"Meğerse hepsi taktikmiş, Aldatılmış enayi yerine konulmuşuz. Yetişmiş genç kadroları kullanmışlar."Prof Niyazi Öktem"Birden kral olduğumu fark ettim. Devlet benim"14. Louıs Fransa kralı
İktidar partisi bir zaman sonra devlete hâkim olduğuna inandı ve buna kani oldu. İşte buradan itibaren dolu dizgin kimseye kulak asmadan sağa, dışarıya bakmadan danışmanlarının ve parti kurmaylarının söylediklerini sanki düşmandan mal kaçırma hızıyla uygulamaya koydu. Bu arada fincanlı katrıları ürkmüş filan önemli değildi. Çünkü bütün ipler ellerindeydi. Nerede kendisine ve projesine engel gördüyse vatan haini veya başka bir yaftayla isimlendirmeyi uygun gördü. Hala seslerini kesemediklerinide mahkemeleri kafasına göre diyayn ederek istediğini hapsettirdi, istediklerini de damdam çıkardı. Bu arada parti içinden ve akıl sahibi insanların iyi ve kötü her bir uyarıya kulak vermek yerine, o söz söyleyenleri azarlayarak, pnların sesinden daha yüksek sesle küçümsemeye ve aşağılamak adına lakap taktılar. Böylece ülke birlik beraberlikten her geçen gün biraz daha uzaklaştı. Olmadığı kadar savruldu.
Bu savrulma esnasında içeride kendisine %.50 s'n' düşman yaptı. Bu sivri söylemler dostluğu değil, düşmanlığı pekiştirmek için bilinçli şekilde kullanıldı. Bu millet ihtillal öncesi ancak düşman eliyle böyle yapılmıştı.
İlktidarın İlk iki döneminden toplumun bütününe yakını memnundu. Demekki, Hz. Ömer adaletine benzemeye çalışan vicdan sahipleri varmış. Bize öyle gelmişti. Ne zaman ki, iktidar askerleri ve mahkemeleri kendi hakimiyetleri altına aldı, herkesi kendilerinden korkar hale getirdiler. Kendi gizli gündemlerini devletin her kurumuna icraata koydular. Ülkesi için şehit olanlara değil, başka devlet kurmak için soyunan çetelerin sözcülerine rağbet ettiler. vatan evlatlarını kalleşçe şehit edenler güruhlara değer kaygısı oluşturdular.
Seçim konuşmalarında dini refarans almayacaz dediler, her konuşmalarında dini kullandılar, dinin özünden uzaklaşarak her tafafa şekilden ibaret olan dini görünür kılma çabasından hiç vaz geçmediler. Kendi dini anlayışlarından olmayan anlayış sahiplerini dışladılar. Tarih boyunca ve günümüzde en kanlı boğuşmalar fark din yorumlarında çıktığını unutturmaya çalıştılar. İnançların devlet yönetimine taşınmasının yanlış olduğunu söyleyenlere türlü yaftalarla suturdular.
Ak parti kendisine her muhalif sese dinden bir alıntıyla yanıt vermeye kalktı. Dini getirip siyasetin ortasına oturtdu. Fakat siyasi etiğe ve ahlaka gelince selefleri kadar ahlaklı davranamadılar. Menderes" Avrupa'dan gelen oğlu ticaret yapmak istiyince, Menderesin yanıtı "ben başbakanlık görevinde olduğum sürece Türkiye'de ticaret yapamazsın" demişti.Bunların normal akıl seviyesindekiler filan devlet eliyle büyük mal varlıkları edindiler. Bu iktidar taraftarları tarafından dinsiz görülen Hasan Ali Yücel Millî Eğitim Bakanıyken "oğluyla bir başkası dışarıda burslu okumak imtihanda eşit puan alır. Yetkililer kimi gönderelim diye sorarlar. Bakan Hasan Ali yücelin cevabı" Benim oğlum kalsın, diğerini gönderin "olur. Bunlar geleceği tehlikeye atarak işe yaramaz yakınlarını imtihansız olarak devletin kritik yerlerine yüksek maaşlarla yerleştirdiler. İslam ahlakını akıllarına getirmediler. siyasette hakkaniyet ölçüsüne uygun davranmadılar. Allah, akrabaya sahip çıkmamızı emrediyor diye yedikleri kul haklarına dini referans gösterdiler
Böyle giderse bir zaman sonra milletin bir kısmı" Hristiyanların dediği gibi Bizanslıların külahını görmektense, Müslüman sarığına razıyız" dedikleri gibi, insanlar Ak parti yanlışından askerleri özler hale gelebilir. Devlet terbiyesi ve umuru görmüş insanlar, devletin ve Meclisin yıpratılmasına bu kadar göz yummamalıdır. Bir günde çıkardıkları kanunu aynı gün iptal edip onun yerine yenisini yapamaz. Kanunların gün üç kere değişime uğradığı cumhuriyet boyunca bu iktidarda görüldü.
Türkiye Cumhuriyeti dıştaki Müslümanlara katkı yapmaya devam etmelidir. Son yüzyılda İslam âleminin ittifak edebilmesi için imkânlar var oldu. Fakat bunları bazıları kendi egoları yüzünden heba etti. Suriye ve Mısırı felakete sürüklendi. Libya'dan Türkler kovulur hale geldi. Ortadoğu'da bütün kapılar kapandı. Sekisen beş yıllık ihvana diktatörlerin bile veremediği zararı bu kafa verdirdi. İHA başkanı Bülent Yıldırım," Mavi Marmara gemisini organize eden kişidir. Sözleri" Biz hiçbir zaman Suriye'de iç savaşı istemedik. Kimin İstediğini Ak partililer millette açıklamak zorundadır. Ne olursa olsun, Suriye ile diplomatik ilişkiler kesilmemeliydi. Mısırda İhvan seçimlere girmek istemiyordu. Türkiye'nin zoruyla, yani Tayip beyin zoruyla girdi. Türkiye mavi Marmara davasında Filistin'e büyük haksızlık yaptı. Uluslararası mahkemeye belgeleri göndermedi. Bunlar söylediklerinin aksini yapıyorlar. münafık üç alametinden biri yalan söylemek değil mi? Üst perdeden konuşarak hak sahiplerini haksız çıkarmak peygamberi ahlaka yakışmaz.
İşte yüksek sesle İsrail ve Amerika düşmanlığı yapanlar birşeyibaşaramayınca, şimdi paralel yapı diye yel değirmenlerine savaş açtılar. Hayırlı olsun.
Cemal Çalışkan
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.