Recent Comments

KUR’AN’I OKUMA, ANLAMA VE YAŞAMA SEFERBERLİĞİ

Kur'an, Allah tarafından Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla mahiyeti bilinmeyen bir şekilde son peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.) indirilen, mushaflarda yazılan, tevâtürle nakledilen, okunmasıyla ibadet edilen, Fâtiha sûresiyle başlayıp Nâs sûresiyle biten, başkalarının benzerini getirmekten âciz kaldığı Arapça mûciz bir kelâmdır.

Kur'an yaklaşık yirmi üç yılda nazil olmuştur. Allah Rasûlü'ne ilk vahiy Mekke'de ve Ramazan ayında gelmiştir. Bu sebeple Ramazan ayı Kur'an ayıdır.  Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolu ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır." (Bakara, 2/185). Rabbimiz, Kur'an'nın Ramazan ayının hangi gecesinde indiğini şöyle belirtmektedir:  "Biz onu (Kur'an'ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi, bin aydan hayırlıdır. O gecede, Rablerinin izniyle melekler ve Ruh (Cebrail), her iş için iner dururlar. O gece, tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur." (Kadr, 97/1-5).

Kur'an Niçin İndirildi?

         Kitabımız Kur'an-ı Kerim'i Yüce Yaratıcımız önceki kitapları doğrulamak ve kendisiyle insanlar arasında hükmedilmesi için göndermiştir: "Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik. Artık aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet; sana gelen gerçeği bırakıp da onların arzularına uyma…" (Mâide, 5/48). "Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!" (Nisa, 4/105).

            Kur'an, aynı zamanda insanları karanlıktan aydınlığa çıkarılması için gönderilmiştir:  "Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır." (İbrahim, 14/1).

            İnsanların arasındaki ihtilafta ihtilafı çözmek üzere gönderilmiş bir kitaptır: "Biz bu Kitab'ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik." (Nahl, 16/64; ayrıca benzer âyetler için bkz. Âl-i Imrân, 3/3, 7; Nisa, 4/113; En'âm, 6/114; Âraf, 7/2; Nahl, 16/89; Ankebût, 29/47; Sâd, 38/29; Zümer, 39/2).

Kur'an aynı zamanda Mü'minler için şifa ve rahmet kaynağıdır:  "Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (İsra, 17/82). "Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki: Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.)" (Fussılet, 41/44).

Âyetlerde belirtilen şifadan kastedilenin insanların hem kalpleri hem de bedenleri için şifa olduğudur.  



            Kur'an'ı Okuma ve Anlama

         Allah Rasûlü "Sizin hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir" buyurdu. (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an, 21). Kur'an-ı Kerim öyle bir kitaptır ki her harfine on sevaptır. "Kim Kur'an-ı Kerim'den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben "elif lâm mîm" bir harftir demiyorum; bilakis "elif" bir harftir, "lâm" bir harftir, "mîm" de harftir." (Tirmizî, Fezâilu'l-Kur'an, 16). Ve Kur'an her zaman ve yerde savaşta, barışta, otururken, gezerken vb. okunması gerekir. "Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tespih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!" (Âl-i Imrân, 3/191). Abdullah b. Muğaffel, Allah Rasûlü'nü Mekke fethinde devesinin üzerinde fetih sûresini okurken gördüğünü bildirmektedir. (Buhârî, Fedâilu'l-Kur'an, 24/5034; Müslim, Salâtü'l-Misâfirîn, 237/794).

            Kur'an'ı sadece belirli zamanlarda değil hemen hemen her gün belirli miktarda da olsa okumak gerekir. Özellikle namazlarda her zaman kısa aynı sûrelerle değil de zaman zaman uzun okumak ve Allah'ımızla beraber olma sürecini biraz daha uzun tutmak gerekir. Hz. Osman'ın bir rekatta Kur'an'ın tamamını okuduğuna dâir rivayetler vardır. (Zehebî, Şemsüddin Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Osman b. Kaymaz, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, I-XVIII, Dâru'l-hadis, Kahire, 1427/2006, II, 455).  Aynı şekilde Temim ed-Dârî için de söz konusudur. Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, IV, 76, VII, 519). Benzer ifadeler Kâ'be'de namaz kıldığında Saîd b. Cübery için de söz konusudur. (Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, V, 188). İmam Şâfiî'nin ise normal zamanlarda her ay otuz hatim Ramazan'da atmış hatim indiğine dâir rivayetler vardır. (Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nübelâ, VIII, 271).

            Bu uç örnekleri verirken sakın hiç birimizin gözü korkmasın. Her Müslümanın kendine has bir günlük okuması gereken bir virdi olmalı bu okumaları Ramazan ayı gibi zamanlarda artırmalıyız ama devamlı okumaktan da vaz geçmemek gerekmektedir. Çünkü Allah Rasûlü  "Allah'a en sevimli ibadet az da olsa devamlı olandır" buyurmuş ve hadisin ravisi Âişe annemiz bir amel yapmaya başladığında onda devamlılık arz edermiş. (Müslim, Salât, 18).

