Samimiyetin ve dürüstlüğün daha çok olduğu eski zaman Türkiye'sinde yaşamayı çok istemişimdir. Beni bu düşünceye iten neden, eskiden insanların birbirlerine verdiği değerden başka bir şey değildir. Geçmiş yıllarda yaşamış insanların eskilerden bahsederken, birbirleriyle olan yardımlaşmalarını dinlerken bu günkü yaşadığım hayattan inanın hiç zevk alamıyorum. Geçmişin gençleri, günümüzün dedeleri, nineleri olarak tabir ettiğimiz insanlarla sohbetlerimde eskiden insanların birbirlerine duyduğu güveni dinlerken, acaba bugün ne değişti de güven kelimesini sadece dillerde söyler olduk diye soru sormaktan kendimi alamıyorum? Geçmiş zaman Türkiye'sinde insanlar her zaman birlik ve beraberlik içerisinde, sevgi ve hoşgörü çerçevesinde yaşarlarken, günümüzde ise insanların birbirlerine düşman oluşu, birbirlerini çekememesi, sevgi ve hoşgörünün yok denecek kadar azalması, birbirimize karşı olan güvenin azalması bizlere insanlık ölmüş demekten başka söylenecek söz bırakmıyor.
''Komşusu açken tok yatan bizden değildir'' diyen tüm insanlığın son peygamberi Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v) efendimizin bu güzel sözüne ne kadar riayet ediyoruz diye hiç sorduğumuz oluyor mu kendimize? Bırakın komşusunun aç veya tok yattığını düşüneni maalesef günümüzde kapı komşusunun kim olduğunu bile bilmeyen insanlarımız var. Sokak ortasında rahatsızlanarak diğer insanlardan yardım bekleyen bir insana bile yardım elimizi uzatmaktan kaçıyoruz. Yolda kavga eden iki insanı ayırmaktan bile aciz hale gelmiş bulunmaktayız. Ortak düşüncemiz aman yolda rahatsızlanan adam ölür de başıma bela olur, kavga eden insanlardan biri diğerine zarar verirde şahit yazarlar düşüncesi. İşte günümüz Türkiye'sinde insanlığın geldiği nokta bundan ibaret. Bugün başkasının başına gelen yarın benimde başıma gelir diyerek yardımda bulunayım düşüncesi çıkmış gitmiş artık akıllardan. Tabii ki bu durumları yazarken tüm insanlığı suçlamam söz konusu olamaz. Hala yardım sever insanların olduğu gerçeğini göz ardı etmek mümkün değildir.
Ama üzüm üzüme baka baka kararır misali günümüzün gençleri büyüklerinden ne görürlerse öyle yetişiyorlar. Beni kaygılandıran asıl neden budur. Yıllar ilerledikçe yanlışı düzeltmek yerine daha da yanlışa sürükleniyoruz. Hata üstüne hata yapıyoruz. Hal böyle olunca da karşımıza içinden çıkılması mümkün olmayan sorunlar çıkıyor. İnsanlar arasındaki güvenin sarsılması sonucunda kin ve düşmanlık baş gösteriyor. Bunun neticesinde insanlar arasında çatışmalar çıkıyor. Eline kalem alması gereken çocuklarımıza taş attırıyorlar. Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız göz göre göre yanlış işlere sürükleniyorlar. Büyüdükleri zaman bu çocuklar acımasız, merhametsiz bir kişiliğe bürünüyorlar. Sonuç olarak da yıkılan ve hatta yok olan bir ülke ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz oluyor. Gelin birlik olalım, kardeşçe yaşayalım demekle iş bitmiyor. Önce insanları birbirine düşüren, kardeşi kardeşe kıydıran sözde insan olan yılanların başlarını ezmek gerekiyor.
Bu insan görünümlü olan aslında insanlıktan nasibini almamış mahlûkatlara hadlerini bildirmediğimiz sürece sevgiyi, hoşgörüyü, saygıyı sadece tarih kitaplarından okuyacağımız günler çok uzak değildir. Bugün başkalarına zarar veren kişiler gün gelecek bizlere de zarar vermeye başlayacaklardır. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı ile gidersek gün gelecek o yılan bizi de sokmaya başlayacaktır. Birlik ve beraberlik içerisinde yaşadığımız sürece bizi kimsenin yıkmaya gücü yetmeyecektir. Onun için gelin el ele verelim. Her insan kendi payına düşen dürüstlüğü yaşadığı hayatta tam olarak uygulamaya koyduğu takdirde dünya zaten düzgün olacaktır. Etnik kökeni ne olursa olsun Türkü, Kürdü, Lazı ve Çerkeziyle hep birlikte güçlü bir Türkiye olduğumuzu samimi duygularla tüm dünyaya haykıralım. Güzel bir dünyada yaşamak ve çocuklarımıza iyibir gelecek bırakmak için gelin hep birlikte aklımızı başımıza alalım. İnsanlığı kendi ellerimizle öldürmeyelim ve öldürmek isteyenlere de izin vermeyelim.
Kenan AKBAŞ/ 10.11.2017
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.