Ali DUTAL
Size iki tane hikaye anlatacağım. Birinci hikaye:
Bir Ermeni bir Kürt bir de Türk arkadaş olup bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında acıkır ve yol üzerindeki bir konağa sığınırlar. Konak sahibi bunlara, "benim size verecek bir şeyim yok yolunuz üzerinde bir Türkün bağı var, orada karnınızı doyurursunuz" der. Bu üç kafadar bir müddet sonra bağa varır, bağda güzelce karınlarını doyururlar. Keyifleri yerine gelen üç kafadarın hainlikleri nüksedip karınlarını doyurdukları bağı güzelce talan ederler. Bağa gelen Türk bakıyor bağda üç tane adam var ve güzelim bağı talan etmişler. Bağ sahibi çok sinirlenir; ancak, sinirlendiğini belli etmeden kim olduklarını öğrenir. Ermeni, Kürt ve Türk olduklarını öğrenince Kürt ile Türk'e dönerek:
-Biz sizinle din kardeşiyiz, siz benim bağımı talan etmezdiniz, bu Ermeni'ye uyup bağımı talan ettiniz; ben bu Ermeni'yi döveceğim siz karışmayın, der. Kürt ile Türk sesini çıkarmaz.
Bağ sahibi Ermeni'yi ayağa kalkamayacak derecede döver. Ermeni'yi dövdükten sonra Türk'e döner:
-Biz seninle aynı ırktanız ikimizde Türk'üz, sana bir şey yapmayacağım; ancak, Kürdü döveceğim, sen bu işe karışma, der. Türk sesini çıkarmaz; Kürdü de ayağa kalkamayacak derecede döver. Ermeni'yle Kürt yerde yatarken Türk'e dönerek;
-"Behey adam! Hain Ermeni ve Kürt'le bağımdaki üzümü yediniz, karnınızı doyurdunuz; yediğiniz bağı neden talan ettiniz" der ve onu da ayağa kalkamayacak derecede döver.
Ayağa kalkamayacak kadar dayak yiyen üç kafadardan Kürt ile Türk birbirine:
-Ermeni dövülürken ses çıkarmayarak hata yaptık, biz bu dayağı hak ettik, derler.
İkinci hikayeye gelince; hikaye bu ya! Yine bir Ermeni bir Kürt bir de Türk arkadaş olurlar. Aynı şekilde yolculuğa çıkıp iyice acıkırlar ve bir konağa varıp hallerini arz ederler. Konak sahibi birinci hikayede olduğu gibi yollarının üzerinde bir Türkün bağı olduğunu, orada karınlarını doyurmalarını ve bağı talan etmelerini, söyler. Yola devam ederlerken Ermeni:
-Arkadaş, biz Türklerden çok iyilik gördük; yıllarca birlikte huzur içinde yaşadık; dinimize karışmadılar, namusumuza dokunmadılar ben izinsiz bağa girip üzüm yemeyeceğim; hele hele Türkün bağını yurdunu talan etmem, Türk'e halimizi arz edelim, bize sahip çıkar, der.
Bunun üzerine Kürt:
-Doğru dedin; bizde Müslüman Türk kardeşlerimizle yüzyıllardır tasada, sevinçte hep birlikte olduk; kanımıza kan canımıza can kattık; birlikte güldük birlikte ağladık ben de asla ihanet içersinde olamam, halimizi arz edelim, der.
Bu konuşmalardan sonra Türk;
İkinizde doğru söylediniz; benim necip milletim her zaman zalimlere karşı mazlumların yanında olmuş; kendine sığınanlara kucak açmış; dinlerine, canlarına, mallarına namuslarına zarar vermemiş ben de ihanet içerisinde olamam, olmamda mümkün değil, halimizi arz edelim, demiş.
Nihayet bağ sahibine durumlarını arz ederler. Mal sahibi üçüne de sahip çıkar; iş verir, aş verir ve huzur içerisinde yaşarlar.
Bu iki hikayeyi niye anlattığımı mutlaka anlamışsınızdır. Bu iki hikayeden ilkini bir gün size birisi anlatırsa mutlaka ikinci hikayeyi anlatana anlatınız. Birinci hikayenin içinde hinlik, Müslüman Türk Milletini aşağılama, ihanet vardır. Türk Milleti bölücülere, hainlere, işbirlikçilere dalavereye gerek duymadan cezasını vermiştir ve verecektir. Şu gerçeği de unutmamalıyız ki; ülkemize, nançlarımıza, kültürümüze karşı büyük bir saldırı vardır. Maalesef, özellikle Müslüman Türk ruhunu yok etmeye çalışanlara karşı koymada yeterli derecede başarılı değiliz.
Asabiyet duygularıyla değil; ben tüm Müslüman kardeşlerimi hangi kavme mensup olursa olsun çok seviyorum; ancak, tüm içtenliğimle biz çok iyi bir milletiz. İyi bir millet olmamıza rağmen en büyük zafiyetimiz birbirimizle çok uğraşmamız ve önemsiz meseleleri bile büyüterek hep dedikodu içerisinde olmamızdır. Bir seçim biter öbür seçime kadar birbirimizle uğraşır; her olan olayın neden ve sonuçlarını birilerine havale eder; kendi görev ve sorumluluklarımızı sorgulamayız. İçimizdeki hainlere karşı bu nedenlerle gerekli tepkiyi gösterememekteyiz. Bu halin olumsuz sonuçlarını millet olarak çok ağır ödedik ve her gün ödemekteyiz.
Sağduyulu, kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, hangi parti ve ideolojiye sahip olursa olsun, tüm milletime sesleniyorum! Bölücülere, işbirlikçilere, teröristlere, teröre teröriste destek verenlere ve tüm emperyalist güçlere karşı birlikte mücadele edelim; en önemlisi "Müslüman Türk Ruhunu" canlandırmanın gayreti içinde olalım. Ya değilse bu ağır faturaları çok öderiz…
Şu hususu da açık ve net olarak ifade etmek istiyorum. Yüce Rabb'imin; Türk Milletine ihanet eden herkesin ve her kesimin cezasını verdiğine ve bundan sonrada vereceğine yüzde yüz inanıyorum. Osmanlıya ihanet eden toplulukların yaşadıklarına bir bakarsanız görürsünüz. Yeter ki "Müslüman Türk Ruhunu" kaybetmeyelim. Bizim için en büyük tehlike bu ruhun kaybedilmesidir.
ALİ DUTAL
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.