "buyurdu. Peygamberimizde " başkasının okuduğu Kuranı dinlemekten zevk aldığını" söylemiştir. Asıl kuran levh-i mahfuzda, bir muhafaza içindedir. İncinin midyede gizli olduğu gibi Kuranda levh-i mahfuzda kasada gizlidir. Yalnız muttali olan meleklerin seyredebileceği bir yerdedir. Kuran cinlerin sözü olmadığı gibi meleklerin de sözü değildir. İmamı Şafii bile abdestsiz kuran okumayı yasaklamamıştır.
İbni Abbas, Davut b. Ali ve Şevkani gibi âlimler cünüp ve adet halindeki kadınların Mushaf'a dokunmasını ve okumasını caiz görmüşlerdir. Çünkü elimizdeki Kuran levh-i mahfuzdakinin fotokopisidir. İlle de abdestim yok diyerek, Kurandan uzak kalmayı doğru bulmuyoruz. İmamı Malikte abdestli olma durumunda eğitim ve öğretimin zarar göreceğinden dolayı, abdestli olmayı şart koşmamıştır. Eğitimde abdest almaya lüzum yok görüşü zamanımızda geçerlidir.
Cemal Çalışkan
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.