İlçemizin toplam nüfusu 1975 sayımlarında köyleriyle birlikte 67 bin civarlarında iken en son sayıma göre; 27 binlere düşmüştür. Taşradan büyükşehirlere göç sadece ilçemizin yaşadığı sosyal bir sorun değil; ülkemizin bir çok bölgesinin sorunudur. Göç olayının bir çok sosyo-ekonomik nedeni vardır. Derin bir geçmişe sahip ilçemizin içinde bulunduğu göç sorunu, inanıyorum ki bir çok hemşehrimizi rahatsız etmektedir
Bozkır dışında yaşayan bir Bozkırlı olarak beni de her Bozkırlı kadar göç olayı ilgilendirmektedir. Elbette ki bu göçün katma değeri yüksek getirisi olmakla birlikte; bir zamanların dördüncü büyük ilçesi Bozkır'ın küçük bir ilçe konumuna düşmesi bizleri de üzmektedir. Ancak, şunu da söylemeden geçmeyeceğim; dışarıda Bozkırlı olmanın bir ağırlığı da yok değil; Bozkırlıyım demek ayrı bir duygudur. Esas konumuza dönelim:
-İnsanlar niye göç ederler?
İnsanlar ekmeğinin peşine giderler. Ekmeğin olmadığı yerde insanlar birbirlerini yerler. Ninekim öyle olmuş; bir zamanlar özellikle köylerimizde tarla, köpek, kedi vs. yüzünden birbirlerinin canına kastetmişler, kanlar dökülmüş, çok büyük acılar yaşanmıştır. Bölgemizin gurbet yolcuğu başladıktan sonra paylaşma, yardımlaşma duyguları gelişmiş; memlekete olan özlem ve memleket sevgisi başka bir boyut kazanmıştır. Bu özlem ve sevdayı inanıyorum ki Bozkırlıların kahir ekseriyeti yaşıyordur.
Bu şu demek değildir; bırakalım nüfusumuz düşsün, göç devam etsin. Elbette ki memleketimizde insanlarımızın kalması, yaşaması için insanı toprağa bağlayan sosyo-ekonomik bağları güçlendirmeli; ilçe ekonomisine katkı yapacak iş alanlarının oluşması için çalışmalar yapılmalıdır.
Bir yerin cazibe merkezi olabilmesi için o yerde ya bir maden olacak ya geniş toprakları ya da hayvancılığa elverişli meraları olacaktır. İlçemize katma değer katacak, insanlara iş sağlayacak madenimiz var mı? Yok. Bu iş üç beş tane mermer ocağıyla olmaz. Hiç uzağa gitmeye gerek yok; komşumuz Seydişehir'in bugünkü durumu ile kırk elli yıl önceki durumunu kıyaslayınız. Bakır işletmelerinde on bin kişi çalışırken bir çekim merkezi olan Seydişehir; her yıl işçi sayısının azalmasına bağlı olarak sıradan bir ilçe konumuna düşmüştür. Oysa ki tarımsal anlamda Bozkır'a göre daha avantajlı olduğu halde. Bu durum sadece Seydişehir'e has bir durum değil; madenleri kapanan veya işçi sayısı azalan yerlerde aynı durum yaşanmaktadır. Bir müddet görev yaptığım Elazığ'ın Maden İlçesinde de yaşanmıştır. Niye? Orada bulunan bakır işletmesi kapandığı için.
Bozkırımızın, nüfusu bünyesinde tutacak, iş imkanları sağlayacak böyle bir işletmesi olmadığı gibi; geniş ovalara sahip bir Çumra, Yunak, Ereğli, Akşehir vs. değildir. O zaman iki şey kalıyor:
1-Katma değeri yüksek meyvecilik veya yöremize has özel lezzeti olan mercimek türü üretim.
2- Keçi ağırlıklı küçükbaş hayvancığı,
Özellikle ilçe yöneticilerimiz, bu konu ile ilgili uzmanlarına gerçekleştirilebilecek projeler hazırlatarak siyasi iktidarın yardımlarını almalıdırlar. Biraz abes gelebilir; ancak çok gerçekçi ve abes olmayan yöremize katkı yapabilecek keçi yetiştiriciliği geliştirilmelidir. Envanterini bilmiyorum; bugün tahmini olarak yöremizde keçi on bin ya vardır ya yoktur. Oysa ki bizim dağlarımız 150 bin keçi için yeterli durumdadır. 150 bin keçi ve buna dayalı ilçemizde oluşturulacak tarımsal sanayi hem iş anlamında hem de para girdisi anlamında büyük katkı yapabilir.
Bugün keçi sütünün fiyatı, bulabilene 6 lira; sadece sütü değil eti, peyniri her şeyiyle katma değeri yüksek bir hayvan. Neden Bozkır'da bir dondurma fabrikası olmasın? Dağın öbür tarafı Antalya; sıcak memleket, dondurma yetiştiremezsin. Dondurmanın ana maddesi ne; keçi sütü.
Ben kendi köyüm Kınık'tan biliyorum; hayvancılıkta en önemli sorun; çoban. Çoban bulunmuyor. Bazı Meslek Yüksek Okullarımızda çobanlığın akademik adı "Sürü Yönetimi" bölümleri vardır.
Bozkırda küçükbaş hayvancığının geliştirilmesi için devletimizin verdiği hayvan kredileri yeterli değil; sözleşmeli çoban istihdamı yapılmalıdır. Bozkır yöresine ilk etapta 100 ile 150 civarında sözleşmeli çoban istihdamı yapılabilirse bunun ekonomik dönüşümünün yüksek olacağını düşünüyorum.
Yapılacak tek şey; İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü bu konu ile ilgili bir proje hazırlayıp Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına sunmalıdır. Bu proje ile ilgili siyasilerin katkısı alınmalıdır. Proje gerçekleşebilirse çok değil dört beş yıl içersinde düşündüğümüzün çok üzerinde bölgemize katkı yapabilir.
Çok fazla uzatmak istemiyorum katma değeri yüksek meyvecilik içinde alternatifler ortaya konulmalıdır. Ha unutmadan mercimek dedim. Benim bildiğim Türkiye'nin en lezzetli kara mercimeği yöremizde ve özelliklede benim köyüm Kınık Köyü'nde üretilmektedir. Üretim her yıl azalmakta, bu gidişle üç beş yıl sonra hiç üretilmeyecek gibi görünüyor.
Biraz uzattım; ancak nüfusun yerinde kalması için yapılması gereken en önemli iş; insanlara iş ve ekmek sağlamaktır. Ya değilse göç kaçınılmazdır.
ALİ DUTAL
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.