82,4 milyon nüfusa sahip ülkemizde;
Nüfusun %72'sini oluşturan 59.36 milyon İnternet kullanıcısı
Nüfusun %63'ünü oluşturan 52 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı
Nüfusun %53'ünü oluşturan 44 milyon aktif mobil sosyal medya kullanıcısı var.
Hal böyle olunca iletişimde ve kitleleri etkilemede klasik metodlar olan açık hava , gazete, radyo TV, dergi, mecralarından, DİGİTAL mecralara doğru bir akım oluştu.
Siyaset kurumu da bu değişimden nasibini aldı ve partiler toplumun yoğun kullandığı, üye olduğu ağlarda siyasi etkileşimlerini arttırdılar.
Sosyal medyanın siyaset kurumu üzerindeki belirgin etkisini çoğu Körfez ülkelerinde ortaya çıkan 'Arap Baharı Gösterileri , Ukrayna'da yaşanan 'Kadife Devrim hareketi', Fransa'da yakın dönemde şahit olduğumuz 'Sarı Yelekliler Hareketi', İstanbul'da denenen 'Gezi Parkı Eylemi' ve son olarak da Venezülla'da yaşanan darbe girişiminde görebiliyoruz.
Bu yönüyle ele alındığında Sosyal Medyanın kitleleri harekete geçirme gücü, Totaliter rejimler için açık bir tehdit olarak tezahür ederken,
demokratik ülkelerde ise doğru yönetildiğinde, haksızlığa uğradığına inanan kitleler için, bir hak arama mücadelesi ve bu hedefe ulaşmada etkili bir silah olarak kullanılabilme imkanı vermektedir.
Bu olumlu yanlarının yanında , büyük sosyal medya ağlarını yöneten çokuluslu şirketlerin ABD ve İngiliz Yahudi Medeniyeti eksenli şirketler oluşu, bu şirketlerin çok da masum olmayan, açıktan deklare edilmemiş ama siyonist emeller barındıran gizli ajandaları olduğuna dair kuvvetli emareler görünmektedir.
Özellikle yakın müslüman coğrafya üzerindeki bazı darbe girişimlerine ve halk hareketlerinin bastırılma süreçlerine baktığımızda , bu şüphelerimizi haklı çıkaran bazı gizli ve açık ittifaklar, enerji ve doğal kaynaklar üzerinden sömürü oyununu kurgulayan üst akıl versiyonlarını gözlemlemekteyiz.
Somut olarak Mısır'da meşru Muhammed Mursi hükümetinin darbeci bir general olan Sisi tarafından, Suudi Arabistan ve İsrail'in desteğiyle düşürülmesi, Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır yönetimlerini bir ORTAK PAYDA'da biraraya getiren şey, Türkiyemiz için de aynı zamanda bir tehdit mesajını içinde barındırmaktadır.
Siyonist İsrail'in 'Vaadedilmiş Topraklar' adı altında ABD eliyle gerçekleştirmeye çalıştığı safsatanın hedefi tam olarak DİCLE ve FIRAT'ı kapsayan Hatay, İskenderun, Adıyaman, Urfa, Diyarbakır gibi kentlerimizi içine alan, PKK ve YPG terör örgütlerinin de faaliyet alanı olan coğrafyadır.
Tam da bu noktada Türkiyemiz için yakın risk toplumun yakın geçmişinde bulunan FAY HATLARIDIR.
Yakın geçmişte Sağ-Sol, Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi karşıtlıklar üzerinden denenmiş bu kavga ve bölücü hareketler, Türkiye'mizin gelişme ve kalkınmasını yavaşlatmış, rekabet halinde olduğu ülkelere göre geri bıraktırmış ve dış müdahalelere,bölünmeye açık bir zemin oluşturmuştur.
GSMH'sı büyüyen, kendi savunma sanayiini geliştirmeye çalışan, kendi dış politikasını kendi menfaatlerine göre kurgulayan bir Türkiye, elbette 'HASTA ADAM' görme arzusunda olan Avrupalı ve ABD'li yönetimlerde belirgin bir rahatsızlığa sebebiyet vermiştir.
Bugüne geldiğimizde, Türk toplumu içinden geçtiği ekonomik kriz, başkanlık sistemine geçiş ve bu geçişe ilişkin uyum süreci, yerel yönetim seçimlerinin getirdiği stres ve seçimlerin yenilenmesi kararı, aşırı politize olmuş bir toplum ve ekonomik krizi derinleştiren bir belirsizlik de krizin derinleşmesine uygun bir ortam oluşturdu.
Tam da bu noktada 23 Haziran seçimleri sonrası sosyal medya marifetiyle bir karışıklık ve halk hareketi oluşturma gayretinin kokusunu almak, iç ve dış gelişmeleri izleyen bir analizci için hiç de zor olmasa gerek. Ancak, akıllı bir siyasi refleksle bu süreci yöneterek birlik ve bütünlüğümüzü korumamız mümkün olacaktır.
