M. Emin KARABACAK
İnsanlara yardım etmeyi millet olarak çok severiz. Bazen üzerimize vazife olmayan görevleri de kendimize yükleyerek, sırf iyilik olsun diye insanlara yardım etmeye çalışırız. Bunu bazen o kadar abartırız ki, birileri çocuğumuza laf söz söylemesin diye onun adına onun işlerini de yaparız.
Tabi ki iyilik yapma adına yapılan bu yardımlar, aslında karşı taraf için bir kötülüktür. Bu davranış, karşıdaki insanın fiziksel ve ruhsal gelişimine zarar da verebilir. Bazı anne babalar, çocuklarına yardımcı olup onların işlerini kolaylaştırma adına yaptıkları birçok davranışın çocuklarının kişiliklerine nasıl zarar verdiklerinin farkında bile değillerdir.
Bir gün baba ile oğlu kırlarda gezerken kelebeklerin kozadan çıkışlarına şahit olurlar. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşan çocuk, babasıyla birlikte kelebeğin kozadan çıkışını seyretmeye başlar.
Çocuk, kelebeklerin kozadan sıkıntı ve emek harcayarak çıktıklarını ve ardından da hemen uçtuklarını görür. Çocuk bu ya; kelebeklerin kozadan çıkarken çırpınmalarına ve sıkıntı çekmelerine acır.
Bizim çocuklara iyilik olsun düşüncesiyle yaptıklarımızı çocukta kelebeklere iyilik olsun diye yapar. Elindeki değnekle onların yollarını açar. Hatta ağlarının önünü de açarak kelebeklerin kolayca kozadan çıkmalarını sağlar.
Çocuk, kozadan kolayca çıkan kelebeklerin havada uçmaya başlamalarının ardından 2-3 saniye sonra düşerek öldüklerini görür. Çocuk, garibine giden bu durumu öğrenmek için babasına sorar. Baba da oğluna:
"Kelebekler, uzun ve yorucu bir mücadeleden sonra kendi çabalarıyla kozadan çıkarlar. Bunun nedeni olarak da Allah, onların uçmalarını sağlayacak kanat ve bacak kaslarının gelişmesi için bu evreyi yaratmıştır. Kozadan kanat ve bacak kaslarını güçlendirerek çıkan kelebekler, uçmayı da kolayca öğrenmektedirler.
Oysa senin onlara iyilik adına yapmış olduğun şey, onların sonu oluyor. Senin yardım ettiğin kelebekler, bacak ve kanat kaslarını geliştiremedikleri için yani sana göre bu sıkıntılı evreyi yaşamadıkları için uçamadan ölmektedir."
Bu hikâye, çoğu anne babanın çocuklarını eğitirken kullandığı yöntemin ne kadar hatalı olduğunu gösteren güzel bir hikâyedir.
İşte bu duruma bazı örnekler:
Terleyecekler ya da hasta olacaklar diye koşmalarına mı izin verdik?
Erken yürümeleri için örümceklere mi bindirmedik?
Üzeri pislenir ya da mikrop kapar diye sokağa çıkmalarını mı yasaklamadık?
Sokaktaki arkadaşlarıyla oynamaları yerine evi oyuncaklarla mı doldurmadık?
Çocukları dışarı gönderirken hasta olur diye çocuğa kat kat elbiseler giydirerek onun hareketlerini mi kısıtlamadık?
Yolda giderken elimizden tutmak istemeyen ve kendi başına yürümek isteyen çocuğa izin mi verdik?
Ona dokunma, bunu elleme, oraya gitme, şunu yapma gibi söylemlerimizle çocukların gelişimlerini mi engellemedik?
Çocuklar Kişilik Özürlüsü Olmasın!
Çocukların büyüme aşamasındaki eğitimleri, kelebeklerin kozadan çıkış aşamasına benzemektedir. Bizler çocuklara ne kadar müdahale edersek çocukların kişisel gelişimlerine de o kadar set koymuş oluruz.
Anne baba olarak, kelebeğin kozadan rahatça çıkabilmesi için ona yardım eden bu çocuk gibi çocuklarında kendi başlarına yapabilecekleri işleri yaparak, onlara nasıl zarar verdiğimizi fark edemiyoruz. Olmadık yer ve zamanlarda çocuklara o kadar müdahale ederiz ki, bu işten ne biz ne de çocuk hoşnut olur. Hayatımız çocuğa müdahale etmek ve çocuğun peşinden koşmakla geçerken, çocuğun hayatı da ister istemez bizimkinden farklı geçmez.
