.jpg)
Ali DUTAL
Tarih tekerrür etmez!
Geçmişten ders alamayanlar kendi sorumsuzluklarını örtbas etmek için bütün kabahati tarihe yüklerler. Tarih tekerrürden ibaret, diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışırlar. Diyeceksiniz ki nereden çıktı şimdi bu tarih muhabbeti.
Son dönemlerde yaşadığımız olayları, oyunları, pespayelikleri ve toplumumuzun hala oyunda oynaşta oluşunu görünce içimi dökme; belki de neden veya nedenleri sorgulama ihtiyacı hissetim.
Tarihten neden ders alamıyoruz sorusunu sormadan önce tarihimizi insanımıza neden öğretemedik; bugün evlatlarımıza neden öğretemiyoruz sorusunu sormalıyız; en önemlisi derin derin sorgulamalıyız.
-Aklı selim herkese soruyorum:
-Üniversite mezunlarımızda dahil yakın tarihimizi kaçımız biliyor?
-Yakın tarihimizle ilgili bize öğretilenlerin ne kadarı gerçeği yansıtmaktadır?
Yakın tarihimizi yani en azından son iki yüzyıllık tarihimizi bilseydik bugün yaşadığımız olayların daha sağlıklı analizini yapar; ülkemiz üzerinde oynanan büyük oyunlara karşı toplum olarak tek vücut olabilirdik.
-Olamadık, olamıyoruz!
-Bu sonucun sorumlusu kim?
Kimse kusura bakmasın ama ben yine bir eğitimci olarak "Eğitim Sistemimizi" sorumlu tutacağım.
-Allah aşkına okullarımız, tarihimizin öğretilmesinde ne kadar etkilidir?
Etkili değil; çünkü tarih dersi sıradan bir ders; olsa da olur olmasa da olur.
-Öyle değil mi?
Milletimiz özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüz yılını iyi öğrenmeli; hele hele II.Abdühamit dönemini mutlaka ve mutlaka yandaşlık ve karşıtlık duygusundan uzak iyi öğrenmelidir. Eğer, bu dönemi iyi irdeler, olan bitenin analizini sağlıklı yapabilirsek işte o zaman bugün çevremizde yaşanan olayların neden yaşandığını daha iyi anlayabiliriz.
İstanbul'un fethi olmasa koskoca altı yüzyıllık Osmanlı İmparatorluğu'nda hiç iyi bir şey yaşanmamış; padişahlar asmışlar kesmişler, sefa sürmüşler(?)
Bizim yaşıtlar hatırlarlar; ilkokul yıllarımızda sınıf kitaplığımızda bulunan kitaplardan birini hiç unutamam. Daha sonra anladım ki, bu kitapların esas amacının bilinç altımıza Osmanlı düşmanlığını yerleştirmek olduğunu. Masalda bir padişah ile üç tanede oğlu var. Padişah bir gün üç oğlunu da çağırır:
-Evlatlarım söyleyin bakalım beni ne kadar seviyorsunuz?
Büyük oğlan bal; ortanca oğlan yağ; küçük oğlan tuz kadar seviyorum, der. Padişah küçük oğluna sinirlenir:
-Vay, sen beni nasıl tuz kadar seversin, hemen bana celladı çağırın, der. Cellada:
-Al bu oğlanı, kellesini kes bana getir, der.
Masalın gerisini biliyorsunuzdur. Bilmeseniz de önemli değil; burada amacın padişahın acımasız, vahşi gösterilmesidir.
-Bunu niye anlatıyorum biliyor musunuz?
Dünyanın en merhametli devlet adamlarından birisi olan II.Abdülhamit'i bize "Kızıl Sultan" olarak tanıttılar. Kimler; kan dökücü emperyalistler.
Yanlış anlaşılmasın, padişahlığı, krallığı övmüyorum. Esas olan devleti yönetenlerin adil, merhametli olmaları; zalim olmamalarıdır. Bugün dünyada kan akıtanlar, kanların akmasına göz yuman esas zalimler kimler?
Kimler olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz. Bunlardan merhamet, yardım beklenmez. Çünkü, bunlar İslam'ın düşmanı olduğu gibi insanlığın da düşmanıdırlar. Bunlar bugün böyle, dünde böyleydiler. Bunların yaptığı zalimlikleri öğrenmek için azıcık gayretle ne büyük vahşet yaptıklarını görebiliriz.
Osmanlı günahıyla sevabıyla bizim geçmişimiz. Kaldı ki, Osmanlı demek medeniyet demek; merhamet demek; en önemlisi insanlık demek. Bugün Afrika'sından, Uzak Asya'sına kadar bütün Müslümanlarda hala Osmanlıya olan sevgiyi görebilirsiniz. Bu sevgi, bugün Türkiye'ye de duyulmakta en önemlisi Türkiye bütün İslam aleminin umudu olarak görülmektedir.
Bu durumu görmezlikten gelemeyiz; görmeliyiz, en önemlisi içimizdeki ve dışımızdaki emperyalist kuşatmanın nedeninin bundan dolayı olduğunu bilmeliyiz.
Tarihini bilmeyen milletler, millet olamazlar. Tarih tekerrürden ibaret değildir.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.
