Bilindiği gibi 10-16 Mayıs "Engelliler Haftası" olarak kabul edilmiştir. Bu haftanın amacı; engelliliğin nedenleri, önlenmesi, engellilerin yaşadığı sorunlar ile ilgili bilgilendirmeler yapılarak engelli kişilerin ekonomik, sosyal ve kültürel hayatın içinde yer alabilmeleri için toplumsal bilincin oluşturması yönünde bir takım etkinliklerle farkındalık oluşturulmasıdır.
Engelliliği hayatın gerçekliği içinde kabul etmekle birlikte çare olamamanın üzüntüsünü yüreğimizde hissetmiyoruz, dersek yalan olur. Elbette ki, insanız duygularımız var.
Engellilerimize eğitim veren kurumlarımıza her gittiğimde çocuklarımızın içinde bulunduğu engellilik durumu görünce duygu yoğunluğu yaşar; farklı düşünceler içerisine girerim. İnsani duyguya sahip bir insanın, duygu yoğunluğu yaşamaması mümkün değil; hele hele sırtında okula çocuğunu getiren, teneffüslerde tuvaletini yaptırmak için tekrar okula gelen anaları görünce insan daha fazla etkileniyor.
En çokta yok oğlum olmadı yok kızım olmadı deyip isyan içerisinde olan anne babalara kızıyorum. Bu anne babaları engelliler için eğitim veren okullarımıza getirip bir saat kalmalarını sağlamak gerekiyor. İnanın, okul çıkışında şükrettiklerine şahit olacaksınız.
Engellilik hayatın gerçekleri içerisinde olup bunu kabul ederek acıma hissinin ötesinde engellilerimizin dezavantajlı durumlarını en aza indirebilmek için yapılması gerekenlerin yapılmasıdır. Sorunlar net olarak ortaya konulup çözümünde bütün sorumluların sorumluluğu nispetinde üzerine düşeni yapmaları sağlanmalıdır.
Devletimiz, sosyal devlet olmanın gereği eğitim, sağlık, bakım olmak üzere vazifesini yapmaya çalışmaktadır. Son yıllarda engelliler için meslek liseleri açılmasına rağmen eğitim konusunda bir takım eksikliklerimiz olduğu da bir gerçektir.
Engellilerin kendi kapasiteleri nispetinde hayatlarını idame ettirebilmeleri için hem bir meslek sahibi olmaları hem de bir işi başarmanın hazzını duymaları ve yaşama sevinci kazandırmaları açısından çok önemlidir.
Yıllar önce Kars'ta görev yaparken Kağızman Kaymakamlık binasından çıkmıştım, tekerlekli sandalyede bir adam duruyordu: gayri ihtiyari elimi cebime attım para çıkaracakken, "hayır hayır ben para kabul etmem, çalışır kendi paramı kazanırım" dedi. Kendisinden büyük bir mahcubiyet içerisinde özür diledim.
Çok utanmıştım; ancak, içten içe sevindim ve takdir ettim. Çok mutluydu, yüzünde yaşama sevinci vardı; en önemlisi kendine güveni tamdı!
Yüce Rabb'im herkese özürsüz amansız evlatlar versin; kimsenin sağlığını bozmasın. Hiç kimsenin yarınının ne olacağı ile ilgili bir garantisi yoktur.
Takdiri İlahi, hikmetinden sual olunmaz; bazı insanlar doğuştan bazıları da sonradan engelli olabiliyor.
Yüce Rabb'im; isyan içerisinde olmayan, sabreden hem engellilere hem de ana babalarına ve hem de bunlara kol kanat gerenlere hiç şüphesiz mükâfatını ebedi dünyada kat kat fazlasıyla verecektir.
Engelli biriyle karşılaştığımda veyahut bu tür konular gündeme geldiğinde kendi kendime hep sorarım; gerçek engelliler fiziksel ve zihinsel olarak bir takım eksiklikleri olanlar mı yoksa:
-Engelli vatandaşlarımız üzerinden menfaat sağlayanlar, kötü amaçlarına alet edenler mi?
-Vahşice insanları katleden, sömüren, dünyayı yakıp yıkan sözde insan hakları savunucusu batılı canavarlar mı?
-Küçük çocuklara, çaresiz kadın kızlara zulmeden, tacizde bulunan cinsi sapıklar mı?
-Hırsızlar, arsızlar, haksız yere insanların malını mülkünü gasp edenler mi?
-Geçici makamlar, şan şöhret için her türlü dalavereyi çeviren onur ve şerifini ayaklar altına alanlar mı?
-Sapasağlam oldukları halde çalışmayıp utanmadan dilenciliği meslek haline getirenler mi?
-Yoksa, insanları dinden imandan uzaklaştırmaya çalışan hoca tiplemeli emperyalistlerin uşağı sapıkları mı?
Bu engelsiz gibi görünen engellilerden o kadar çok ki, hangi birini sayayım.
