İnsan mahlukatın en şereflisi olarak doğaya hakim midir? Evet. Ama belli sınırlar çerçevesinde yani doğal şartların imkan verdiği ölçüde. İnsan zekası çok çetrefilli ve karmaşıktır bu yüzden teknolojiden üstündür. Doğadan öyle mi? Hayır. İnsan %100 kusursuz olmadığı için yapabileceklerinin bir sınırı vardır. Bu sınırı ise Kainatı yaratan Rabbimiz belirler. Allah doğayı insanın kullanımına sunmuş ama insanı engellemesi için de doğayı bir sınır olarak belirlemiştir. Mesela insan hükmedici olarak doğaya ne kadar hükmeder? Bu sorunun cevabı tektir: Doğal kaynaklar bitinceye kadar. İşte bu basit örnek bile gösterir ki insanın iradesini ve hükmünü kaynakların kısıtlılığı bile sınırlar. Burada insan doğal kaynakları yeniden meydana getirebilmekte midir? Geri dönüşüm örneğinde olduğu gibi bu soruya evet cevabını versekte bu olayda fabrika ve makinelerle gerçekleşeceği için buralarda doğal kaynakları tükettiği için yine insanın doğaya muhtaç olduğu gerçeği ile karşılaşırız. Düşünsenize elektrik üreten doğal kaynakların hepsinin bir anda yok olduğunu hayat felç. İnsan tükeneceğini düşündüğü doğal kaynakların alternatifini yine doğada arar. Kardeş payı dizisi bu yönde çok güzel bir örnektir. Fosil yakıtların hızla tükendiği dünyamızda yine alternatif bir kaynak olarak bor mineralinden otomobil yakıtı üretmeye çalışan kardeşlerin hikayesinin anlatıldığı bu dizi doğadan gelen benzinin yerine yine doğal bir kaynak olan bor kullanılmaya çalışılmaktadır.
İnsan her türlü imkanını zorlamasına rağmen doğal bir varlığı kopyalamamaktadır. Kopyalanan koyun Dollynin ölümü insanın her türlü zekasına rağmen bir doğal kaynağın yerine yapayını koyamadığını göstermiştir. Peki insanın önünde nimet olarak verilen doğa insanın başına bela açabilmekte midir? İnsan sınırsız aç gözlülüğü ve hükm etme hırsı ile doğanın dengesini bozarsa evet? Malum İstanbul deniz kıyısında megakent. İnsanlar arzın tamamını zapt etmiş artık sıra denizlere geldi. İstanbulun pek çok ilçesi denizi doldurma yoluyla toprak kazanılmış kazanılan topraklara 10 katlı binalar yapmışız. Aman ne güzel ne güzel. Sonuç mu 17 Ağustos 1999 kocaeli depremi binaların çoğu göçtü. Aynı sahil şeridinde İzmit ve Sakarya'da da aynı şekilde pek çok canımızı doğaya meydan okuma derdimiz yüzünden yitirdik. Aksi bir örnek olarak Hollanda verilebilir. Ama Hollanda'nın çoğu yeri doldurma orada neden sıkıntı olmuyor sorusuna ise Hollanda'nın fay hatları üzerinde yer almayan bir ülke olduğunu söyler deprem riskinin az olduğu bu ülkede rahat davranmalarını makul görebiliriz. depremler ülkesi olan ve teknolojik anlamda gelişme gösteren Japonya da durum nasıldır? Yani teknoloji ve insan zekası depremin etkilerini sıfırlayabiliyor mu bir de ona bakalım.
Japonya 6.7 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı. Depremde ilk belirlemelere göre 4 kişi hayatını kaybetti, 290'dan fazla kişi yaralandı. Yaklaşık 40 kişi ise kayıp. Deprem Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido'da meydana geldi. 6.7 büyüklüğündeki depremde bazı binalar yıkıldı, bazıları hasar gördü. Birçok bölgede toprak kaymaları meydana gelirken, deprem elektrik kesintileri yaşanmasına neden oldu. Atsuma kasabasında toprak kayması yaşandı. Şimdiye kadar 10 kişi helikopterle kurtarıldı. Deprem toplu taşıma araçlarını da etkiledi. Hızlı tren seferleri yapılamadı. Havaalanındaki olası risklere karşı hava trafiği de durdu. Hokkaido'da bulunan Tomari Nükleer Santrali'nin acil durum jeneratörlerini kullandığı bildirildi. Santralde herhangi olağandışı bir durum rapor edilmediği belirtildi.
