Türkler tarih boyunca askerlikte, teşkilatçılıkta ve devlet kurma konusunda gayet mahir oldukları tarihte sabittir. Fakat kurdukları devletleri koruma konusunda o kadar başarılı oldukları söylenemez. Çünkü kurdukları devletleri yaşatmak için iç ve dış düşmanlar konusunda gizli bilgileri toplayıp devlete verecek kurumsallaşmış bir gizli teşkilata sahip olamamışlardır. Bu konuda yazılı belge konusunda da çok fakirdirler. Daha çok devletler ve adetleri ağız yoluyla aktarmayı yeğlemişlerdir. Bu durum Osmanlının yok olmasında da etkili olmuştur.
Bugün MİT'in Temellerin atıldığı ittihat ve terakki kurucularının attığı teşkilatı mahsusa kadar bu konu devam edip gitmiştir. İlk defa gizli teşkilatsız devlet olmayacağını anlayan bu İttihat ve Terakki gruptur. Bu grup kelle koltukta bu teşkilatın mensupları olarak büyük işler başarmıştır. Yaptıkları unutulmaz. Bu teşkilata katılanlar, kuran ve silah üzerine el basarak yemin ediyorlardı. İçlerinde en ufak yanlış yaptığında kardeşi bile olsa, diğer kardeşi tarafından cezalandırılıyordu. Günümüzdeki yanlış yapanlar gibi bir kaç yıl hapis yatarak kurtulamıyorlardı. Sonlarını ölümle noktalayacaklarını biliyordu.
Teşkilatı mahsusa da görev alanlar başlamadan önce Kuran ve silah üzerine emin ederek başlatılırdı. Bu yemin konusu günümüzün gizli teşkilatı MİT'te görev alanlarda da yemin vardır. Bu yeminde hem İslam hem de Türklerin kendine has şekiller birlikte bulunur.
Stajyer olarak göreve kabul edilen gençler, bir yıl sonra başarılı görülürse, teşkilata ilk adımlarını atmadan önce üç büyüğün huzurunda bir yemin ritüeli düzenlenir. Yapılan yeminde Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık kalacağına, gerekirse bu uğurda ölümü göze alacağına, Anayasayı ve rejimi koruyacağına, ülke bütünlüğünü koruyacağına yemin ettirilerek göreve başlatılır. Görevi sona erip Emekli olanlarda ise, Bilgilerini ve gördüklerini yazmayacağına ve kimseyle paylaşmayacağına dair Kuran, ekmek ve şerefleri üzerine yemin ettirilir.
Milli istihbaratta ismini duyuranlar Hıram Abbas, Fuat Doğu bey, Osman Köksal'dır. Osman Köksal Saddam'ın Kuveyt işgalini bir ay önceden bildirmiş, Amerika bile şaşırmıştır. Bağdat elçiliğinden sonra ilk sivil olarak MİT'tin başına Özal tarafında atanmıştır."
Osmanlıda devletin başında Padişah Türk olsa bile, İmparatorluk milletler topluluğu olduğu bilinmektedir. Bu imparatorluğun büyümesinde devşirmelerin katkısı büyüktür. Yıkılmasında da büyük olmuştur. Aynı zamanda geldikleri milletler adına ajanlık yapmış oldukları unutulmamalıdır. Başta Selçuklu Hakanı Alpaslan'ın yatak odasına kadar Hasan Sabbahın ajanları kılıç koyacak kadar ileri gitmişlerdir. İran ajanları, Osmanlı sarayında cariye adı altında görev aldıkları bilinir. Selçuklu ve Osmanlıda da kurumsallaşmış bir gizli örgütü göremiyoruz. Türk devletleri tarih boyunca yabancı gizli servislerin açık etkisi altında kalmıştır. Bu nedenle Çinliler hep işkâl etmiş hem de töresini bozmuştur. Bu sebeple Çin, Bizans, İran ve diğer ülkelerle ilişkilerde Türk istihbaratı karşı casusluklarda başarılı olamamışlardır. Günümüzde 30 yılı aşkın PKK ve Suriye konusunda yapılan hatalar bunun açık örnekleridir. On beş günde bitirileceği söyleyen Suriye sorunu on beş yıla varacaktır.