Yoksa Yüce Rabb'imizin:
"Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar; gözleri vardır, fakat onlarla görmezler; kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir." Araf (7/179)
Buyurduğu kimseler midir?
-Sahi gerçek engelli kim?
Engelliliği hayatın gerçekliği içinde kabul etmekle birlikte çare olamamanın üzüntüsünü yüreğimizde hissetmiyoruz, dersek yalan olur. Elbette ki, insanız duygularımız var.
Engellilerimize eğitim veren kurumlarımıza her gittiğimde çocuklarımızın içinde bulunduğu engellilik durumu görünce duygu yoğunluğu yaşar; farklı düşünceler içerisine girerim. İnsani duyguya sahip bir insanın, duygu yoğunluğu yaşamaması mümkün değil; hele hele sırtında okula çocuğunu getiren, teneffüslerde tuvaletini yaptırmak için tekrar okula gelen anaları görünce insan daha fazla etkileniyor.
En çokta yok oğlum olmadı yok kızım olmadı deyip isyan içerisinde olan anne babalara kızıyorum. Bu anne babaları engelliler için eğitim veren okullarımıza getirip bir saat kalmalarını sağlamak gerekiyor. İnanın, okul çıkışında şükrettiklerine şahit olacaksınız.
Engellilik hayatın gerçekleri içerisinde olup bunu kabul ederek acıma hissinin ötesinde engellilerimizin dezavantajlı durumlarını en aza indirebilmek için yapılması gerekenlerin yapılmasıdır. Sorunlar net olarak ortaya konulup çözümünde bütün sorumluların sorumluluğu nispetinde üzerine düşeni yapmaları sağlanmalıdır.
Devletimiz, sosyal devlet olmanın gereği eğitim, sağlık, bakım olmak üzere vazifesini yapmaya çalışmaktadır. Son yıllarda engelliler için meslek liseleri açılmasına rağmen eğitim konusunda bir takım eksikliklerimiz olduğu da bir gerçektir.
Engellilerin kendi kapasiteleri nispetinde hayatlarını idame ettirebilmeleri için hem bir meslek sahibi olmaları hem de bir işi başarmanın hazzını duymaları ve yaşama sevinci kazandırmaları açısından çok önemlidir.
Yıllar önce Kars'ta görev yaparken Kağızman Kaymakamlık binasından çıkmıştım, tekerlekli sandalyede bir adam duruyordu: gayri ihtiyari elimi cebime attım para çıkaracakken, "hayır hayır ben para kabul etmem, çalışır kendi paramı kazanırım" dedi. Kendisinden büyük bir mahcubiyet içerisinde özür diledim.
Çok utanmıştım; ancak, içten içe sevindim ve takdir ettim. Çok mutluydu, yüzünde yaşama sevinci vardı; en önemlisi kendine güveni tamdı!
Yüce Rabb'im herkese özürsüz amansız evlatlar versin; kimsenin sağlığını bozmasın. Hiç kimsenin yarınının ne olacağı ile ilgili bir garantisi yoktur.
Takdiri İlahi, hikmetinden sual olunmaz; bazı insanlar doğuştan bazıları da sonradan engelli olabiliyor.
Yüce Rabb'im; isyan içerisinde olmayan, sabreden hem engellilere hem de ana babalarına ve hem de bunlara kol kanat gerenlere hiç şüphesiz mükâfatını ebedi dünyada kat kat fazlasıyla verecektir.
Engelli biriyle karşılaştığımda veyahut bu tür konular gündeme geldiğinde kendi kendime hep sorarım; gerçek engelliler fiziksel ve zihinsel olarak bir takım eksiklikleri olanlar mı yoksa:
-Engelli vatandaşlarımız üzerinden menfaat sağlayanlar, kötü amaçlarına alet edenler mi?
-Vahşice insanları katleden, sömüren, dünyayı yakıp yıkan sözde insan hakları savunucusu batılı canavarlar mı?
-Küçük çocuklara, çaresiz kadın kızlara zulmeden, tacizde bulunan cinsi sapıklar mı?
-Hırsızlar, arsızlar, haksız yere insanların malını mülkünü gasp edenler mi?
-Geçici makamlar, şan şöhret için her türlü dalavereyi çeviren onur ve şerifini ayaklar altına alanlar mı?
-Sapasağlam oldukları halde çalışmayıp utanmadan dilenciliği meslek haline getirenler mi?
-Yoksa, insanları dinden imandan uzaklaştırmaya çalışan hoca tiplemeli emperyalistlerin uşağı sapıkları mı?
Bu engelsiz gibi görünen engellilerden o kadar çok ki, hangi birini sayayım.
Yoksa Yüce Rabb'imizin:
"Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar; gözleri vardır, fakat onlarla görmezler; kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir." Araf (7/179)
Buyurduğu kimseler midir?
-Sahi gerçek engelli kim?
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.