Çanakkale savaşları, İstiklal harbinin bir önsüzüdür. Osmanlı ordusuna ve komutanlarına güven kazandırmış, yeniden nefes aldırmıştır. Maddi güce karşılık inancın zaferi olmuştur. Komutanların bir sözüyle kendilerini ölüme atan Türk askerini ve onların komutanı Mustafa Kemal ve diğer Paşaları tarihe yazdırmıştır. Bu Paşalar ve askerleri olmazları oldurmuş, dünyanın saygısı kazanılmıştır. Bu savaş " inancın top ve tüfeği yenebileceğini "göstermiştir. Ruhun çeliğe zaferini göstermiştir. İngiliz generalin sözüyle" Çeliğe karşı et ve kemiğin savaşıdır"
Çanakkale destanının yüzüncü yılını yeniden anımsarken Osmanlıya bağlı kalan, geleceğini bu topraklarda gören Müslüman ve Müslüman olmayanların ruh ve gönül birliğiyle ortaya koydukları bir destanın yazılmasıdır. Bu destanı sadece Müslümanlara bağlamak, bu kavgayı dini boyutuyla ele almak eksik olur. Kahramanların çoğunluğu Müslümanlar olsa bile, azınlıklarında BU KAHRAMANLAR ARASINDA unutmayalım.
Bu Savaşın asıl gayesi, yüzyıllardır yaşadıkları toprakları vatan yapmış, ev bilmiş insanların evlerini korumak, yaşadıkları yerleri düşmanlara teslim etmemek için verdikleri kutsal bir mücadelenin şanlı zaferidir. Tarihi romanlarda çevrilen filmler hiçbir vakit sesli ve sözlü okunan şiirler 1914-1916 yıllarındaki bu milletin yaşadıklarını ve milletin haleti ruhiyesin aksettirmekten acizdir. Bu kanlı harbi görmemiş ve yaşamamış olanlar ancak bu kurgulanmış filmleri izleyerek babalarını, dedelerini ve kardeşlerinin neler yaşadıklarını verdikleri mücadelelerine öğrenebilir, gösterdikleri kahramanlıklardan duygulanarak gözlerinden yaşlar dökmelerine bir katkı sağlayabilir. Buda balı kavanozun dışından yalamakla eşdeğer olur.
İşte bayrak için, yaşadıkları ev mesabesinde olan vatan için canhıraşına verdikleri mücadeleyi bugünkü konforu yaşayan bizlere ve nesillere anlatmak çok zor olsa da, yollarını bulmada belki yol gösterebilir. Bunu yapabilirsek belki haklarını helal edebilirler. Bugün asırlardır üzerinde yaşadığımız bu topraklar gökten bize zembille hediye edilmediğini, bu toprakları almak bugüne kadar elde tutmak için ne bedeller ödendiğini ve ödenmeye devam edildiğini bilinçle gençlerimize yazılı ve görsel yollarla gerçekleri yazılarla öğreterek işin ciddiyetini fark ettirebiliriz. Yoksa ormandaki yaşlı kurdun haline döneriz. Yaşlı bir Kurt Ormanda bulduğu bir demir parçasını ağzına alır, çiğnemeye başlar. Yanına gelenler ağzındaki akan kana bakarak hayret ederler. Yaşlı Kurt kendisine aval bakan hayvanlara " gücümü görmüyor musunuz? Demirden bile kan akıtıyorum" der. Bazı siyasetçiler getirisi götürüsüne bakmadan her ağzına geleni söyleme alışkanlığından vaz geçmeli, esir gürlemeyi bırakmalıdır. Gücümüze yaraşanı yapmalıdır. Geçmişin hamaset duygusu içeride prim yapsa da geçerli bir siyaset olmaz. Enver Paşa çok zeki ve cesur olmasına karşı yanlış hesabını canıyla devletiyle ödemiştir. Tarihten ders almayı unutmayalım. Sonra düşmanlarımız gözümüzün yaşına bakmaz. Fitne kutusunu yeden açarlar. Geriye hayvanlar gibi boğuşan Anadolu insanları kalır.
Çanakkale milletin ortak ruhunun cephede düşmanların karşısında yumruklaştığı en önemli tarihi belgedir. Bu birleşme cephede ve cephe gerisinde yediden yetmişe geleceğini bu bayrak altında yaşamayı kabul etmiş insanların canhıraş verdiği mücadelenin kahramanlık heykelinin dikilmiş halidir. Mübarek Çanakkale topraklarına ziyarete gidenler bir kitabe ararlar. Çoğunluk kitabelerdeki yaş ortalaması 15-30dur. Gözler şehitlerin memleketlerine baktığında Anadolu'nun her bölgesinden her evinden şehitlerin adres ve isimleriyle karşılaşırlar. Bu kahramanlar "Bir güneş olup bir hilal uğruna batarken, Sarı kamışta yaşadıklarını da bir acı tebessümle hatırlamışlardır. Bu savaş esnasında zaman bulurlarsa bir siyah beyaz resimleriyle kendilerini hatırlamamız için mektuplarında ebedîleştirmişlerdir. Tokat, Kayseri, Konya, Galatasaray, Sivas, Erzurum ve Kastamonu Liseleri 1924-15 yılarında mezun vermemiştir. Zamanımızdaki gençler bunu bir düşünsünler.
Kayseri'den bir genç öğretmen Hasan Ethem öğretmenlik yaparken bir taraftan da hukuk tahsili yapmaktadır. Çanakkale'de savaş arasında bir derenin kenarında dinlenmektedir. Okunan Ezanla anasından gelen mektubu okur. Sonra cevaben valideciğim, çamaşır filan istemem paralarım duruyor. Allah razı olsun. Diye yazar. Bitince dereden abdest alır. Namaz kılar. Namazı ardından Allahtan " Ya rabbi bu toprakları sen Türklere verdin, Yine Türklere bırak. Vatanı kurtarmak için gelmiş askerleri ve vatanı sen koru. Diye dua eder. İşte bu çocuklar cimadan meydana gelmiş değil, bunları gönülde döllenmiş, gönül çocukları ve gençleridir. İşte kültürümüzde" bel evladından yol evladı evla oluyor. Bunların himmeti, Allah olduğu için bunlar Tekbaşlarına bir ordu gibi davranmışlardır.
Bu savaşın tarih belleğinde yer alan önemli olanı Mustafa kemal paşanın idare ettiği "57. Alaya şunları söyler: Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar gelecek zaman biriminde yerimizi başka birlikler ve komutanlar alabilir. Der. Bu birliğin yaş ortalaması 24tür. Son ferdine kadar tabur imamı dâhil şehit düşerler. İngiliz generali Limon Sanders bu savaşa "çeliğe karşı, etin kemiğin savaşı" der. Şehitlerimizin ruhu bizimle olsun. Rahmet onlara.
CEMAL ÇALIŞKAN
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.