ESKİ VE YENİ TÜRKİYE
Arada bir İstanbul’un alışveriş merkezlerini gezerken hep dikkatimi çeken bir husus bu mekânlarda her ayrıntı düşünülmüş, yani yemek, sinema, tiyatro falan filan ancak hiç birinde cami, mescit okuma salonu kültür faaliyetleri ile ilgili hiçbiri yer yok. Peki, bu alışveriş merkezleri kimin için yapılmakta bu memleketin insanı için olmalı herhalde öyle ise bizim memleketimizin kahir ekserisi Müslüman. Bu işte bir gariplik yok mu? Sizce Müslümandan para kazanacak ama bir taraftan da onun inancı ile bağını kesecek. İşte bu eski Türkiye.
Eski Türkiye’de daha neler vardı bakalım. Müslüman ülkenin Müslüman Cumhurbaşkanı Merhum Demirel, İslam’a göre farz olan başörtüsü için "Türban gericiliktir" "Başı bağlı okumak isteyen, Suudi Arabistan'a gitsin" diyordu. Eski Türkiye’nin yine aynı Cumhurbaşkanı PKK için ise şu emri veriyordu. İran gibi bir komşu ülke topraklarında, izinsiz operasyon yapmanın iki ülke arasındaki ilişkilerde yıllarca kapanmayacak bir yaraya yol açabileceği düşüncesi ile operasyonun yapılmamasını söyler. Karar ilgili komutan Osman Pamukoğlu’na bildirilir. Pamukoğlu çaresiz askerlerini geri çağırmak zorunda kalır. (*)
Eski Türkiye’nin sözde bir cemaat lideri Mavi Marmara olarak kamuoyunda yer alan Filistin yardım konvoyunun İsrail tarafından Uluslararası denizde vurulması ile ilgili, “Diplomasi sonuna kadar kullanılmalı bence. Kan dökmeye, insanlara kıymaya, insanları cepheye sürmeye gitmemek lazım” ve yine ilave olarak İHH'nın varlığından kısa bir süre önce haberdar oldum. Organizatörlerin İsrail'in onayı olmadan hareket etmesi otoriteye başkaldırırdır diyebiliyor.
Daha neler olmuştu eski Türkiye’de, “Sarık sebebiyle Müslümanların hapse atılması, Kur’anın gizli, gizli okunması yakalanılması halinde cezalandırılması, Hocaların evlerinin basılması, Camilerin satılması, ambar ahır, ve hatta Halk evleri olarak kullanılması, (**) daha neler neler.
Peki, Yeni Türkiye’de neler oluyor çok azıcık karşılaştıralım. Bir üniversitede Namaz kılan öğrencilere hakaret edip darp edenler hakkında, Sn.Cumkurbaşkanımız "Utanmak yok, sıkılmak yok. ODTÜ'de namaz kılan gençlerin üzerine saldırıyorlar. Yönetici kadrolar lafa geldiği zaman 'Özgürlükçüyüz' diyorlar. Sizin neyiniz özgürlükçü? Ellerine geçirdikleri bir dokunulmazlık zırhını bunlar maalesef bu tür aleyhte kullanma gayreti içine giriyorlar. Böyle bir şey olamaz. Gereği neyse bunun da YÖK tarafından yapılması gerekir. Tabii ki Cumhurbaşkanlığı makamı olarak bizler bunun da takipçisi olacağız." diyerek olması gerekeni yapıyor.
Bu milletin hiç görmediği bir şekilde halkla kucaklaşma olarak, Muhtarlar, Öğretmenler, Engelliler kısaca vatandaşların Cumhurbaşkanlığı Sarayına davet edilmesi, Bir cumhurbaşkanının halkla beraber camiye girmesi ve orada halk gibi Kur’an okuması, ansızın bir garibanın evini ziyaret etmesi, köylünün hatırlanması, ve elinden tutulması, sanayide dışa bağımlılığa son vermek maksadıyla büyük atılımlar yapılması, marmaray, metrolar, hızlı trenler yani sözün özü YENİ TÜRKİYE’ de halk kendini buldu. Eski Türkiye özlemi çekenler çatlasa da bu böyle. 29 Aralık 2015
(*) Serdar AKİNAN
(**) https://tr-tr.facebook.com/.../chp...-/chpnin...dönemini.../201400679900
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.