Dünya değişiyor, iyi biliyoruz ki bu değişim olumsuz bir
değişim. Ve bizler bu gün kendi menfaatimiz adına keyfimiz kaçmasın diye, bu
değişime bilerek bilmeyerek katkıda bulunuyoruz. Dünya değişiyor, var olduğu
andan bu ana sürekli olarak değişiyor. Ne yazık ki benim gözlemim dünya değişim
hızının son yüzyılda ikiye katladığı ve önümüzdeki yüzyılda da tahmin edilemez
bir sür'atte katlanacaktır. Bu benim öngörümdür, katılırsınız katılmazsınız size
kalmış. Eğer bu değişime ayak uyduramazsak yiyecek ekmeği bulmakta
zorlanacağımız, hadi ekmeği bulduk diyelim ağzımızın tadının olmayacağı okunan
bir gerçektir. Bu değişimi yakalamaktan ve bu değişimden en az zararla
kurtulmaktan başka çaremiz yok.
Dünya değişiyor, iklimler değişiyor. 2016 yılının sıcak ve
kurak geçecek tahmininde ısrarcı olan ciddi bir bilim çevresi var. Her geçen yıl yağış zamanı, oranı ve şiddeti
bir önceki yıldan daha az verimsiz hale geliyor. Yaşım 33, benim çocukluğumda
kar yağışı zemheriden önce başlar, zemheride devam eder Şubat ortalarında şiddetlenirdi. Bu şu
demekti. Zemheride yağan kar donacak üzerine yağan kar da donacak ve bahar
yağmurlarını bu donan karlar bir sünger gibi tutacak nihayetinde hazirandan
temmuz ortasına kadar yüksek dağlarda hep su yüklü karlar var olacak ki sular
tam bizim istediğimiz, alışageldiğimiz zamanlarda usul usul akacak. Ama iş öyle
değil artık. İklimle değişiyor. Artık hep övündüğümüz gibi ülkemiz 4 mevsimi de
tam olarak yaşayamıyor. Elimizde sadece kış ve yaz kaldı. Maalesef şu tarihten
sonra bizlerin iklimleri eski düzene döndürmeye ne gücümüz yeter ne zamanımız.
Bu noktada değişmesi gereken bizleriz. Beklentilerimizi, çalışmalarımızı bu
değişimi kabul ederek planlamamız gerekir.
Kış boyunca ilçemizin ortasında akıp giden, bahar ayları ile
coşan Uluçay da akıp giden suları gördükçe yaz aylarında susuz kalan
köylerimiz, susuzluktan çatlayan
topraklarımızı geliyor aklıma. Su akıyor ve biz bakıyoruz. 2011 yılında kabataslak proje oluşturduğum
Sarıot Göleti Projesi çalışmamı, (http://www.bozkirgezgini.com/2011/01/sariot-goleti-projem.html) Devlet
Su işleri Başkanlığı başta olmak üzere Bozkırlı vekillerimizin mail adresine
ulaştırmıştım. O zaman Sorkun Belediye Başkanlığı vazifesinde olan Abdurrahman
Keşir bu projem ile ilgilenmiş ve ilgili makamlara resmi ağızdan iletmişti. Bu
projemin değerlendirilmiş olması beni çok mutlu etti. Proje şu an hangi aşamada
tam olarak bilgi sahibi olmasam da gerekli ölçümlerin yapıldığı bilgisine
ulaşmıştım.
Sarıot Göleti Projesi Bozkırın nüfusunu artırmaya yönelik
bir düş değil. Bozkırda yaşayan, yaşamak için çabalayan insanları bir müddet
daha yaşanılası bu topraklarda tutunabilmesi projesidir. Böğür Delik
mevkinden, Babuşçu Boğazından akan kar sularının Sarıot Gölünde ki düdenlerden
batıp Aygır Gediğinden çıkıp Bozkır’a düşük fayda sağlıyor olması; buna karşın
sulu tarıma elverişli susuz toprakların yüksek oranda faydalanmasına engeldir.
