On yılı geçti gazetemizde yazı yazmaya başlayalı… Çok işler başardık görünen görünmeyen, irili ufaklı çok başarılara imza attık. İlçemizde gördüğümüz eksiklikleri yanlışlıkları dilimiz döndüğünce kaleme aldık ve yazdıklarımız hep yerine denk geldi ve ilçemiz gazetemiz sayesinde bir çok hizmete kavuştu. Gün geldi işyerimize gelip tehdit edenler oldu, gün geldi teşekkür edenler oldu. Haklı olduğumuzu bile bile küsenler de oldu, aferin diyenler de… Ne küsenler ne de aferin diyenler bizi doğru bildiğimizden şaşırtmadı. Yanıldığımız da oldu hatalarımız da ama hiçbir zaman şahsi meselelerimizi kalemimize konu etmedik çok şükür.
Ancak son günlerde sizlerin de dikkatini çektiği gibi, eskisi gibi bazı meselelere çok sık eğilmez, bazı eksiklikleri konu etmez oldum. Oldum diyorum çünkü Gazetemiz aynı formatında devam etti, sadece ben biraz çekilmeyi uygun gördüm. Bunu neden yaptığımı açıklayacağım şimdi… Açıklamam gerekiyor çünkü kıyı köşelerde korktuğum sindirildiğim gibi fısıltılı konuşmalar yapılıyormuş. Öncelikle şunu belirteyim ki bazı konulara fazla eğilmememin sebebi ne evlenmiş olmam ne de ailem… Şimdiye kadar ailem nasıl destek olduysa, eşim de aynı kararlılıkta destek olmakta bana ve hatta eskisinden daha güçlü hissediyorum kendimi… Yani tahmin ettiğiniz gibi yazmamamın sebebi ailem değil sizsiniz. Evet yanlış okumadınız sizlersiniz.
Eskisinden daha hevesle açıyorsunuz gazeteyi ve yazımı merak ediyorsunuz biliyorum ama beklediğiniz gibi olmayınca hemen yapıştırıyorsunuz, korktu pustu gibi iftiraları…
Oysa yazmamamın tek sebebi sizlersiniz güzel kardeşim. Açıklayayım; önceleri sürekli bir haber getirip bunu da yaz derdiniz ve yazardık, yazdıktan sonra da hiç çekinmeden "kaynak benim" derdiniz. Şu son birkaç senedir yanımıza gelip etrafı bir kolaçan ettikten sonra, aman benden duymuş olma ama şöyle bir konu var haberin olsun deyip, yine aynı gizemli hareketlerle uzaklaşıyorsunuz. Bitmedi, muzdarip olduğunuz bir konuyu yazmak için araştırma yaparken yanıma gelip "aman kızım bunu yazma, şimdi benden bilirler, oğlan işe girecek ekmeğinden olmasın" deyiveriyorsunuz. İyi peki şunu yazalım deyince "dur bizim kız, etme eyleme kızın bir işi var, hallolsun da öyle yaz işimize mani olma diyorsunuz…" Hangi konuya el atmaya kalksam aman bizim oğlanın işi, aman bizim kızın durumu diye çıkıyorsunuz karşıma… Öyle bir üç beş kişi değil neredeyse çoğunluk aynı durumda elimizi tutuyor… Küçücük bir ilçede, kimsenin ekmeğine işine mani olmayalım deyip, öyle olsun bakalım deyip susuyoruz.
Bir alimin yazısını okudum geçenler de "susma orucundayım" diyordu alim. "Bildiklerini anlattığın toplum seni anlamıyorsa ve hatta sırf kendi çıkarları için cahilliğine bile bakmadan seni suçluyorsa ve gittikçe artıyorsa, artık susma orucu zamanı gelmiştir. Ne zaman ki toplumdan birileri cesaretini toplayıp doğru söylüyor derse o zaman orucumu bozacağım" diyordu. Aslında tam da konumuza denk gelen bir açıklamaydı bu… Ne yapmaya çalıştığımı anlasa da sırf kendi çıkarları için susuyorsa bir toplum, gördüğü halde haksızlığı ses etmiyorsa ve dahası ses edenlerin sesini kısmaya çalışıyorsa, susma orucu en iyisidir. Biz de bir süre daha susma orucuna devam edelim, ne zaman ki birileri haklısın bizim kız derken sağına soluna bakınmaz, ne zaman ki birileri yalnızken, sen haklısın deyip kalabalıklarda susmaktan vazgeçer, işte o zaman biz de söyleyeceklerimizi söyler, eteğimizdeki taşları dökeriz.
Yani güzel kardeşim bana sindirildi diyenler şunu unutmasınlar, benim ne işe girecek oğlum ne işi bitecek kızım var, kimseden ne korkarım ne de sinerim sadece sizin oğlan işe girsin, kızınızın işi görülsün diye bekliyorum. Ne zaman ki sizlerden küçük bir haykırış duyarım işte o zaman iftar olacak ve orucum bitecek.
İşiniz bitince haberim olsun…
Filiz Kılınçel
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.