Görüldüğü gibi japonyada da depremin zararları görülmüştür. İnsan zekası doğanın verebileceği zararları sadece azaltabilir veya tam tersi artırabilir. Ama yok edemez bu da insanın doğaya hakimiyetinin hiçbir zaman tam anlamıyla mümkün olamayacağını gösterir. En sonunda yine doğa galip gelmiştir.
Doğa Rabbimiz tarafından biz kullarına nimet olarak verilmiştir. Rabbimiz nimetlerinin kullanımını ise ayetler çerçevesinde belirlenmiştir. Enfal Suresi, 53. ayet: Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir. Bu ayete bakarak şöyle bir değerlendirme de yapabiliriz. Ey insan sana verilen doğa nimetini değiştirecek veya yanlış kullanacak olursak elindekileri kaybedersin. Rabbin seni en iyi tanıyan olarak ihtiyacın olanı ve sınırını en iyi bilendir. İnsan sınırının üstüne çıkmak ve doğayı değiştirmek ister. Sonunda ise elindekini de kaybeder. Yani insanın helakı bir yerde hırsından ötürüdür. Hırstan ve helakten bahsetmişken Ad kavmini anlatmadan olmaz. Ad kavmi yemen de yaşayan bir kavimdir. Yüksek dağları oyarak evler yapmışlardır hatta tarihi rivayetler onların çok uzun boylu insanlar olduklarından da bahsedilir. Ama bu kavim kendine teknolojisine güvenerek Allah'a üstünlük taslamışlar. Sonları ise bir gürültü sonrası helak edilmek olmuştur. Allah kulları aşırı gittikleri zaman onları doğayı aracı kullanarak cezalandırabilir. İnsanoğlu bu sırada tüm teknolojisine rağmen helak olmaktan kurtulamamıştır. Mesela İtalya'daki Etna yanardağı ve vezüv yanardağının patlaması sonrasında pompei kentindeki insanlar helak olmaktan kurtulamamışlardır. Hükm etme konusunda aşırıya gidenlerden biri de Firavun'dur. Şöyle ki o bu noktada kendini ilahlaştırmaya kadar vardırmıştır. Sonunda ise yine ilahi adalet tecelli etmiş Kızıldeniz ikiye ayrılıp Hz. Musa ve ashabı karşıya geçmişlerdir. Tam Firavun geçeceği sırada deniz yeniden birleşmiş firavun kendinin hata yaptığını anlayıp secde etse de son pişmanlık fayda etmemiştir. Secde eder vaziyetteki cansız bedeni British Müzesindedir.
Kur'an'da Ad kavminin başına gelen doğal afet ve helak olmalarına ilişkin bazı ayetler şunlardır Hakka Suresi, 6. ayet: Ad (halkın)a gelince; onlar da, uğultu yüklü, azgın bir kasırga ile helak edildiler. Hakka Suresi, 7. ayet: (Allah) Onu, yedi gece ve sekiz gün, aralık vermeksizin üzerlerine musallat etti. Öyle ki, o kavmin, orada sanki içi kof hurma kütükleriymiş gibi çarpılıp yere yıkıldığını görürsün.
Firavun ve kızıldenizin yarılması ile ilgili ayetler:
1 – Diyanet İşleri: Bunun üzerine Mûsâ'ya, "Asan ile denize vur" diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.
2- Diyanet İşleri: Biz de bugün bedenini, arkandan geleceklere ibret olman için, kurtaracağız. Çünkü insanlardan birçoğu âyetlerimizden gerçekten habersizdir.
Gelelim iklimin ve yer şekillerinin insanı sınırlandırması meselesine. İnsanoğlunun dünyada en yoğun yaşadığı yerlere baktığımız zaman iklimi yumuşak ve yer şekillerinin düz olduğu yerler olduğu dikkat çekmektedir. Hatta daha sonra insanoğlu böyle yerlere sanayi tesislerini de inşa etmiştir. Bu bağlamda dağlık bölgelerin tenha olduğu görülmektedir. İlimiz Konyada nüfus yoğunluğunun en düşük olduğu yerler arasında Emirgazi- Karapınar çevresi gösterilmektedir ki bu coğrafya düzlük olmasına rağmen az yağış aldığı için tenha kalmıştır. Ermenek ve Mut bölgesinde nüfus açısından tenha yerlerdendir. Bu coğrafya ise iklim bakımından elverişli olmasına rağmen dağlık olduğu için tenha kalmıştır.