            Kur'an'ı her gün okumalı ve anlamları üzerinde düşünmeliyiz. Hayatımızın merkezinde Yüce Kitabımız olmalıdır. Kur'an okumaya düşkün olunmalı hatta bu konuda da sahâbi örnek alınmalıdır.  Abdullah b. Amr b. Âs rivayet etti (dedi ki): Ben bütün sene oruç tutuyor, her gece Kur'ân okuyordum. Hz. Peygamber bana: "Ben, senin bütün sene oruç tuttuğunu ve her gece Kur'an okuduğunu haber almadım mı sanıyorsun?"  dedi. Ben  "Hay hay yâ Nebiyyallah  (Muhakkak haber almışsındır.) Ama ben bununla hayırdan başka bir şey murat etmedim" dedim. Rasûlüllah  "Şüphesiz ki her aydan üç gün oruç tutman sana kâfidir"   buyurdu. Ben "Yâ Nebiyyallah! Ben, bundan daha fazlasına takat getiririm" dedim. Efendimiz "Fakat zevcenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirlerinin senin üzerinde hakkı vardır, vücûdunun da senin üzerinde hakkı vardır. Binâenaleyh sen Dâvud'un orucunu tut.  Çünkü o insanların en ziyâde ibadet edeniydi" buyurdu. Ben  "Yâ Nebiyyallah, Dâvud orucu nedir?" diye sordum. Rasûlüllah "Dâvud bir gün oruç tutar, bir gün tutmazdı. Bir de her ay Kur'an'ı hatim et"  buyurdu. Ben  "Yâ Nebiyyallah! Ben bundan daha fazlasına takat getiririm" dedim.  "O halde Kur'ân'ı her yirmi günde bir kere hatmeyle" buyurdu.  "Yâ Nebiyyallah! Ben bundan daha fazlasına takat getirebilirim" dedim.  "Öyle ise onu her on günde bir hatim et" buyurdu.  "Yâ Nebiyyallah! Ben bundan daha fazlasına takat getirebilirim" dedim. "O halde onu her hafta hatim et. Ama bundan öteye de geçme. Çünkü zevcenin senin üzerinde hakkı vardır. Misafirlerinin de senin üzerinde hakkı vardır. Vücudunun dahî senin üzerinde hakkı vardır" buyurdular. Abdullah demiş ki :  "Ben  (ibâdet isteğinde) şiddet gösterdim,  bana da şiddet gösterildi. Peygamber (s.a.v.) bana "Sen bilmezsin, belki ömrün uzun olur" dedi. Neticede Allah Rasûlü'nün dediğine geldim. İhtiyarlayınca da "Keske Rasûlüllah'ın gösterdiği ruhsatı kabul etseydim" diye hayıflandım." (Müslim, Savm, 182).

            Kur'an okumasını bilen ve bilmeyen Müslümanı Allah Rasûlü'nün benzetmesi şöyledir: Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den rivayete göre Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Kur'an okuyan Mümin, kokusu güzel, ta­dı güzel turunçgiller gibidir. Kur'an okumayan Müminin de tadı tatlı, fakat kokusu olmayan hurma gibidir. Kur'an okuyan münâfık, kokusu güzel, tadı acı olan reyhane otu­ gibidir. Kur'an okumayan münâfık da kokusu olmayan ve tadı da acı olan hanzala (yani Ebû Cehil karpuzu­) gibidir"  (Buhârî, Et'ıme, 30).

Fakat şunun da unutulmaması gerekir ki, Kur'an sadece okunsun sevap kazanılsın diye değil; okunsun, anlaşılsın ve hayata tatbik edilsin diye gelmiştir. Mehmet Akif ERSOY bunu şöyle dillendirmektedir:

"Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur'an şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için"

Yaşayan Kur'an olan kişilere gıpta edilebileceği bir hadiste belirtilmiştir:  "(Birincisi), Allah kendilerine Kur'an ihsan eden ve gece gündüz onunla okuyan ve amel eden kişiler.   (İkincisi), Allah kendisine mal ihsan edip de onu gece gündüz infâk eyleyen kimsedir." (Müslim, Salâtü'l-Misafirin, 266, 267). Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: "Bir kimse bir Müminin dünya sıkıntılarından bir sıkıntı giderirse; Allah da onun âhiret sıkıntılarından bir sıkıntı giderir. Bir kimse başı sıkışana kolaylık gösterirse, Allah da ona dünya ve âhirette kolaylık verir. Ve bir kim­se bir Müslümanı (n günahını) örterse, Allah da onu dünya ve âhi­rette onun günahını örter.  Kul din kardeşinin yardımında oldukça, Allah da kulun yardımındadır. Ve her kim bir yol tutarak, o yolda ilim ararsa, bu sebeple Allah ona cennete götüren bir yolu kolaylaştırır. Bir topluluk Allah'ın ev­lerinden bir evde toplanarak Allah'ın kitabını okurlar ve onu aralarında mü­zâkere ederlerse;  üzerlerine sekinet iner.  Allah'ın rahmeti onları kaplar. Melekler de etraflarını kuşatırlar. Allah onları kendi nezdindekilere anar. Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandıramaz." (Müslim, Zikr, 38).



