Bu hikayede anlatılan kişi ve kuruluşlar tamamen hayal ürünü olsaydı keşke…28000 nufuslu bir ilçeye ki nufusunun çoğunluğu yaşlılardan oluşuyor, bu ilçeye haftada iki gün doktoru reva gören sistem ve bu sistemin oyuncuları elini vicdanına kor belki….
Sabahın 06.30 unda yürüyerek gelmişti mesainin bir buçuk saat sonra başlayacağı hastaneye. Çünkü eğer o saatte gelmez ise haftada sadece iki gün gelen doktoruna muayene olması riske girebilirdi. Hele ki 08.30 sonrası gelirse muayene olabilmesi için beş- altı saat beklemek zorunda kalabilirdi. Üstelik şeker hastası, uzun süre aç kalması hayatını riske atabilirdi. İhtiyar hali ile yürüyerek geldi o saatte hiç bir servisin çıkmadığı hastaneye. Dizleri de ağrıyordu, söyleyiverecekti doktor evladına belki bir ilaç yazar iyi geleninden de dinerdi sancıları biraz.
Buz gibi havada yürürken terlemiş sırtına inat donmuş eli ve yüzüne sıcacık geldi hastane kapısını açtığında hava. Girdi içeriye hasta kayıt kabulün olduğu yerde beklemeye başladı, ondan önce gelen başka bir ihtiyar ile birlikte. Sohbet etmeye başladılar, derken birkaç kişi daha geldi ve saat 07:00 oldu. Güvenlik görevlisi ile birlikte birkaç hasta daha. Hepsinin amacı aynıydı “ biran evvel muayene olup evine dönmek.” Kimliğini güvenlik görevlisine teslim edip görevli elindeki listeye de adını yazdı ya rahatladı, işin zor kısmını başarmış saydı kendini. Bir saat oradan kalkmadı hiç, ya sırasını kaparsa bir uyanık diye. Nihayetinde asıl sıra verecek olan görevli işe geldi. O zamana kadar 40 kişi daha gelmişti muayene olma umudu ile. İtiş kakış bir karmaşa amcanın sırası nasıl olduysa ilk ondan sonra… Ona da şükür dedi tebessüm etti eskimiş güngörmüş yüzü.
Doktor Konyadan 09:30 dan önce gelmez miş, o saate kadar aç kalacağıma mı üzüleyim diye düşündü yoksa 13. Sıranın iki saat sonra geleceğine mi? Şükür, buna da şükür dedi sustu oturdu yerine. Sıcacıktı hastane, insanlar konuşuyordu evlerinde sohbet edercesine. Herkes ya hastaydı ya hastası vardı. Kime dokunsa ah işitiyordu. Derken selamsız sabahsız biri girdi doktor odasına, anlaşılan doktordu gelen ve bir tebessüm daha belirdi ihtiyarın yüzünde. Az kaldı, muayene olup, kanına baktıracak, sonra birkaç lokma bir şeyler yiyecek ve ilacını içecekti. Dakikalar geçtikçe şekeri düşüyor dizlerinin bağı çözülüyor bayıldı bayılacak gibi oluyordu.
Sırası geldi, bir bir anlatmayı bekliyordu tüm şikâyetlerini ama geride bekleyen çok diye geçirdi içinden ve aklında ki şikâyetlerinin bir kısmını söylemekten vaz geçti doktor evladına. Poliklinikten çıkıp bir kat aşağıdaki labratuvara giden merdivenleri inmeye başladı. Ahh bu dizler,patlayacak sanki,yolda zor yürüyorken merdivenlerden inmek eziyet olmuştu.. Ahh gençliğim dedi soluklandı merdivenin yarısında ahh gençlik…
Labaratuvarda da sıra vardı, bir küçük bebe, ağlıyor yıkıyor ortalığı hemşire ablası kan alacak damarını bulabilirse. Yorgun ayakları o sırada bekleyecek kadar güçlü değildi ve sızım sızım ağrıyordu ama ayakta durmaz ise sırasına başkası geçebilirdi. Bekledi. Sırası gelip kanını verdikten sonra öğrendi ki tahliller öğleden sonra çıkacakmış… Şükür, buna da şükür dedi oturdu bir koltuğa…
Vakit öğleden sonra, tahlillerini alıp yeniden girdi doktorun sırasına. Kapının önünde adının söylenmesini bekliyor ama kahorlası şu dizler yok mu.. Allahım düşmanımın başına vermesin bu ağrıyı.