Bu toprakların suyunu bu toprakların insanlarının ihtiyacı var iken ovaya
akıyor olması değişen iklim koşulları çerçevesinde kabul edilmemesi gereken bir
haldir. Sarıot Gölü bir an evvel gölet haline getirilmelidir.
Kış boyunca akıp giden suların gölette tutularak yaz
başından sonbahara kadar, topraklarımızın en susuz olduğu dönemlerde usul usul
tarımsal sulama ve içme suyunda kullanılmasının önünde neredeyse hiçbir engel
yoktur. Bozkır halkı yıllar yıllar boyunca kendi içinde basit hesaplar güderek,
bana faydası olmayanı istemem gafletinde ısrarla kendi ölümünü hızlandırmıştır.
Hala Kozağaç Aslantaş kavgası yapıyor olmamız çok üzücü ve bir o kadar da korkutucudur.
Bu gereksiz ve kısır kavgalara bir son verip, Bozkırı tek parça olarak görmemiz
tek çıkışımızdır.
Değerli Cumhurbaşkanımız R. Tayip ERDOĞAN “ dünya beşten büyüktür” sözünü Bozkır’a
uyarlamak istiyorum. Değerli hemşerilerim Bozkır Aslantaş’tan da büyüktür,
Çağlayan’dan Dere’den Kayapınar dan da büyüktür. Bunu görün artık. Eğer zaman
ve mekân bize emanet iken biz bu emaneti hakkı ile değerlendiremez isek vay
halimize… Gelecek nesillerimize nasıl hesap verebiliriz ki? Sözüm zamanı ve mekânı
emaneti yüklenen değerli devlet büyüklerimizedir birazda. Devlet vatandaşa kin
gütmez, kin güdemez. Şeyh EDEBALİ
nin “ insanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturu
ile bu günlere gelmiş devletimiz bizden devletliğini esirgemesin artık.
Son birkaç yıldır Bozkır’da tarımsal alanda yapılan
çalışmalar umut verici ama yetersiz düzeydedir. Bu yetersizliğin nedeni de “SUSUZLUK” ve bölünen toprak bütünlüğüdür.
Devletimizin inşallah kısa zamanda toprak toplulaştırması yapacak olması
sorunun yarı kısmını çözerken bir yandan da su sorunun çözülmesi gerekir ki
Bozkırda tarım gelişsin. Bozkır yeniden kendi yağında kavrulan ve saygınlığı
olan bir ilçe olsun. Bildiğim yakın tarihte
gerek devlet idaresinde gerek milleti temsil noktasında gerek bürokraside son
yıllardaki kadar Bozkırlı insanlar olmadı. Bu rüzgârı çok iyi değerlendirmek
gerekir. Kaymakamlıktan Belediye Başkanlığına, siyasi partilerden muhtarlıklara
her vatandaşımıza büyük vazife düşmektedir. Nedir bu büyük vazife? “ BİR OLMAK”
TIR.
Beş yıl içerisinde Sarıot Göleti Projesi gerçekleştirilmez
ise Bozkır’da tarıma meraklı, topraktan umudunu kesmemiş kişi sayısı ancak bir
elin parmakları kadar kalacaktır.
Son olarak değerli belediye başkanımıza ve Belediye meclis
üyelerimize seslenmek istiyorum. Prestij caddesi olmasa da olur, logomuz
yenilenmese de olur. Bozkırda iz bırakmak, Bozkır’ı ferah bir belde yapmak istiyorsanız
insanımızı yaşatın! İnsanlara yol gösterin, yol açın. Elinizi değil gövdenizi
taşın altına bir koyun.. Göreceksiniz ki Bozkırın o mert, yiğit, fukara
insanları sizin bedeninizi o taşın altında yalnız bırakmaz. Siz bir omuz verin
yeter.
Hüseyin DUMRU
03-03-2016
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.