Ali Dutal
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,/ Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan./Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol,/Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol,/,,,Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler,/ Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler,/ Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,/ Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden." dizelerinde Yahya Kemal Beyatlı, dönüşü olmayan yolculuğu içten ve duygulu anlatmaktadır.
Evet, kimler geldi kimler geçti! Aslınca her gün birileri gidiyor birileri geliyor; ancak, toplumun tanıdığı insanlar gidince ölüm daha bir hüzünlü ve etkileyici oluyor. Çocukluğumuz ve gençliğimizin şan şöhret sahibi insanları bir bir gidiyor. Bunlardan beklide en önemlilerinden biri olan Tarık Akan'da dönüşü olmayan yolculuğa çıktı ve her ölen insan gibi o da Rabb'iyle baş başa kalacak. Bundan böyle ne söylersek söyleyelim hiçbir kıymeti olmayacak ve ideolojik bir polemiğe girmenin gereğinin olmadığını da düşünüyorum.
Tarık Akan kimimize göre çağdaş, aydın, devrimci, Kemalist belli bir ideolojik duruşu olan; kimimize göre dinsiz, imansız kominist bir adam nitelendirilmesine rağmen kuşkusuz kırk yaş üzeri erkeklerin yerinde olmak istediği, kadınların melenkolik hisler beslediği aktörlüğünün çok ötesinde yakışıklı bir adam. Bütün samimiyetimle ve içtenliğimle rahmet ve lanet okumasam da üzülüyor üzülüyor ve derin derin düşünüyor; belki de tahmininizin çok ötesinde kendime dert ediniyorum. Müslüman Türk Milletinin çocuklarının İslam'dan uzaklaştırılmasının sebeplerini düşündükçe kahroluyorum.
Ülkemiz Müslüman çocuklarının İslam'a mesafeli oluşlarının en önemli müsebbiplerinin başında, "SOL" ideolojiler vardır. Bana göre Tarık Akan'da "SOL" ideolojilerin etkisiyle İslam'a mesafeli olmuş bir kişilik.
Hz. Allah (cc) şahittir ki bu değerlendirmeyi yapmamın amacı; siyasi ve ideolojik bir ayrımcılık yapmak için değil; tek derdim "İMAN"ıdır. Bu nedenlerle daha önce paylaştığım "Solun İslam'la İmtihanı" yazımdan bazı bölümleri paylaşacağım.
Yazımı okurken her türlü önyargılarınızdan sıyrılıp söylenenlerden çok samimiyetimi dikkate almanız, söylenenleri olumlu algılama açısından, önemli olacaktır. Çünkü ben sizin ahirette karşılaşabileceğiniz durumunuzla ilgili sizi sizden daha fazla düşünmekte ve kendime dert edinmekteyim.
"Seni benim ahiretim ne ilgilendirir arkadaş, git işine bak" deseniz; hatta hakaret bile etseniz; aynı duygu ve kaygıları taşıyacağım. Bu, farklı bir duygu olup anlatılmaz, yaşanır. İnanın, benim sizin için hissettiklerimi bir hissedebilseniz, beni o zaman çok daha iyi anlardınız!
Benim için sizlerin "iman"ı o kadar değerli ki anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalır. Bırakınız sizi; sizden gelecek tüm nesillerinizi düşünüyorum. Düşünmesem, inanın bu duygularımı ifade etmezdim.
1960'lı yıllarda insanlığın yaşadığı bunalıma umut olarak ortaya çıkan sosyalizm ve komünizm umut olamamış; çok acı ama bizde "İslam Karşıtlığı" olarak karşımıza çıkmış ve bu karşıtlık eskisi kadar olmasa da hala devam etmektedir.
Aslında özgürlük, emek, hak, eşitlik gibi kavramların İslam'da ciddi bir karşılığı olmasına rağmen "SOLCU" olarak tanımladığımız kesimlerin, İslam'la aralarına mesafe koymalarını anlamakta zorlanıyorum.
Son yıllarda anlama sürecinde önemli gelişmeler olmakla birlikte bu mesafe, birazda siyasetin kapsamı alanı içerisinde değerlendirildiği için ortadan kaldırılamamıştır. İnanç alanı siyaset alanından bağımsız hale getirilebilir ve sağlıklı iletişim sağlanabilirse bu mesafenin büyük oranda ortadan kalkacağına, yürekten inanıyorum.
