İnsan hayatını idame ettirebilmesi için bazı olguları iyi tanıyıp muhafaza etmesi gerekmektedir. O olguları muhafaza edemezseniz zaten yaşama koşullarını yerine getirememiş olursunuz.
İşte insan hayatının en önemli olgularından biri de iradeyi muhafaza etmektir. Eğer bir şekilde iradeyi muhafaza edemez, kaybederseniz tüm düzeniniz bozulur. İradeyi kaybetmeniz halinde kumandayı başkasına kaptırır uydu görevi görürsünüz.
Önce irade kendi hayatımızda başlar. Hayatımızın nasıl yönlenmesi gerektiğini, hangi yolun daha doğru olduğunu göremez, feraset sahibi olmaz, irademizi sağlam tutamazsak kaygan bir yolda rüzgarın esintisiyle savrulur gideriz.
İnsan hayatında yollar vardır ama o kadar net çizgi değildir.
İnsan nefsine ağır gelen ama sonu aydınlık olan yollar olduğu gibi cazibesine kapılıp insan nefsine şirin gelen sonu karanlık olan yollar da vardır.
İşte yol ayırımlarında akıl ile birleşen irade devreye girer. Eğer iradenin direksiyonu aklınızın emrinde olur, iradenizi sağlam tutarsanız zor gibi görünen yolların sonundan korkmayın ama iradenin direksiyonunu aklınıza havale etmez ve sağlam tutmazsanız nefsinize hoş gelen güzel gibi olan şeylerin sonunun hüsran olduğunu göreceksiniz.
Aynen insan hayatı gibi sorumlu olduğumuz alanların, makamların, sorumluluk yükümüzün idaresinde de aklın emrine verilmiş bir iradeye ihtiyacımız vardır.
Eğer sorumlu olduğunuz alanların idaresini başkalarının iradesinin gücünün korkusuyla yapar, sorumluluk alanlarında iradenizi göstermezseniz, sorumluluk alanlarınızı kötü yönetmeye mahkum olursunuz. O zaman bir sürü yanlışı da beraberinde getirirsiniz. Hatta öyle hale gelirsiniz ki, en doğru yönlendirme ve fikirleri bile kendinize karşı görürsünüz. Başka iradenin gücünün zehirlenmesiyle ne yaptığınızın farklında bile olamazsınız.
Hal böyle olunca aynen insan hayatında olduğu gibi aklın emrinde olmayan zayıf bir iradeyle çok hoşmuş gibi görünen yolunuzun aslında ne felaketler getirdiğini görmek bile istemezsiniz. Bulunduğunuz alanın ne hale geldiğini, nasıl bir hal aldığını, tabiri caizse karizmasının nasıl çizildiğini fark bile edemezsiniz.
Sonunda suçlayacak birilerini arar, belki de en doğru olanları görmez, doğru söylem ve fikirlere gözlerinizi kulaklarınızı kaparsınız. Çünkü o zafiyetin ezikliği altında verdiği hazımsızlığı kaldıramazsınız üstünüzden.
İşte aklın emrindeki sağlam iradenin önemi bu kadar büyüktür. Hem kendi hayatınızın çizgisini, hem sorumlu olduğunuz alanların çizgisini aklın emrindeki sağlam iradeyle ve ferasetinizi birleştirerek doğru işler yapmış olursunuz.
Aklınızı kullanmak için bir örnek verelim.
Bir alandasınız. Görünüşte düz alan çiçeklerle kaplı fakat etrafı taşlık kayalık. Karşıya geçmek istiyorsunuz. Çiçeklik alan çok hoşunuza gidiyor. Tam yürüyeceksiniz, size bir zat: "Dur! Gitme orası bataklık, çevreyi dolaş" diyor. Siz çevrenin görüntüsüne bakıp görüntünün hoşluğuyla zatı dinlemeyip yürüyorsunuz. Tam o hoş görünümlü alanda batıyorsunuz. O zatı dinleseniz az taş kaya atlayacaktınız ama sonunda rahat gidecektiniz. Kurtulmasına kurtuluyorsunuz belki ama bir kere batıyorsunuz. O zat size gelip: "Niye laf dinlemedin? Size söylemiştim." dediği zaman ise o zatın doğru söylediğini kabullenmez: "Ne olmuş?" deyiverirsiniz. Denediğinizi söylersiniz. Aslında bir daha oradan geçmek gibi bir niyetiniz de olmaz ama bir kere irade zafiyeti kara bir leke olarak kalır.
Dilimizin döndüğünce iradenin önemine değindik. Aslında kitaplar dolar iradenin önemi hakkında. Ne yapalım köşe yazısı bu alanımız dar. Önemli olan dar alanlara çok şey sığdırabilmek değil mi?...
Feraset sahipleri anlar…
Selametle….
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.