Zaman çabuk geçiyor,o korkunç gecenin yıl dönümü de yaklaştı. 15 Temmuz gecesi yaşanan kabusun ardından bir çok olaylara tanık olduk. O günden sonra yaşadıklarımızdan ülke olarak ders aldığımızı, almamız gerektiğini düşündük.Hem ferdi olarak hem devlet olarak "bir musibet kırk nasihatten evladır" deyip, bu musibetin akabinde ders alacağımızı ve yepyeni ufuklara yelken açacağımızı düşündük. O gecenin ardından yazdıklarımızla bir çok kesimden olumlu yanıtlar aldık. Tebrikler yağdı,ulusal internet sitelerinde yazılarımız paylaşıldı ancak birkaç ay sonra baktık ki çokta ders almamışız.
Devletimiz kendini bu pislikten temizlemeye çalıyor, ancak din sömürüsüyle insanları ağına düşürenlerle yeterince mücadele edilmediğini, hatta hiçbir değişikliğin olmadığını görüyoruz. Ogün de yazmıştık ki yine yazdıklarımın arkasındayım. Bu cemaatin beslendiğin en iyi kaynak, okumak isteyen ama yeterli maddi imkanı olmayan Anadolu çocuklarını kolayca ağına düşürdüğü yurtlardı. Özellikle kız çocuklarını büyük şehre okumaya gönderen ailelere güven veren ve din maskesini de en iyi şekilde kullanan bu şebekeler, elini verenin kolunu kurtaramadığı bir sistemle, tek amacı okumak olan gençleri safına çekip, istediği gibi onları kullanıyordu. Okuyacak çocuğunu kendi imkanlarıyla okutamayan, sınırlı sayıda ve çok kalabalık devlet yurtlarına yerleştiremeyen ailelerin tek sığınağı haline gelen bu yurtlarda yetişen gençler, neyin içinde olduklarını bile anlamadan kuyunun dibine düştüler. O günlerde biz sırf Zaman gazetesine abone olmadığımız için ve sırf bu din bezirganlarının arka planlarını anlattığımız için dinsiz- kafir hatta Yahudi uşağı,mason gibi sıfatlara, hakaretlere maruz kalmıştık. Bugün FETÖ diye bağıranların pek çoğunun, o gün masalarından Zaman gazeteleri ,sızıntı dergileri eksik olmuyordu. Bu durumdan ders çıkartıp devletimizin daha çok devlet yurdu yapması ve çocuklarımızı bu ağlara düşmekten kurtarması gerekiyor. Bu bir zorunluluktur, çünkü bugün FETÖ olan ad yarın başka olabilir. Özellikle Anadolu insanını bu tür oluşumlara mahkum etmekten kurtarmak zorundadır devletimiz.
Peki ferdi olarak ders aldık mı dersek, görüyorum ki hayır almadık. O günlerde bir ses yükselmesi bir sıçrama oldu gibi görünmüştü ancak zaman içinde herkesin yeniden şıhlara, şeyhlere,efendilere pirim vermeye devam ettiğini ,onlardan şefaat beklemeye başladıklarını üzülerek gördük. O geceden sonra insanların oturup düşüneceklerini ve inandıkları dinin kutsal kitabını bir kez olsun kendi dillerinde okuyacaklarını ve orada şıhlara, şeyhlere, efendilere yer olmadığını göreceklerini umut etmiştik ancak yanıldığımızı görmek geç olmadı.
O geceden sonra ders alırız diye umutlanmıştık, birkaç ay birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşayabileceğimizi görmüş,birlikte daha güçlü olduğumuzu anlamıştık. Ancak çok geçmeden umutlarımız suya düştü ve çok da değişen bir şey olmadığını gördük. Bizler öğrenmeye araştırmaya tembellik ettiğimiz sürece de bizim yerimize düşünen, bizim yerimize konuşan, bizim yerimize ibadet eden(!) sayısı azalmayacaktır. O geceyi bir daha yaşamamak için çok okumalı, çok araştırmalı, çok sorgulamalıyız demiştik,bir yıl sonra aynı şeyleri yeniden söylüyorum… Okuyun –araştırın- sorgulayın ki kimse sizi bir daha kandıramasın…
Devletimiz kendini bu pislikten temizlemeye çalıyor, ancak din sömürüsüyle insanları ağına düşürenlerle yeterince mücadele edilmediğini, hatta hiçbir değişikliğin olmadığını görüyoruz. Ogün de yazmıştık ki yine yazdıklarımın arkasındayım. Bu cemaatin beslendiğin en iyi kaynak, okumak isteyen ama yeterli maddi imkanı olmayan Anadolu çocuklarını kolayca ağına düşürdüğü yurtlardı. Özellikle kız çocuklarını büyük şehre okumaya gönderen ailelere güven veren ve din maskesini de en iyi şekilde kullanan bu şebekeler, elini verenin kolunu kurtaramadığı bir sistemle, tek amacı okumak olan gençleri safına çekip, istediği gibi onları kullanıyordu. Okuyacak çocuğunu kendi imkanlarıyla okutamayan, sınırlı sayıda ve çok kalabalık devlet yurtlarına yerleştiremeyen ailelerin tek sığınağı haline gelen bu yurtlarda yetişen gençler, neyin içinde olduklarını bile anlamadan kuyunun dibine düştüler. O günlerde biz sırf Zaman gazetesine abone olmadığımız için ve sırf bu din bezirganlarının arka planlarını anlattığımız için dinsiz- kafir hatta Yahudi uşağı,mason gibi sıfatlara, hakaretlere maruz kalmıştık. Bugün FETÖ diye bağıranların pek çoğunun, o gün masalarından Zaman gazeteleri ,sızıntı dergileri eksik olmuyordu. Bu durumdan ders çıkartıp devletimizin daha çok devlet yurdu yapması ve çocuklarımızı bu ağlara düşmekten kurtarması gerekiyor. Bu bir zorunluluktur, çünkü bugün FETÖ olan ad yarın başka olabilir. Özellikle Anadolu insanını bu tür oluşumlara mahkum etmekten kurtarmak zorundadır devletimiz.
Peki ferdi olarak ders aldık mı dersek, görüyorum ki hayır almadık. O günlerde bir ses yükselmesi bir sıçrama oldu gibi görünmüştü ancak zaman içinde herkesin yeniden şıhlara, şeyhlere,efendilere pirim vermeye devam ettiğini ,onlardan şefaat beklemeye başladıklarını üzülerek gördük. O geceden sonra insanların oturup düşüneceklerini ve inandıkları dinin kutsal kitabını bir kez olsun kendi dillerinde okuyacaklarını ve orada şıhlara, şeyhlere, efendilere yer olmadığını göreceklerini umut etmiştik ancak yanıldığımızı görmek geç olmadı.
O geceden sonra ders alırız diye umutlanmıştık, birkaç ay birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşayabileceğimizi görmüş,birlikte daha güçlü olduğumuzu anlamıştık. Ancak çok geçmeden umutlarımız suya düştü ve çok da değişen bir şey olmadığını gördük. Bizler öğrenmeye araştırmaya tembellik ettiğimiz sürece de bizim yerimize düşünen, bizim yerimize konuşan, bizim yerimize ibadet eden(!) sayısı azalmayacaktır. O geceyi bir daha yaşamamak için çok okumalı, çok araştırmalı, çok sorgulamalıyız demiştik,bir yıl sonra aynı şeyleri yeniden söylüyorum… Okuyun –araştırın- sorgulayın ki kimse sizi bir daha kandıramasın…
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.