İdeolojik kamplaşmaların yoğun yaşandığı yıllarda, bu kavramların derinliğine inmeye çalışan, "solcu" diye tanımladığımız kişilerin, kendilerini İslam'ın içinde bulduklarına pek çoğumuz şahittir. Hem de daha bilinçli ve içten bir bağla bağlandıkları görülmüştür.
Çünkü özgürlük, emek, hak, eşitlik kavramlarının kaynağının İslam olduğunun farkındalığını yaşadıkları için hiç tereddüt etmeden, İslam'la aradaki mesafeyi ortadan kaldırarak, kaynaşmışlardır.
Dünya hayatında bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket, "imansız" olarak bu dünyadan öbür dünyaya gitmektir. İmansız olarak bu dünyadan gitmenin sonucu, inancımıza göre; ebedi cehennemdir.
İslam'ın dışındaki hiç bir sistemin, ideolojinin; adı ne olursa olsun, kişinin imanına zarar veren hiçbir şeyin, bende zerre kadar karşılığı yoktur.
– Ne olur, Allah aşkına söyleyin!
– Dünya, hatta alem senin emrinde olsa, arkandan herkes alkış tutsa, övgü yağdırsa sen imansız gittikten sonra ne kıymeti olur?
– Zerre, hatta zerrenin zerresi kadar kıymeti yoktur.
– Ahirete, öbür dünyaya inanmasanız bile, "ÖLÜM" gerçeğini kim inkar edebilir ki?
İnanın, dünya hayatında Müslüman olmak, Allah'ı(c.c), Peygamber Efendimizi sevmek kadar değerli ve insana haz veren hiçbir şey yoktur. Müslüman olmanın hazzını, içinizde doya doya yaşayınız.
En büyük özgürlüğün Allah'ı sevmek, O'na bağlanmak olduğuna yürekten inanınız.
Allah (c.c.) sevgisinin sonucunda ortaya çıkan özgürlük duygusu insanı yumuşatır, eritir ve her şeye merhametle bakar hale getirir. Merhamet, öyle bir hal alır ki, bırakınız insanları öldürmeyi, kendisine zarar veren sivrisineği bile öldüremez, karıncayı incitemez!
– İyi de arkadaş, İslam dünyasında akan kan, vahşet, gözyaşı, niye diye sorabilirsiniz?
Bütün bu olumsuz durumların sebebi; İslam'ın gerçek anlamda öğretilememesi ve yaşatılamamasıyla birlikte gerçek özgürlüğün insanda vücut bulamaması, fitneye karşı direnç gösterilememesidir.
Ayrıca, bu ülkeleri yönetenlerle, Müslüman halk arasında içten bağlılığın gerçekleşememesi de önemli etkenlerden bir tanesidir.
İslam'ı kötü örneklerle; kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın şahıslar ve örgütlerle değerlendirmeyiniz. Bu örgütlerin, çoğunun kuruluşunun ve faaliyetlerinin arkasında, emperyalist güçlerin olduğu da bilinen bir gerçektir.
İslam'ın iyi anlaşılması için örnek ararsak; başta, Efendimiz Hz. Muhammet'in (s.a.v.) hayatı olmak üzere o kadar çok örnek var ki, yeter ki samimi olalım.
İslam'a olan mesafeli duruşunuz, İslamiyet adına yapıldığı söylenilen veya sanılan kötü örnekleri İslam'a mal etme yanlışlığına düşürmesin.
Allah (c.c.) rızası için yalvarıyorum! Kendinizi ve çocuklarınızı yakmayın! İslam'ı kendimiz de öğrenelim, çocuklarımıza da öğretelim; öğretemiyorsak öğrenmeleri için gerekenleri yapalım.
Ben size filan partiye oy verin, filan kişiyi cumhurbaşkanı, başbakan yapın demiyorum. Kişinin imanının yanında bunların hiç mi hiç önemi yoktur. Bir kişinin imanı çok çok daha önemlidir.
Aslında anlatılacak, söylenecek o kadar çok şey var ki, uzatmak istemiyorum.
– Lütfen ama lütfen, beni biraz anlayınız!