Giriş notu: Olayın Abdulkadir'le ilgisi yookk.
Dersimiz Ebu Cehillik.Ebu Cehil dediğimiz vatandaş, Peygamberimiz Hz Muhammed (sav)in peygamber olduğunu bilip ikrar edemeyenlerin azılı lideri.
Nasıl ki Firavun, Hazreti Musa'nın peygamber, Allahu Teala'nın da tek ilah olduğunu bildiği halde danışmanlarının gazına gelip diliyle ikrar etmediği gibi
Ebu Cehil de Mekke'nin önder kadrosunda bulunmanın kibriyle doğruyu yanlışı bildiği halde inanmamıştır.
Öncelikle şunları izah edelim:
Ebu Cehil bir lakaptır: Cehaletin babası.. Asıl adı: Amr bin Hişam..
Müşrik: Allah'a inandığı halde Allah'ın dışında güçlerin de olduğunu kabul eden kişilerdir. Örneğin, putları, güç ve iktidar sahiplerini, aile reisini Allah'ın koyduğu kuralların üstünde görme bunlara örnek olabilir.
Mekke halkının da ALLAH inancı vardı lakin putlara güç atfederek müşrik durumundaydı. Hz Muhammed'e peygamberlik emri gelince toplum alışkanlıklarını terketmede zorlanacaktı. Hele ki Ebu Cehil gibi güç ve iktidar sahipleri..
Müslüman sayısının sadece bin kişiden ibaret olduğu günlerde peygamberimiz, islamı tebliğ için bu vatandaşın ayağına 70 kez gittiği rivayet edilir.
En zayıf dönemde peygamber gibi bir adam.. Her görüşmesinde islamın üstünlüğüne zeval vermeden Ebu Cehil'i kelimelerle ezmiştir.
Hz Muhammed (sav) efendimiz bu konumdayken hiçbir zaman
"Şu anda durumumuz müsait değil, konjonktür müsaade etmiyor. Reel politik kavramlarla ne şiş yansın ne kebap" dememiştir. Tam tersine Bedir savaşında 313 mümin ile bine yakın müşriğe karşı zafer elde edilmişti. Peygamberimiz Allah'a hakkıyla inandığı/güvendiği şu duadan belliydi.
"Allah'ım! Bu bir avuç mücâhidi helâk edersen, artık sana yeryüzünde ibâdet edecek kimse kalmaz!" duası bunu açık göstergesi.
Öncelikle hikaye gibi okuduğumuz veya dinlediğimiz peygamberin hayatından örnekler, günümüzde de kullanmamız gereken metodu gösterir. Ümmetin önderi peygamberimiz, müşriklerin lideri Ebu Cehille görüşürken nasıl davranmıştır. Ebu Cehil gibi bir müşriğin ayağına niye gitmiştir.
Konuyu bağlamak istediğim yer şurası.
Bizler bin yıl boyunca islamın bayraktarlığını yapmış ecdadın torunları olarak son yüz yılda çok pasif kaldık. Türkiye gibi Osmanlının devamı niteliğindeki bir ülkenin evlatları nasıl pasifize ediliyor ona bakalım.
Birincisi, islam aleminin umutla liderliğini beklediği Türkiye, batılı emperyalist ülkelerin hegemonyasında. Şöyle bir algı oluşturulmuş:
"Türkiye devletinin başına halkın içinden kim gelirse gelsin, Halk için olumlu bir şey yapacak olsa Amerika'nın müdahalesiyle karşılaşıyor. Amerika yaptırmıyor. Biraz Amerikancı davranıp yavaş yavaş ipleri elimize alacağız. Yoksa iktidarda durdurmazlar."
Tıpkı islamın doğuş yıllarında bazı zayıf imanlı kişiler, "Ama Ebu Cehil ve Ebu Leheb vs bizi rahat bırakmaz, bizi burada barındırmaz" diyerek daveti kabul etmedikleri/geciktirdikleri gibi.
Halbuki, Bedirde 313 kişi bin kişiyle savaştan zaferle çıkmıştı. Bu durumu gerçek hayata bağlamak güç geliyor. Çünkü zihinler işgal altında.
Ebu Cehil, Allah'ın varlığını bilen biri olduğu için kafir değil ancak putlar ile şirk koştuğu için müşrikti.
Günümüzde de Allaha inanıp Amerika'nın, Rusya'nın vs. gücünden çekinen Müslüman devletlerin liderlerinin Müşriklerin karakterine büründüğü düşünülebilir.
Burada Ümmetin Lideri ve son kale olan Türkiye, Ebu Cehillik yapan Müslüman devlet liderlerinin ayağına gitse,
"Ortağım! Bak! Gel senle bir olalım, Amerika'yı (israili, rusyayı, ingiltereyi vs) islam aleminin gücüne şirk koşmayalım" dese olmaz mı?
Şimdi şunu düşünüyorsun: Amerikan yalakası arap liderlerle mi, Eli kanlı diktatörlerle mi, Darbeci liderlerle mi, Şii devlet adamlarıyla mı, Laik yöneticilerle mi konuşacaksın?
Biz de diyoruz ki, evet.. Ömer Bin Hattab, helvadan put yapıp ona tapan ve hatta kız çocuklarını diri diri toprağa gömen biriyken nasıl "Adalet" timsali Hazreti Ömer olduysa günümüzdeki liderleri de Hazret yapabiliriz. Yeter ki isteyelim.
Eğer gücümüzü birleştirirsek sömürgeci/emperyalist güçlere karşı yeni büyük bir güç bloğu oluşturabiliriz. Zaten değerli toprak, maden, su, insan gücü gibi birçok nimet islam coğrafyasına verilmiş. Bu güçle cahillere Sayın Ebu Cehil demekten kurtulup Kur'an ahlakıyla ahlaklanmış yeni adil bir dünya kurabiliriz.
Dolayısıyla Amerika ve paydaşlarının fitne, savaş, ambargoları karşısında boyun büküp "Sayın Trump, Hazreti Putin" gibi diplomatik, konjonktürel, reel politik söylemleri bırakabiliriz.
Nasıldı o ezginin sözleri:
Güller aaçmasa da
Güneşş dooğmasa da
Baş koymuşuz biz bu sevdayaa, dööönmeeeyizz.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.