Gıcır gıcır ses çıkaran tahta kapıyı açıp eğilerek içeriye girdiğinizde sizi sadece bir geniş oda karşılar.Tavanda paralel şekilde dizilmiş ağaçlar üzerine serilmiş ardıç ya da ladin dalları vardır.Çatı topraktan oluşur üzerinde ot ve çiçekler vardır.Kenarlar tamamen taş duvardan oluşur beton ve demir kullanılmamıştır.Kısa kenarlı duvarın tam ortasında bir ocakbaşı ve bacasıvardır.Ocakbaşına yakın olan bölümde serilmiş bir kilim,üzerinde koyun postlarından oluşan minderler vardır..Kilimin etrafını çevreleyen ve duvara dayanmış hasır yastıklar bulunur.Ocakbaşına tam karşısında ki köşede evde kullanılabilecek eşyalar bulunur.İçeride ardıç dalları ve katran ağacı kullanıldığı için bu ağaçlara has doğayla özdeşleşmiş bir koku hakimdir.Ocakta yanan ateş ve közlerin üzerinde duran bir çaydanlık ilk göze çarpanlardandır.
Bu evde misafir odası ,çocuk odası,yatak odası,salon,kiler,kış ve yaz odası yoktur.Bütün aile aynı odayı paylaşmaktadır.Bazı eşyaları misafir gelince kullanırız kaygısı yoktur,birisi gelirse ev dağınıktır kaygısı yoktur.Çocuklar özgürce oynarlar,vitrindeki eşyalar,duvardaki tablolar kırılacak kaygısı yoktur.Kimse alt kattaki ve ya üst kattaki rahatsız olacak endişesi taşımaz..Elektirik olmadığı için akşam erken yatılır,uykuya doymuş olarak sabah erken kalkılır.Hiç kimse çocukların elbiseleri çamur olmuş,kirlenmiş takıntısı yaşamazlar.Televizyon,tablet,bilgisayar,cep telefonu olmadığı için insanların bir birlerine ayıracak zamanı çoktur.Benim çocukluğumun bir bölümü böyle bir yayla evinde geçti.Hayatımın en güzel yıllarıydı ve toroslar aşkı bu yıllarda başlamıştı.Bu tek odalı yayla evi anlatmakla bitmez..
Kısaca bu ev de yaşanır.
Mustafa Ünal
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.