Almanya'da yapılan bir araştırmada, 2 yaşlarındaki çocuklarını parkta oynatan Türk ve Alman aileler, yaklaşık bir saat boyunca gözlemlenir. Bir saatin sonunda Türk ailesi parkta oynayan çocuğuna 14 defa müdahale ederken, Alman ailesi 4 defa müdahale etmiştir.
Çocuklarımızı eğitirken ve yetiştirirken onlara ne kadar müdahale edersek; büyüdükleri zamanda kendi ayakları üzerinde durmakta o kadar zorluk çekerler. Kendilerine güvenemeyen, kararlarını vermekte zorlanan bu çocuklar, büyüdükleri zaman hayatlarını bağımlı bir kişi olarak sürdürürler. Bu çocuklar, toplumsal hayata karıştıklarında kendi başlarına sorumluluk almaktan korkar hale gelirler.
Bu çocuklar büyüyüp okula başladıkları zaman; ders çalışmayan ve sorumluluk almaktan korkan, kendine güvensiz, pasif bir öğrenci olarak karşımıza çıkarlar. Bu durumu gören aile; "Hocam bu çocuğun her şeyi tam olduğu halde neden ders çalışmıyor?" diye hayıflanmaya başlarlar.
Tüm istekleri anında karşılanan, her şeyi dört dörtlük yapılan, kendimize bağımlı olarak yetiştirdiğimiz bu çocuklar, ders çalışmaya da istekli olmazlar. Bu çocuklar tek başlarına ödev yapamazlar ve öğretmenin anlattığı dersi kolay anlayamazlar. Birinci sınıfa başlayıp da annesini günlerce sınıfta oturtup, onun gitmesine izin vermeyen çok çocuk vardır. Hatta imkânı olsa okula da anne babalarını göndermek isterler. Gerçi imkân olsa çocuğunun adına sınava girecek anne baba da çoktur.
Yemeyip yedirdiğimiz, giymeyip giydirdiğimiz bu çocuklar bırakın ders çalışmayı; biraz daha büyüyünce sorumsuz ve üzerine fazla gidilince de asi bir çocuk olarak karşımıza çıkacaktır. Çünkü küçük yaşlarda arkası toplanan bu çocuklar, büyüdükleri zaman da arkalarını toplayacak birilerini ararlar. Bu tip çocuklar toplum içinde kendi görevlerini tek başlarına yapamayacak kadar aciz duruma düşerler.
Her şeyi anne babası tarafından yapılan bu çocuklar, kendilerine güvenemediklerinden sorumluluk almaya da istekli olamazlar. Bu çocuklar, büyüdükleri zaman hayatta hep birilerinin gölgesinde yaşayarak, yönetmekten çok yönetilmeye müsait kişiler olurlar.
Peki, bu çocuklar için neler yapılmalı?
1. Bağımsız kişilik konusunda çocuğa uygun model olunmalı.
2. Çocukların yapması gerekenler onlar adına yapılmamalı.
3. Çocukların arkasını toplama yerine, kendisinin toplaması öğretilmeli.
4. Çocukların hayatlarına fazla müdahale edilmemeli.
5. Çocukların kendi kararlarını kendilerinin almaları teşvik edilmeli.
6. Çocuklar sorumluluk alma konusunda cesaretlendirilmeli, yaş ve seviyelerine uygun sorumluluklar verilmeli.
7. Çocukların bağımlı kişilik olmalarına sebep olacak, hal ve davranışları pekiştirilmemeli.
8. Çocukların kendilerine güven açısından benlik saygıları yükseltilmeli.
9. Çocuklara yardım adı altında sorumluluk alanlarına girilmemeli.
10. Çocukların okulla ilgili görev ve sorumluluklarına rehberlik dışında yardım edilmemeli.
11. Çocukların hata yapabileceklerini kabullenmeli ve onlara bu hatalarını düzeltmeleri için fırsatlar verilmeli.
12. Çocukların yaşlarına uygun olumlu davranışlarına rehberlik yapılmalı.
13. Çocuklara bağımsız kişilik sergileme konusunda olumlu geri bildirimler verilmeli.