Türkiye'de bir grup insan dinin ve dini tedrisatın zor olduğu dönemlerde milletin çocuklarını hem maddi hem de manevi yönden yetişsinler diye karıncanın hacca gitme hesabı, karınca kaderinde bu yola girenlerölümüne koyulmuşlar. Karınca gibi ölürsem de bu yolda öleyim diyenler de olmuştur. Bu insanlara ve davalarına inanan varlıklı insanlarda buraları maddi yönden destek olmuşlardır.Anadolu'daki iş adamlarının önünü nasıl ki, rahmetli Erbakan hoca açmışsa, Anadolu'daki zeki fakir öğrencilerin önünü de bu davaya yol açanlar açmıştır. Bir zaman gelmiş, bunların eğitimde açtığı yerler kutup yıldızı olmuş, her eğitimci ve öğrenci yönüne belirlemede buraları esas almışladır. Buralardan yetişenler maddi ve manevi kazançla iki kanatlı olduğu için her açılan imtihanların ön sıralarında yer almışlardır. Bunun böyle olduğunu askerîsi ve sivili öğrenmiştir. Bu sebeple de çocuklarını bu insanların açtığı okullarda okutmak için yarış içinde bulunmuşlardır.
Bu iktidarla beraber bu insanlar, yasaların genişlemesiyle daha da ileri adımlar atmışlardır. Yetiştirdiği elamanlar iktidarın teşvik ve arkasında durmasıyla neredeyse askerleri bile hıza getirmişlerdir. Aynı kadro ne zaman ki, AKP'lilerin hırsızlıklarını görüp yakalamasıyla iktidarın birinci derecede hasmı olmuş, hatta yapabilseler devleti de bunlara hasım etmeye çalışmışlardır. İktidar diyor ki, ey arkadaş sen benim emrimde olacaksın, devlet benim. Ben demek devlet demektir, demeye başladılar.Benim dediklerimi yaparsan seninle çalışırım, benim yanlışlarıma göz yummazsan hasmımsın, düşmanımsın demiştir. Böylece bu hizmete çalışanları yardım edenleri birinci derece de düşmanı ilan etmiştir. Enimse kimseyle bir alış verişim yoktur. Dışardan baktığım kadarıyla….
"İmam-hatip okullarınınaçılma amacı neydi?Tek kanatlı olmaktan milletin evlatlarını kurtaracaktı. Bu görüşü savunanlar bu günkü iktidardır. Fakat sendikalarında, belediyelerinde ve iş yerlerinde diğer kanadı temsil eden fikirleri temsil eden gazete ve yayınlara kapılar kapatıldı. Yine eskiye dönüldü. Demek, bu işin dindarı ve laik görüşlü olmak önemli değilmiş. Güç kimde ise, herkes onun taktığı kanatla uçmaya mecbur oluyor." Ülkeyi bu zihniyetten kurtaracak, vicdan sahipleri seslerini yükseltmelidir.
17-25 Aralık olayındaki hırsızları yakalayanları, iftiralarla hapse atanlar, hapiste haksızlık yaptıkları insanlara diyorlarki "Bizde özür dilesinler de, bu yaptığımız haksızlıklardan vaz geçelim". Bu sözü anlayabilmek için barış yapmak için çalmadık kapı bırakmayan iktidar sahipleri, 30 yılı aşkındır askere, polise, devlet görevlisine ve sivil halka silah sıkan ve beşikteki bebe katli kanlı katillere bu iktidar diyor ki, pişman olunda sizi affedeyim. Katiller ve onların avenelerinin cevabı ise, biz bu yaptıklarımızı bilerek ve isteyerek yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.Hiçte pişman değiliz cevabınıverdiler. Pişman olsak dağa çıkmazdık. Diyenlerin gittiği yol yol değil. Bu gittikleri yolun ne dinde ne de toplumda karşılığı yok. Âmâ adam bu yanlış yoldan gittiği için pişman olmuyor.Devlete kafa tutarak silah gösterdi. Bugün ise, iman yolunda çalışan insanlara " benden özür dile de seni bağışlayayım, diyorlar. Kabahatleri sizin hırsızınızı yakalamaktır. Karşı olduklarınıyakalamak için her türlü desteği verdin. Bunu dünya âlem biliyor. Ama senin hırsızların varmış, onları dayakaladılar. O zaman arklarında durmadığın gibi hırsızları yakaladıkları için cezalandırdın. Böylece devlette kelle koltukta görev yapan insanların şevkini kırdın. Eğer anladıysan göklerde senden taraf olmadı. O günden itibaren ülkenin başına çok şeyler geldi, geçti.Şimdi diyorsun ki, dürüstlüğünü, iman yolunu bırak robot gibi benim elimde kukla ol.
Nazlı Ilıcak yazısında şunları yazıyor. Mit memurlarını görevlendiriyor. Yakıp yıkmada görev alıyorlar. Hatta ölümlerde meydana geliyor. Polis olaylara katılan memurları yakalıyor. Mit bunlar benim görevlim dolayısıyla salıver diyor savcıya. Savcı soruyor. Bunlar bu çalışma esnasında hainlerle ilgili bir ipucu yakaladı mı? Mit yanıt veremiyor. Dolayısıyla yanıt alamayan savcı soruşturma başlatıyor. Hatta izinlerde veriliyor. Ne olduysa bu esnada devlette olması gereken şeyler tersine gidiyor. İçişleri bakanı ve Vali polislere, savcının isteklerini yerine getirmeyin diyor. Normal bir demokrasi ülkesinde o içişleri Bakanı ve Vali kodeste olması gerekirken onlarda değil de, devletin işlemesi için görev yapanlar birer birer içe tıkılarak devlet mekanizması bozuluyor. Kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen şeyler yapılıyor devlette. Her defasında da iktidar mecliste çoğunluğum var deyip, halkın desteği de yanımda deyip yanlışlarını, adaletsizliklerinin açığa çıkan yönlerini kapatıyor. Cezadan kurtuluyor. Bir zamanlar Mekke putperestlerinin arkasında da çoğunluk vardı. Firavunun arkasında da çoğunluk vardı. Arkasında çoğunluğum var diye Firavunun yaptıklarına haklılık payı kazandıramaz.Sütten çıkınca bütün kaşıklar aktır. Önemli olan çıktığın sütü ak bırakmaktır.
Cemal Çalışkan
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.