Sabahın 06.30 unda yürüyerek gelmişti mesainin bir buçuk saat sonra başlayacağı hastaneye. Çünkü eğer o saatte gelmez ise haftada sadece iki gün gelen doktoruna muayene olması riske girebilirdi. Hele ki 08.30 sonrası gelirse muayene olabilmesi için beş- altı saat beklemek zorunda kalabilirdi. Üstelik şeker hastası, uzun süre aç kalması hayatını riske atabilirdi. İhtiyar hali ile yürüyerek geldi o saatte hiç bir servisin çıkmadığı hastaneye. Dizleri de ağrıyordu, söyleyiverecekti doktor evladına belki bir ilaç yazar iyi geleninden de dinerdi sancıları biraz.
Buz gibi havada yürürken terlemiş sırtına inat donmuş eli ve yüzüne sıcacık geldi hastane kapısını açtığında hava. Girdi içeriye hasta kayıt kabulün olduğu yerde beklemeye başladı, ondan önce gelen başka bir ihtiyar ile birlikte. Sohbet etmeye başladılar, derken birkaç kişi daha geldi ve saat 07:00 oldu. Güvenlik görevlisi ile birlikte birkaç hasta daha. Hepsinin amacı aynıydı “ biran evvel muayene olup evine dönmek.” Kimliğini güvenlik görevlisine teslim edip görevli elindeki listeye de adını yazdı ya rahatladı, işin zor kısmını başarmış saydı kendini. Bir saat oradan kalkmadı hiç, ya sırasını kaparsa bir uyanık diye. Nihayetinde asıl sıra verecek olan görevli işe geldi. O zamana kadar 40 kişi daha gelmişti muayene olma umudu ile. İtiş kakış bir karmaşa amcanın sırası nasıl olduysa ilk ondan sonra… Ona da şükür dedi tebessüm etti eskimiş güngörmüş yüzü.
Doktor Konyadan 09:30 dan önce gelmez miş, o saate kadar aç kalacağıma mı üzüleyim diye düşündü yoksa 13. Sıranın iki saat sonra geleceğine mi? Şükür, buna da şükür dedi sustu oturdu yerine. Sıcacıktı hastane, insanlar konuşuyordu evlerinde sohbet edercesine. Herkes ya hastaydı ya hastası vardı. Kime dokunsa ah işitiyordu. Derken selamsız sabahsız biri girdi doktor odasına, anlaşılan doktordu gelen ve bir tebessüm daha belirdi ihtiyarın yüzünde. Az kaldı, muayene olup, kanına baktıracak, sonra birkaç lokma bir şeyler yiyecek ve ilacını içecekti. Dakikalar geçtikçe şekeri düşüyor dizlerinin bağı çözülüyor bayıldı bayılacak gibi oluyordu.
Sırası geldi, bir bir anlatmayı bekliyordu tüm şikâyetlerini ama geride bekleyen çok diye geçirdi içinden ve aklında ki şikâyetlerinin bir kısmını söylemekten vaz geçti doktor evladına. Poliklinikten çıkıp bir kat aşağıdaki labratuvara giden merdivenleri inmeye başladı. Ahh bu dizler,patlayacak sanki,yolda zor yürüyorken merdivenlerden inmek eziyet olmuştu.. Ahh gençliğim dedi soluklandı merdivenin yarısında ahh gençlik…
Labaratuvarda da sıra vardı, bir küçük bebe, ağlıyor yıkıyor ortalığı hemşire ablası kan alacak damarını bulabilirse. Yorgun ayakları o sırada bekleyecek kadar güçlü değildi ve sızım sızım ağrıyordu ama ayakta durmaz ise sırasına başkası geçebilirdi. Bekledi. Sırası gelip kanını verdikten sonra öğrendi ki tahliller öğleden sonra çıkacakmış… Şükür, buna da şükür dedi oturdu bir koltuğa…
Vakit öğleden sonra, tahlillerini alıp yeniden girdi doktorun sırasına. Kapının önünde adının söylenmesini bekliyor ama kahorlası şu dizler yok mu.. Allahım düşmanımın başına vermesin bu ağrıyı.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.
KOCA ŞÜKÜRRRRRRRRRRRRRRRR
YanıtlaSil