Ali Dutal
Ülkemiz Müslüman çocuklarının İslam'a mesafeli oluşlarının en önemli müsebbiplerinin başında, "SOL" ideolojiler olduğu, herkesin malumudur.
Bu değerlendirmeyi yapmamın amacı; siyasi ve ideolojik bir yaklaşım sergilemek değil; tek derdim ve benim için önemli olan insanımızın "iman"ıdır.
Bu yazımda "SOLCULARA" yer vermemin nedeni de sol ideolojiye sahip insanlarımızla İslam arasındaki mesafenin ortadan kaldırılmasına azda olsa katkım olabilir, umududur. İnşallah olur.
Yazımı okurken her türlü önyargılarınızdan sıyrılıp söylenenlerden çok samimiyetimi dikkate almanız, söylenenleri olumlu algılama açısından, önemli olacaktır. Çünkü ben sizin ahirette karşılaşabileceğiniz durumunuzla ilgili sizi sizden daha fazla düşünmekte ve kendime dert edinmekteyim.
"Seni benim ahiretim ne ilgilendirir arkadaş, git işine bak" deseniz; hatta hakaret bile etseniz; aynı duygu ve kaygıları taşıyacağım. Bu, farklı bir duygu olup anlatılmaz, yaşanır. İnanın, benim sizin için hissettiklerimi bir hissedebilseniz, beni o zaman çok daha iyi anlardınız! Beni yakından tanıyan, kendisini solcu tanımlayan arkadaşlarım benim samimiyetimi; siyasi ve ideolojik bir yaklaşım içinde olmadığımı bilirler.
Benim için sizlerin "iman"ı o kadar değerli ki anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. Bırakınız sizi; sizden gelecek tüm nesillerinizi düşünüyorum. Düşünmesem, inanın bu duygularımı ifade etmezdim.
İnsanlığın yaşadığı bunalıma umut olarak ortaya çıkan sosyalizm ve komünizm umut olamamış, bir çok ülkede felaketlere yol açmıştır. Biz de ise daha büyük felaket olan "İslam Karşıtlığı" olarak karşımıza çıkmış, bu karşıtlık eskisi kadar olmasa da hala devam etmektedir.
Aslında özgürlük, emek, hak, eşitlik gibi kavramların İslam'da ciddi bir karşılığı olmasına rağmen "SOLCU" olarak tanımladığımız kesimlerin, İslam'la aralarına belli mesafe koymalarının temelinde bir dönem uygulanan seküler eğitim politikaları olduğunu, düşünüyorum.
Son yıllarda anlama sürecinde önemli gelişmeler olmakla birlikte bu mesafe, birazda siyasetin kapsamı alanı içerisinde değerlendirildiği için ortadan kaldırılamamıştır. İnanç alanı siyaset alanından bağımsız hale getirilebilir ve sağlıklı iletişim sağlanabilirse bu mesafenin büyük oranda ortadan kalkacağına, yürekten inanıyorum.
İdeolojik kamplaşmaların yoğun yaşandığı yıllarda, bu kavramların derinliğine inmeye çalışan, "solcu" diye tanımladığımız kişilerin, kendilerini İslam'ın içinde bulduklarına pek çoğumuz şahittir. Hem de daha bilinçli ve içten bir bağla bağlandıkları görülmüştür.
Çünkü özgürlük, emek, hak, eşitlik kavramlarının kaynağının İslam olduğunun farkındalığını yaşadıkları için hiç tereddüt etmeden, İslam'la aradaki mesafeyi ortadan kaldırarak, kaynaşmışlardır.
Dünya hayatında bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket, "imansız" olarak bu dünyadan öbür dünyaya gitmektir. İmansız olarak bu dünyadan gitmenin sonucu, inancımıza göre; ebedi cehennemdir.
İslam'ın dışındaki hiç bir sistemin, ideolojinin; adı ne olursa olsun, kişinin imanına zarar veren hiçbir şeyin, bende zerre kadar karşılığı yoktur.
– Ne olur, Allah aşkına söyleyin!
– Dünya, hatta alem senin emrinde olsa, sen imansız gittikten sonra ne kıymeti olur?
– Zerre, hatta zerrenin zerresi kadar kıymeti yoktur.
– Ahirete, öbür dünyaya inanmasanız bile, "ÖLÜM" gerçeğini kim inkar edebilir ki?
İnanın, dünya hayatında Müslüman olmak, Allah'ı(c.c), Peygamber Efendimizi sevmek kadar değerli, insana haz veren hiçbir şey yoktur. Müslüman olmanın hazzını, içinizde doya doya yaşayınız.
En büyük özgürlüğün Allah'ı sevmek, O'na bağlanmak olduğuna yürekten inanınız.
İnsanın gönlünde, Allah'a karşı sevgi ve bağlılık artıkça, Allah'ın büyüklüğü ve kapsayıcılığı, insanın iç dünyasında öyle bir hal alır; özgürlük alanı öyle genişler, öyle genişler ki;
"Uzaklar yakın olur, sonsuzluk son bulur; ulaşılmaz gibi görünen yıldızlar küçülürde küçülür avucunun içinde hissedersin; güneş insana duvarda asılı bir kandil gibi gelir."