Sosyal medyada yaygın olarak izlenen bir video oldukça anlamlı bir mesaj içeriyor. İçerikte özetle, birbirleriyle kavga eden iki ceylan ve onları izleyen başka bir ceylan, en uzaktan da ceylanların kavgasını fırsat bilerek onlara doğru koşan arslan var. Ceylanlar kendi iç kavgalarına o kadar odaklanmışlardır ki arslan'ın gelişini göremezler. Ancak, onları dışarıdan izleyen ceylan av sahasını ilk terkeden olur. Kavga eden ceylanlardan birisi arslana av olur ve diğer ceylan da bu sayede canını kurtarır.
Çok kuvvetli bir makaleden bile daha net bir kavrayış ve mesaj içeren bu video kaydı, bizlere toplum olarak iç çekişmelere ve kavgalara odaklanmışken, bizim bu halimiz tıpkı avına koşan Arslan gibi, ellerini ovuşturan siyonist ve masonik yapılara kuvvet ve cesaret vermektedir.
Bu anlamda 'Türkiye İttifakı' çağrısı tam yerinde bir çağrı olmakla beraber, hemen ertesinde ana muhalefet liderine bir şehit cenazesinde yapılan saldırıyla güme gitmiştir. Ardından gelen İstanbul büyük şehir seçimlerinin iptali kararı da düşmesi beklenen siyasi tansiyonu yeniden yükseltmiştir.
Hülasa, Türkiyemiz zor bir evreden geçmektedir. Aklı selimle selamete ulaşabileceğimiz gibi, yanlış ve hatalı politikalarla yukarıda verdiğim video içeriğinden alacağımız ağır derslere de muhatap olabiliriz.
Sorumluluk sahibi herkesin, kalbi bu vatan için atan tüm yurttaşlarımızın omuzlarında bu vebalin sorumluluğu vardır. Cumhurun başından, sokaktaki sade vatandaşa kadar herkese bu bilinç ve farkındalığı veremezsek, Tarihte büyük bir yanılgı ve yenilginin de kapısını kendi ellerimizle açmış olacağız.
Ayrışmanın değil birleşmenin, kavganın değil uzlaşının, ötekileştirmenin değil , empatinin egemen olduğu bir sosyal ortama kavuşmamız dileğiyle Allah yar ve yardımcımız olsun,
Selam ve dua ile
Nüfusun %72'sini oluşturan 59.36 milyon İnternet kullanıcısı
Nüfusun %63'ünü oluşturan 52 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı
Nüfusun %53'ünü oluşturan 44 milyon aktif mobil sosyal medya kullanıcısı var.
Hal böyle olunca iletişimde ve kitleleri etkilemede klasik metodlar olan açık hava , gazete, radyo TV, dergi, mecralarından, DİGİTAL mecralara doğru bir akım oluştu.
Siyaset kurumu da bu değişimden nasibini aldı ve partiler toplumun yoğun kullandığı, üye olduğu ağlarda siyasi etkileşimlerini arttırdılar.
Sosyal medyanın siyaset kurumu üzerindeki belirgin etkisini çoğu Körfez ülkelerinde ortaya çıkan 'Arap Baharı Gösterileri , Ukrayna'da yaşanan 'Kadife Devrim hareketi', Fransa'da yakın dönemde şahit olduğumuz 'Sarı Yelekliler Hareketi', İstanbul'da denenen 'Gezi Parkı Eylemi' ve son olarak da Venezülla'da yaşanan darbe girişiminde görebiliyoruz.
Bu yönüyle ele alındığında Sosyal Medyanın kitleleri harekete geçirme gücü, Totaliter rejimler için açık bir tehdit olarak tezahür ederken,
demokratik ülkelerde ise doğru yönetildiğinde, haksızlığa uğradığına inanan kitleler için, bir hak arama mücadelesi ve bu hedefe ulaşmada etkili bir silah olarak kullanılabilme imkanı vermektedir.
Bu olumlu yanlarının yanında , büyük sosyal medya ağlarını yöneten çokuluslu şirketlerin ABD ve İngiliz Yahudi Medeniyeti eksenli şirketler oluşu, bu şirketlerin çok da masum olmayan, açıktan deklare edilmemiş ama siyonist emeller barındıran gizli ajandaları olduğuna dair kuvvetli emareler görünmektedir.
Özellikle yakın müslüman coğrafya üzerindeki bazı darbe girişimlerine ve halk hareketlerinin bastırılma süreçlerine baktığımızda , bu şüphelerimizi haklı çıkaran bazı gizli ve açık ittifaklar, enerji ve doğal kaynaklar üzerinden sömürü oyununu kurgulayan üst akıl versiyonlarını gözlemlemekteyiz.
