Geçen haftaki "Bozkır Ölüyor Farkında mısınız?" başlıklı yazımız çeşitli internet sitelerinde tartışmaya açıldı. Doğal olarak pek çok kişi fikirlerini belirtti. Tüm yorumlarda ve sohbetlerde anladığım tek bir ortak noktamız var, o da "BEN" dışında herkes suçlu… Ben dediğim herkesin kendisi… Herkesin ortak kanısı Bozkır'ın bu gidişatında en büyük suçlu siyasiler, Bozkır'a yön verenler… Haklılar da, elbette ki bu kötü gidişatın en büyük sorumlusu siyasilerdir. Ellerindeki imkanları iyi değerlendiremeyen, vizyonu olmayan, projesi olmayan, günü kurtarma derdinde olan siyasiler bu işin en büyük suçlusudur. Ve burayı bir sürgün yeri olarak görüp bir an evvel bir yolunu bulup gitme derdine düşen, mesaisini bitirip gitme peşinde koşan, Bozkır yansa umurunda olmayan yöneticiler elbette bu gidişatta çok büyük paya sahipler. Bu durum sadece bugüne has bir durum da değildir, yıllardır böyle gelmiş böyle gider mantığıyla yönetildi Bozkır. Bu yüzden siyasileri ve yöneticileri suçlu bulanlar haklılar…
Ancak aramızda öyle bir suçlu var ki bütün kabahatler onda olmasına rağmen hiç üzerine suç kondurmayan, hep başkalarını suçlayan, hep başkalarından bir şeyler bekleyen, suskunca sessizce olup biteni izleyen ve hiçbir şeye tepki vermeyen, sesini çıkarmayan sesini çıkaranları da düşman bilip kafasını ezmeye çalışan, bananeci, benim işim yürüsün diğerlerinden bana ne diyen, kendi işi için ortalığı ayağa kaldırıp haksız da olsa işini gördürmek için her kapıyı çalan,hak hukuk deyince sadece kendi çıkarlarında hak hukuk arayan kocaman ama görünmeyen bir suçlu var ve bu suçlu asıl suçludur. Kolayına geldiği için vatandaşlık görevinin sadece oy vermek olduğunu sanan ve oy verdiklerine hesap sormayan, soramayan, sorgulamayan, bizim oğlanın işi görülsün, kızın tayini yapılsın, dayı oğlu işe girsin türü şahsi çıkarları için parti peşinde koşturan, işi yapılınca aman işim bozulmasın diye susan, konuşursam aram bozulur diye korkup çıkarlarını haktan hukuktan her şeyden önde tutan,çarşı pazarda ağzına geleni sayıp muhatabını görünce el etek öpen,iyiye iyi diyemeyen, kötüye kötü diyemeyen kocaman bir suçlu var ve o suçlu sensin, benim, biziz canım kardeşim…
Biz, doğru söyleyeni dokuz köyden kovduğumuz sürece, biz kraldan çok kralcı olduğumuz sürece,biz her konuşanı muhalefet yapıyor diye yaftaladığımız sürece,biz günü kurtarma derdinden kurtulmadığımız sürece,biz kendimiz hiçbir şey yapmadan "İstanbullu zengin hemşerimiz fabrika kursun bir faydası olsun yahu" diyerek afaki hayaller kurduğumuz sürece, yani her şeyi başkalarından dışarıdan beklediğimiz sürece ve daha beteri düşünen, üreten, üretmeye çalışan insanları fitneyle fesatlıklarla, dedikodularla bıktırdığımız sürece daha çok gidenlerin ardından el sallayacağız. Bugün bildiğim iki aile daha göçünü sardı, vedalaştık.
Yani güzel kardeşim, tamam siyasetçisi, yöneticisi, esnafı vs. suçlu anladık biliyoruz da, sen de hiç mi suç yok bir düşün bakalım…
Ve dahası artık suçlu arama zamanını çoktan geçtik, bir şeyler yapmak için son demlerdeyiz, farkında mısın?
Ancak aramızda öyle bir suçlu var ki bütün kabahatler onda olmasına rağmen hiç üzerine suç kondurmayan, hep başkalarını suçlayan, hep başkalarından bir şeyler bekleyen, suskunca sessizce olup biteni izleyen ve hiçbir şeye tepki vermeyen, sesini çıkarmayan sesini çıkaranları da düşman bilip kafasını ezmeye çalışan, bananeci, benim işim yürüsün diğerlerinden bana ne diyen, kendi işi için ortalığı ayağa kaldırıp haksız da olsa işini gördürmek için her kapıyı çalan,hak hukuk deyince sadece kendi çıkarlarında hak hukuk arayan kocaman ama görünmeyen bir suçlu var ve bu suçlu asıl suçludur. Kolayına geldiği için vatandaşlık görevinin sadece oy vermek olduğunu sanan ve oy verdiklerine hesap sormayan, soramayan, sorgulamayan, bizim oğlanın işi görülsün, kızın tayini yapılsın, dayı oğlu işe girsin türü şahsi çıkarları için parti peşinde koşturan, işi yapılınca aman işim bozulmasın diye susan, konuşursam aram bozulur diye korkup çıkarlarını haktan hukuktan her şeyden önde tutan,çarşı pazarda ağzına geleni sayıp muhatabını görünce el etek öpen,iyiye iyi diyemeyen, kötüye kötü diyemeyen kocaman bir suçlu var ve o suçlu sensin, benim, biziz canım kardeşim…
Biz, doğru söyleyeni dokuz köyden kovduğumuz sürece, biz kraldan çok kralcı olduğumuz sürece,biz her konuşanı muhalefet yapıyor diye yaftaladığımız sürece,biz günü kurtarma derdinden kurtulmadığımız sürece,biz kendimiz hiçbir şey yapmadan "İstanbullu zengin hemşerimiz fabrika kursun bir faydası olsun yahu" diyerek afaki hayaller kurduğumuz sürece, yani her şeyi başkalarından dışarıdan beklediğimiz sürece ve daha beteri düşünen, üreten, üretmeye çalışan insanları fitneyle fesatlıklarla, dedikodularla bıktırdığımız sürece daha çok gidenlerin ardından el sallayacağız. Bugün bildiğim iki aile daha göçünü sardı, vedalaştık.
Yani güzel kardeşim, tamam siyasetçisi, yöneticisi, esnafı vs. suçlu anladık biliyoruz da, sen de hiç mi suç yok bir düşün bakalım…
Ve dahası artık suçlu arama zamanını çoktan geçtik, bir şeyler yapmak için son demlerdeyiz, farkında mısın?
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.