Kur'an Hayat Nizamıdır

         Kur'an öyle bir kitaptır ki herkes aradığı sorunun cevabını onun yol göstericiliğinde bulabilir. Allah,  Peygamberimizin ifadesiyle  "Bu kitapla bazı kavimleri yükseltir bazı kavimleri alçaltır" (Müslim, Salâtü'l-Misafirin, 269; Dârimî, Fedâilu'l-Kur'an, 9). Kur'an aynı zamanda her soruna çözüm yolu bulabileceğimiz bir kitaptır.  "Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir." (En'am, 6/59).

              Mehmet Akif ERSOY, insanlık kurtulmak istiyorsa Kur'an'a sarılması gerektiğini şöyle ifade etmektedir:

            "Beşerin derdine derman olur, ancak Kur'an,

            Ona sarılmazsa eğer, canavardan da beterdir insan,

Allah'a dayan, say'e sarıl, hikmete râm ol,

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol."

            Hatiplerin kendisiyle konuştuğu, okunduğunda sevap kazanıldığı ve adaletle hükmetmek isteyenin müracat kaynağı bir kitaptır Kur'an-ı Kerim.  Rabbimiz toptan Allah'ın ipine sarılmamızı emretmektedir: "Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişileriydiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız." (Al-i Imrân, 3/102-103). Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak; ancak onun rehberliğinde bir hayat yaşamakla mümkündür.  Yoksa Allah Rasûlü'nün belirttiği gibi "Kur'an'ın haramlarını helal sayan, ona iman etmemiştir" (Tirmizî, edâilu'l-Kur'an, 20). Şayet Allah'ın kitabına uygun bir hayat yaşanmazsa toplumları, aileleri ve kişileri değişik kargaşa ve huzursuzluklar beklemektedir. Allah Rasûlü bu gerçeği damadı Hz. Ali'ye şöyle ifade etmektedir:

 Rasûlullah'dan (s.a.v.) işittim şöyle buyurmuştu: "Dikkat edin büyük bir fitne olacaktır!" Ben de "Bu fitneden kurtuluş nasıl olacaktır Ey Allah'ın Rasûlü!" dedim. Şöyle buyurdular: Allah'ın Kitab'ına sarılmakla çünkü onda sizden öncekilerin haberi, sizden sonrakilerin haberi, aranızdaki meselelerin hükmü ondadır. O hak ile batılı birbirinde ayıran kesin bir hüküm olup saçmalama değildir. Her kim zorbalık yaparak ondan uzaklaşırsa Allah onun işini bitirir. Her kim de doğru yolu o Kur'ân'dan başkasında ararsa Allah onu sapıklığa düşürür. O, Allah'ın sağlam ipidir ve hikmet dolu sözleridir. O Sırat-ı müstakîm'dir. O Kur'ân arzu ve isteklerin bozamadığı dillerin karışıklığa düşüremediği, ilim adamlarının kendisinden doyamadığı fazla tekrarlamakla eskimeyen ve bıkkınlık vermeyen hayranlık veren yönleri, bitip tükenmeyen öyle bir kitaptır ki: Cinlerden bir gurup onu dinleyince şöyle demek mecburiyetinde kalmışlardır: "Biz ne güzel bir Kur'ân dinledik, doğruyu eğriden ayırt etme bilincine ulaştıran bir Kur'ân ve böylece ona iman ettik artık bundan sonra Rabbimizden başkalarına ilahlık yakıştırmayacağız." (Cin, 72/1-2). Ona dayanarak konuşan doğru söz söylemiştir. Onunla amel eden sevap kazanır onunla hükmeden adaletli davranmış ona davet eden doğru yola iletilmiş olur. Ey A'ver bu sözleri iyi dinle!" (Tirmizî, Fedailu'l-Kur'an, 14).

Selam ve dua ile…

  Yrd. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK

 
Google News Takip Et
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? ’te Bozkır Haber'e abone olun.
Google News Takip Et
Son dakika gelişmelerden anında haberdar olmak için WhatsApp haber kanalımıza katılın.

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* yapılan yorumlar denetlendikten sonra yayınlanmaktadır.