Orta doğuda MOSSAD, CİA ve muhaberat karşısında başarısız olduğumuz açıkça yaşadığımız dış siyasette görülmüştür. Sık sık dışarıda ve içeride siyasetimizi değiştirmek hem devlette hem de istihbaratta zafiyet yaratmaktadır.
Selçuklu veziri Niza Mülk konumuzla ilgili siyasetnamesinde "Her tarafa tacirler, seyyahlar, şeyhler, ilaç satan süslü kıyafetli casuslar gönderilmeli, gittikleri yerlerden haberler getirmelidir "der. Osmanlı döneminde İstanbul'da açılan Batılı elçililerin hepsinde gizli ajanlar bulunuyordu. Bu dönemde Batı'dan getirilen askeri ve diğer eğiticiler aynı zamanda ajanlık yapmışlardır. Bu yolla, yeraltı arkeoloji tarihi eserlerin kaçırıldığı bilinmektedir. Aynı zamanda dışardan gelenler devleti, kendi devletleri menfaatine yönlendirmişlerdir.
Osmanlıda ilk gizli teşkilat, bir Batılı elçinin etkilisiyle kurulmuş, başına da yabancı biri getirilmiştir. Sarayda bulunan doktorlar çift yönlü ajanlık yapmışlardır.
İlk milli gizli teşkilat "teşkilatı Mahsusadır". Bu teşkilat bazı değişimler sonunda "MİT" adını almıştır. Teşkilatı Mahsusa öncelikle işkâl kuvvetlerine zarar vermek için kurulmuştur. Bunun yanında, İstanbul'dan silah ve yetkili insanları Anadolu'ya kaçırmakta başarılı çalışmalar yapmıştır. Bu teşkilatın üyeleri askerlerden meydana gelmekteydi, en tanınmış olanı " Kuşçubaşı" ismiyle maruf Eşref Sencer'dir. Bu teşkilatta Atatürk'te görev almıştır. Bu teşkilat daha sonra Karakol ismini almıştır.
İngiliz ajanı Mustafa Sağır Atatürk'e öldürmek için Ankara'ya gelmiş, bu teşkilat yakalamıştır. Gizli teşkilat, 2. Dünya savaşında Almanların bize saldırmayacağı haberini 40 gün önceden haberini İnönü'ye vermiş, haber veren ajana 1000 TL ödül verilmiştir.
Bizim gizli teşkilata kendi yararlarında kullanmak için Almanlar, İngilizler, Fransızlar ve Amerikalar teknolojik ve maddi katkı yapmış olmasına rağmen hala günümüzde onlardan çok gerilerdedir.
PKK'ya sızan ajanlar ikili oynamışlar bu nedenle bitirilememiştir. Darbeleri gizli teşkilatımız haber vermiş ama devlet adamları gerekeni yapmamışlardır. 1960 ta 27 Mayısçılar gizli teşkilatın içini boşaltmışlardır.
C.İ.A.'yı 1946 da başkan Truman kurmuştur. Geldikleri nokta insan aklını şaşırtmaktadır. MİT en fazla yakaladığı dışarıya ajanlık yapan, Bulgaristan'dan göç edenlerdir. Türkler arasında ajanlık bulmak yabancılar açısından zordur. Bu gün Suriye'den gelenlerin ileri de ajanlık yapmayacağının garantisi nedir? Çünkü hiçbir zaman bu toprakları, vatanları olarak kabul görmeyeceklerdir. Çünkü toprağın altında kendilerine ait ataları yoktur.
Cemal Çalışkan
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.