Ülkemizde en yoğun nüfuslu yerlere baktığımız zaman İzmir ve çevresi dikkat çekmektedir. Bu bölgenin alüvyal ovaların üzerinde kurulması ulaşımının kolaylığı ve ikliminin elverişli olması nedeniyle Lidyalılar ve İyonlar olmak üzere bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu örnekler teknoloji ne kadar gelişse bile insanoğlunun doğanın yönlendirmesi ile yaşam alanlarını belirlemesi açısından mühimdir. Tarım ürünlerini ele alalım. İklimi muz yetiştirilmesine uygun olmayan Konya'da muz yetiştirmeye kalkmak beyhude bir çaba olacaktır. Netice olarak boşa zaman ve güç kaybı. Yani yetiştirebileceğimiz ürünleri bile doğa belirler. Mesela hepimiz kış aylarında yediğimiz domatesin tadından şikayet ederiz. Çünkü domates yaz sebzesidir. Mevsimi dışında insan müdahalesi ile yetişmektedir. Örnekte de görüldüğü gibi insanın müdahalesi ile mevsimi dışında üretilen sebze mevsimindeki tadı vermemektedir. Hatta sağlığa zararlı bile olduğu ifade edilmektedir.
Tarih boyunca Anadolu pek çok medeniyete ev sahipliği yaparken, Sibirya 'da doğru düzgün bir medeniyet kurulmamıştır. Bu durumda doğal şartların medeniyet kurulmasını engellediğini göstermektedir. Bir ara Sibir Türkleri bile Anadoluya akınlar düzenlemişlerdir neden doğaya müdahale etmeye çalışmışlar başaramadıkları zaman ise çareyi göç etmekte bulmuşlardır. Türklerin göç etmelerinin en önemli sebebi de doğal şartların elverişsiz olmasıdır. Günümüzde bile dünyanın en tenha yerleri arasında Türklerin ata yurdu orta asya yer almaktadır. Mesela Anadolu medeniyetlerinden günümüze pek çok eser kalırken Mezopotamya medeniyetlerinden elimizdeki eser sayısı çok azdır. Bu da doğal şartlar ve yapı malzemesiyle ilgilidir. Anadoluda Romadan kalma tapınaklar dururken aynı dönem Mezopotamya sından eser yok gibidir. Mezopotamya medeniyetlerinin kalıcı eser bırakmak istememelerinin bunda etkisi yoktur. Düzlük bir arazi yapısına sahip olan bu bölgede yapı malzemesi olarak toprak kullanıldığı için bu medeniyetlerin eseri kalmamıştır. Şöylede denilebilir: Bağdatta taş vardı da biz mi kullanmadık. Yani doğal çevre medeniyetin ve eserlerin ömrünü bile etkilemiştir.
Cape Town dünyanın en yüksek rakımlı başkentlerinden birisidir. Burada insanlar yüksekte olmak iyidir ne güzel insanları tepeden görürüz mantığıyla değil ekvatora yakın yerlerde aşırı sıcaklardan dolayı Nispeten daha ılıman olan yükseklerde yaşamak daha iyi olur düşüncesiyle hareket etmişlerdir. Yani Burada da doğanın yani coğrafyanın insanı zorlamasının etkisi vardır. Günümüzde Akdeniz Bölgesindeki halkımız yazın yaylalara çıkmaktadır ne teknoloji ne de klima çoğu yerde fayda etmemektedir. Bu yüzden pek çok Alanyalı ve Manavgatlı ya ilçemizin yazın ya ilçemizin yaylalarında ya da Seydişehirde kalmaktadırlar ki oranın bunaltıcı havasından korunsunlar. Aynı mantıkla kışında Antalya'da kalmaktadırlar. Daha öncede bahsettiğimiz gibi Ad kavminin yüksek yerlerdeki kayaları oyarak ev yapmaları tamamen iklimin ve coğrafyanın yönlendirmesiyle olmaktadır. Son söz olarak insan her türlü teknolojisine rağmen doğaya tamamen söz geçirememekte ve netice de doğa ile mücadelesinde kaybeden tarafta olmaktadır.
Mustafa AK
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.
Bence de doğa insana hakimdir katılıyorum çok iyi olmuş bence
YanıtlaSilEvet ama biraz fazlamı uzun olmuş sanki.
SilBiraz fazla uzunmu ne olmuş sanki.
YanıtlaSil