Somut olarak Mısır'da meşru Muhammed Mursi hükümetinin darbeci bir general olan Sisi tarafından, Suudi Arabistan ve İsrail'in desteğiyle düşürülmesi, Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır yönetimlerini bir ORTAK PAYDA'da biraraya getiren şey, Türkiyemiz için de aynı zamanda bir tehdit mesajını içinde barındırmaktadır.
Siyonist İsrail'in 'Vaadedilmiş Topraklar' adı altında ABD eliyle gerçekleştirmeye çalıştığı safsatanın hedefi tam olarak DİCLE ve FIRAT'ı kapsayan Hatay, İskenderun, Adıyaman, Urfa, Diyarbakır gibi kentlerimizi içine alan, PKK ve YPG terör örgütlerinin de faaliyet alanı olan coğrafyadır.
Tam da bu noktada Türkiyemiz için yakın risk toplumun yakın geçmişinde bulunan FAY HATLARIDIR.
Yakın geçmişte Sağ-Sol, Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi karşıtlıklar üzerinden denenmiş bu kavga ve bölücü hareketler, Türkiye'mizin gelişme ve kalkınmasını yavaşlatmış, rekabet halinde olduğu ülkelere göre geri bıraktırmış ve dış müdahalelere,bölünmeye açık bir zemin oluşturmuştur.
GSMH'sı büyüyen, kendi savunma sanayiini geliştirmeye çalışan, kendi dış politikasını kendi menfaatlerine göre kurgulayan bir Türkiye, elbette 'HASTA ADAM' görme arzusunda olan Avrupalı ve ABD'li yönetimlerde belirgin bir rahatsızlığa sebebiyet vermiştir.
Bugüne geldiğimizde, Türk toplumu içinden geçtiği ekonomik kriz, başkanlık sistemine geçiş ve bu geçişe ilişkin uyum süreci, yerel yönetim seçimlerinin getirdiği stres ve seçimlerin yenilenmesi kararı, aşırı politize olmuş bir toplum ve ekonomik krizi derinleştiren bir belirsizlik de krizin derinleşmesine uygun bir ortam oluşturdu.
Tam da bu noktada 23 Haziran seçimleri sonrası sosyal medya marifetiyle bir karışıklık ve halk hareketi oluşturma gayretinin kokusunu almak, iç ve dış gelişmeleri izleyen bir analizci için hiç de zor olmasa gerek. Ancak, akıllı bir siyasi refleksle bu süreci yöneterek birlik ve bütünlüğümüzü korumamız mümkün olacaktır.
Sosyal medyada yaygın olarak izlenen bir video oldukça anlamlı bir mesaj içeriyor. İçerikte özetle, birbirleriyle kavga eden iki ceylan ve onları izleyen başka bir ceylan, en uzaktan da ceylanların kavgasını fırsat bilerek onlara doğru koşan arslan var. Ceylanlar kendi iç kavgalarına o kadar odaklanmışlardır ki arslan'ın gelişini göremezler. Ancak, onları dışarıdan izleyen ceylan av sahasını ilk terkeden olur. Kavga eden ceylanlardan birisi arslana av olur ve diğer ceylan da bu sayede canını kurtarır.
Çok kuvvetli bir makaleden bile daha net bir kavrayış ve mesaj içeren bu video kaydı, bizlere toplum olarak iç çekişmelere ve kavgalara odaklanmışken, bizim bu halimiz tıpkı avına koşan Arslan gibi, ellerini ovuşturan siyonist ve masonik yapılara kuvvet ve cesaret vermektedir.
Bu anlamda 'Türkiye İttifakı' çağrısı tam yerinde bir çağrı olmakla beraber, hemen ertesinde ana muhalefet liderine bir şehit cenazesinde yapılan saldırıyla güme gitmiştir. Ardından gelen İstanbul büyük şehir seçimlerinin iptali kararı da düşmesi beklenen siyasi tansiyonu yeniden yükseltmiştir.
Hülasa, Türkiyemiz zor bir evreden geçmektedir. Aklı selimle selamete ulaşabileceğimiz gibi, yanlış ve hatalı politikalarla yukarıda verdiğim video içeriğinden alacağımız ağır derslere de muhatap olabiliriz.
Sorumluluk sahibi herkesin, kalbi bu vatan için atan tüm yurttaşlarımızın omuzlarında bu vebalin sorumluluğu vardır. Cumhurun başından, sokaktaki sade vatandaşa kadar herkese bu bilinç ve farkındalığı veremezsek, Tarihte büyük bir yanılgı ve yenilginin de kapısını kendi ellerimizle açmış olacağız.
Ayrışmanın değil birleşmenin, kavganın değil uzlaşının, ötekileştirmenin değil , empatinin egemen olduğu bir sosyal ortama kavuşmamız dileğiyle Allah yar ve yardımcımız olsun,
Selam ve dua ile
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.