Ali Dutal
Çanakkale Zaferi'nin 101. sene-i devriyesinde "Çanakkale Geçilmemiş Oluyor mu?" başlığı ile bir yazı yazmak o büyük zaferi kazanan ecdadımızın şahsı manevisine ve özellikle de şehitlerimize saygısızlık olarak görülmesin. Asla ve asla böyle bir düşüncem olmadığı gibi, kendi adıma olması da mümkün değildir. Ancak, bazı gerçeklerin ortaya konulmasının göz ardı edilmemesi gerektiğini de düşünmekteyim. Bu düşüncelerle dertleşme ihtiyacı duydum. Sürç-i lisan edersem şimdiden affola.
Çanakkale Zaferi'nin gerek Türk İslam ve gerekse dünya tarihi içindeki yeri tartışılmazdır. Savaşın nedenleri sonuçları ve süreçleri üzerinde değil; sorulması ve sorgulanması gereken bir kaç husus üzerinde duracağım.
Çanakkale Zaferi'nden her bahsedildiğinde samimiyetle ifade ediyorum iki husus hep içimi acıtır:
1-Bu büyük zaferinin en önemli kahramanı olan II. Abdulhamit'ten hiç bahsedilmemesi; maalesef toplumumuzun kahir ekseriyetinin bunu bilmemesi. -Gerçi öğretilmeyen şey bilinir mi?
Çanakkale'ye gidip görenler bilir. Boğazı savunmak için yapılan ve büyük toplarla güçlendirilen tabyalar vardır. Bu tabyalara II.Abdühamit tarafından Almanya'dan getirtilen büyük toplar yerleştirilmiş ve tüm bölge her yönüyle savunma savaşına hazır hale getirilmiştir. Çok kısa sürede Çanakkale Boğazını geçeceklerine inanan başta İngilizler olmak üzere tüm İtilaf güçlerinin bu hayallerini suya düşüren bu hazırlıklardır. Kendilerine çok güvenen İtilaf Devletlerinin donanmaları boğazı geçemediyse buradaki esas kahraman; II. ABDÜLHAMİT'tir.
Sadece bu kadar değil; savaş sırasında İstanbul''da gözetim altında tutulurken bile gösterdiği kararlı tutumuyla kaçma planları yapan ittihatçılara kaçılmaması yönünde talimatlar vermiştir. Lütfen yakın tarihimizi gerçek kaynaklardan araştıralım; neler neler göreceğiz!
2-Çanakkale Boğazını geçemeyen İtilaf devletleri 13 Kasım 1918 tarihinde İstanbul'u işgal ettiler ve 6 Ekim 1923 tarihine kadar kaldılar. Bir çok insan gibi ben de hep kendi kendime sordum:
-Çanakkale geçildi mi geçilmedi mi?
Elbette ki tarihi olayları değerlendirirken bir çok etkeni de göz önünde bulundurmak gerek. Ben de okuduklarım kadarıyla göz önünde bulunduruyorum. 1915'te geçilmenin sonuçları ile 1918'de geçilmenin sonuçları aynı olmayabilir. İtilaf Devletleri içinde yer alan Rusya'daki Bolşevik İhtilali'nin getirdiği iç karışıklık Rusya'nın ittifaktaki durumunu etkilemiştir. Neyse, sonuç olarak iki yıl sonra Çanakkale geçilmiş İstanbul'a girilmiştir. Başta İngilizler olmak üzere İtilaf güçlerinin İstanbul'da yaptıkları zulümlerin, öldürmelerin, namussuzlukların hattı hesabı yoktur.
-Öyleyse, ülkemizin geleceğine yön verecek olan genç fidanlar, beyinler neden yok olup gittiler?
-Diyeceksiniz ki, bu durumu bugün sorgulamanın ne faydası var?
Bütün mesele burada; esas sorgulanması gereken, ders alınması gereken zaman; bu zaman! Geçmiş, geçmişten ders alabilirsen kıymetlidir. Geçmişten ders almayıp geçmişle övünmenin bir faydası yoktur. Bugüne gelelim:
Evet dostlar! Maalesef Çanakkale geçilmiş İstanbul'a girilmiştir! Bırakınız Çanakkale'yi, İstanbul'u; evlerimize, hatta beyinlerimize kadar girilmiştir.
-Övündüğümüz, övünmekten şişindiğimiz "Çanakkale Ruhu" nerede?
-Çanakkale Zaferi'nin kazanılmasında milletimize güç veren "İMAN" nerede?
-Dünya üzerinde hiçbir coğrafyada bu kadar şehidin bir arada bulunduğu yer olmayan Gelibolu Yarımadası ne durumda?
-Şehitlerimizin ruhunu incitiyor muyuz?
-İncitiyoruz, hem de hiç olmadığı kadar incitiyoruz!
Her Çanakkale konusu açıldığında şunu dile getiriyorum: Gelibolu Yarımadası'nda bulunan yerleşim yerleri o bölgeden taşınarak o bölge tamamen "Manevi Alana" dönüştürülmeli; o bölgede özellikle içki ve içki gibi her türlü şehitlerimizi incitecek kötü fiillerin işlenilmesine engel olunmalıdır.
Ya düşünün Allah(cc) aşkına! Her metrekaresinde şehitlerimiz yatmaktadır. Şehitlik makamı; Peygamberler makamıdır. Şehitlerimizin yattığı mezarlarda Peygamberler mezarı gibi kutsaldır. Bunu her Müslüman bir değil; bin kere, hele hele devletimizi idare edenler daha fazla düşünmeli!
-Uzatmayacağım; uzattıkça içim acıyor!
Müsaade edin şu kadarını da söyleyeyim:
Müslüman bir ülkede:
-İçki, zina, riba ve daha bir çok Allah'ımızın yasakladığı fiiller aleni işleniyor; televizyonlarımız her türlü gayri ahlakı yaşamı teşvik ediyor; buna mukabil dinimiz İslam çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren öğretilemiyorsa ben değil siz söyleyin:
ÇANAKKALE GEÇİLMEMİŞ OLUYOR MU?
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.