Allah (c.c.) sevgisinin, sonucunda ortaya çıkan özgürlük duygusu insanı yumuşatır, eritir ve her şeye merhametle bakar hale getirir. Merhamet, öyle bir hal alır ki, bırakınız insanları öldürmeyi, kendisine zarar veren sivrisineği bile öldüremez, karıncayı incitemez!
– İyi de arkadaş, İslam dünyasında akan kan, vahşet, gözyaşı, niye diye sorabilirsiniz?
Bütün bu olumsuz durumların sebebi; İslam'ın gerçek anlamda öğretilememesi ve yaşatılamamasıyla birlikte gerçek özgürlüğün insanda vücut bulamaması, fitneye karşı direnç gösterilememesidir.
Ayrıca, bu ülkeleri yönetenlerle, Müslüman halk arasında içten bağlılığın gerçekleşememesi de önemli etkenlerden bir tanesidir.
İslam'ı kötü örneklerle; kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın şahıslar ve örgütlerle değerlendirmeyiniz. Bu örgütlerin, çoğunun kuruluşunun ve faaliyetlerinin arkasında, emperyalist güçlerin olduğu da bilinen bir gerçektir.
İslam'ın iyi anlaşılması için örnek ararsak; başta, Efendimiz Hz. Muhammet'in (s.a.v.) hayatı olmak üzere o kadar çok örnek var ki, yeter ki samimi olalım.
İslam'a olan mesafeli duruşunuz, İslamiyet adına yapıldığı söylenilen veya sanılan kötü örnekleri İslam'a mal etme yanlışlığına düşürmesin.
Yüce Rabbimiz aşağıdaki Ayet-i Kerime' de:
"Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisinin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur." (Maide 32)
Buyurarak, insan hayatının ne kadar önemli olduğunu bizlere bildirmektedir.
Sonuç olarak; İslam'la aramızdaki mesafeleri kaldıralım, İslam'ı öğrenelim; çocuklarınızın öğrenmesi için üzerimize düşeni gecikmeden yapalım; yapalım ki kurtuluşa erelim.
Allah (c.c.) şahittir ki hesap günü; siz babalarınıza, çocuklarınız da sizlere hesap soracaktır.
Hesaba çekilmeden, kendimizi hesaba çekelim.
– Parmağına diken batmasını bile istemediğiniz evlatlarınızın yanmasına hem de ebedi yanmasına gönlünüz elverir mi?
– Elbette ki vermez. Düşüncesinin bile sizi şoka soktuğunu hissediyorum!
Sen, inansan da inanmasan da yüzde yüz demiyorum, yüzde bir milyon inanıyorum; hesap günü var ve ülkemiz insanının yüzde 96'sı da olduğuna inanıyor.
– Cennet var, cehennem var!
– Hesap gününe inanmayanlara sesleniyorum; Allah aşkına, kendi kendinize şu soruyu sorunuz:
– Ahiret ve ahirette hesap günü ya varsa? Diye. (Kafama silah dayasanız "ya varsa" sorusunu kendime sormam.)
– Hesap günü var var var!
Allah (c.c.) rızası için yalvarıyorum! Kendinizi ve çocuklarınızı yakmayın! İslam'ı kendimiz de öğrenelim, çocuklarımıza da öğretelim; öğretemiyorsak öğrenmeleri için gerekenleri yapalım.
İnandığınız ideolojiler dünyayı kurtarsa bile, sizin imanınıza zarar veriyorsa, batsın o ideolojiler, sistemler… Sizin imanınız, dünyadaki tüm ideolojilerden çok daha önemlidir.
Ben size filan partiye oy verin, filan kişiyi cumhurbaşkanı, başbakan yapın demiyorum. Kişinin imanının yanında bunların hiç mi hiç önemi yoktur. Bir kişinin imanı çok çok daha önemlidir.
Aslında anlatılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki, uzatmak istemiyorum.
– Lütfen ama lütfen, beni biraz anlayınız!
Ya! Allah aşkına! Sizden hiçbir beklentisi olmayan biri; "filan viranenin altında define var, git al" dese; defineyi çıkarıp alsan, zengin olsan, o adama teşekkür etmez misin?
Elbette ki edersiniz, hem de yüzlerce kez. Sana iyilik eden birine teşekkür etmenden normal ne olabilir ki?
Benim sana yerini söylediğim defineye, trilyonlarca kere teşekkür etsen, azdır azdır azdır!
Bu öyle bir hazine ki, bırak dünyayı ve içindekileri, tüm alem bunun yanında dirhem kalır.
Dünya hayatında, insanın sahip olabileceği en büyük zenginlik, Müslüman olmaktır.
Bilmediğiniz biri, "filan yere gitme sana tuzak kurdular seni öldürecekler, dese; gerçekten de doğru söylediyse, o kişiye yüzlerce kez teşekkür etmez misin?
Elbette ki edersin. Seni ölümden kurtaran adama, teşekkür etmenden normal ne olabilir ki?
Benim sana, sonu ebedi cehennem olan felaketi söylediğim için, trilyonlarca kere teşekkür etsen, azdır azdır azdır!
– Lütfen ama lütfen, beni biraz anlayınız!
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.