Çok şükür Ramazan ayını ve bayramı bitirdik Çok kalabalık olmasa da yakın mesafelerde oturan hemşerilerimiz ilçemizi şenlendirdi. Nöbetçi fırın uygulaması ekmek krizini bir nebze de olsa rahatlattı, çok kalabalık olmamasından dolayı birkaç gün dışında fazla trafik sorunu da yaşanmadı. Ancak seçim, geçim, sınavlar, okulların tatil edilmemesi gibi sebeplerden hemşerilerimizin çoğu gelişlerini Kurban Bayramına göre ayarladı ve gelecek bayram için, özellikle ekmek ve trafik konusunda şimdiden çözümler, alternatifler düşünülmeye başlanmalıdır. Durum öyle gösteriyor ki Kurban Bayramında Bozkır gurbetçiyle dolup taşacak… Umarım bu yıl ilçemizde çeşitli etkinlikler yapılır da insanlarımız yine eğlenmeye komşu ilçelere gitmek zorunda kalmazlar…
Bu yıl Ramazan bayramı tam da bahar ayının en güzel zamanlarına denk gelince, hemen hemen herkes piknik alanlarına, yaylalara akın etti. Yaylalar ve piknik alanları merkezden daha kalabalıktı. Özellikle Aygır dibinde oturacak yer yoktu. Yaylalar keza öyleydi ki insanlar oralarda bayramlaştı. İnsanımız doğaya attı resmen kendini ve sandık ki herkes doğanın kıymetini anladı ve artık ona zarar verecek şeyler yapmaktan geri duracak. Boş bir hayal olduğunu el ayak çekilince gördük her zamanki gibi… Doğaya ve kendine saygısı olan herkesi tenzih ediyorum ama bu kadar da olmaz denilen manzaralarla karşılaşmak insanın aklına, bu insan müsveddelerini buralara sokmayalım gibi düşünceler getiriyor. Defalarca yazdık anlattık, evet bir nebze de olsa faydası oldu bunların ama hâlâ insanlık evresine geçememiş yaratıklarla dolu etrafımız. En başta, kalabalık bir piknik alanında arabasından müziği ki -buna müzik demek de müziğe saygısızlık olur- son ses açıp, orada dinlenmek isteyen herkese, bunu dinlemek zorunda bırakan adam(!), sırf kendi keyfi için onca insanı rahatsız etmekten zerre utanmıyor, zerre kadar rahatsız olmuyorsa buna nasıl insan diyebiliriz.
Her yer kuru odun doluyken toplama zahmetine bile girmeyip, en yakındaki ağacın dallarını budaklarını doğrayıp yakmaya kalkanlara ne demeli, bunlar bile kesmemiş hızlarını ki belediyenin yaptırdığı bankları kırıp yakanları hangi kategoriye koyacağız bilemedim. Yediğini içtiğini olduğu gibi orada bırakanlar, bira şişelerini sağa sola fırlatanlar, cam içki şişelerini kırıp ortalığı cam kırıklarıyla dolduranlar, yine ağaçların dibinde ve her boş buldukları alana ateş yakanlar, bunları hangi kategoriye koymalı… Bir de iyi niyetle birkaç çöpü toplayıp bir ağacın kenarına bırakanlar ki bunlar gelişme vaat eden kişiler diye düşünüyorum, en azından ortalıkta bırakmak yerine bir poşete topluyorlar ama kimisini yabani hayvanlar yiyecek bulma umuduyla, kimisini de birileri içinde ne var merakıyla parçalayıp yine ortalığa saçılmasını sağlıyorlar. İyi niyeti görüyorum ama yetmiyor, madem o kadar ilerleme kaydettiniz çöpleri bir poşete topladınız, lütfen yanınızda götürüp çöp bidonlarına atınız. İnanın zor değil yapabilirsiniz… Bir hafta sonra oraya yine siz gidip piknik yapacaksınız, yıllar sonra çocuklarınız gidip piknik yapacaklar, lütfen, biraz daha gayret ederek bunu başarabilirsiniz.
Şimdi bizlerin huzur bulduğu, rahatladığımız, keyif aldığımız piknik alanlarımız, ormanlarımız, korularımız bizden çocuklarımıza kalacak. Onlarında bayramlarda, hafta sonlarında nefes alacakları bir yer kalsın, onlarda ağaçla- ormanla- yaylayla -doğayla mutlu olsun istiyorsak, onu korumanın, saf ve temiz haliyle geleceğe taşımanın hepimizin görevi olduğunu anlamak zorundayız. Ayrıca doğa biz insanlar olmasak da var olur, hatta daha güzel daha temiz yaşamına devam eder ama biz insanoğlu doğa olmadan yaşamımıza devam edemeyiz. Yani doğanın bize değil bizim doğaya ihtiyacımız olduğunu unutmayalım. Sadece biraz dikkat, biraz özen ve biraz saygı yeterli olacak, zor değil başarabiliriz…
Bu yıl Ramazan bayramı tam da bahar ayının en güzel zamanlarına denk gelince, hemen hemen herkes piknik alanlarına, yaylalara akın etti. Yaylalar ve piknik alanları merkezden daha kalabalıktı. Özellikle Aygır dibinde oturacak yer yoktu. Yaylalar keza öyleydi ki insanlar oralarda bayramlaştı. İnsanımız doğaya attı resmen kendini ve sandık ki herkes doğanın kıymetini anladı ve artık ona zarar verecek şeyler yapmaktan geri duracak. Boş bir hayal olduğunu el ayak çekilince gördük her zamanki gibi… Doğaya ve kendine saygısı olan herkesi tenzih ediyorum ama bu kadar da olmaz denilen manzaralarla karşılaşmak insanın aklına, bu insan müsveddelerini buralara sokmayalım gibi düşünceler getiriyor. Defalarca yazdık anlattık, evet bir nebze de olsa faydası oldu bunların ama hâlâ insanlık evresine geçememiş yaratıklarla dolu etrafımız. En başta, kalabalık bir piknik alanında arabasından müziği ki -buna müzik demek de müziğe saygısızlık olur- son ses açıp, orada dinlenmek isteyen herkese, bunu dinlemek zorunda bırakan adam(!), sırf kendi keyfi için onca insanı rahatsız etmekten zerre utanmıyor, zerre kadar rahatsız olmuyorsa buna nasıl insan diyebiliriz.
Her yer kuru odun doluyken toplama zahmetine bile girmeyip, en yakındaki ağacın dallarını budaklarını doğrayıp yakmaya kalkanlara ne demeli, bunlar bile kesmemiş hızlarını ki belediyenin yaptırdığı bankları kırıp yakanları hangi kategoriye koyacağız bilemedim. Yediğini içtiğini olduğu gibi orada bırakanlar, bira şişelerini sağa sola fırlatanlar, cam içki şişelerini kırıp ortalığı cam kırıklarıyla dolduranlar, yine ağaçların dibinde ve her boş buldukları alana ateş yakanlar, bunları hangi kategoriye koymalı… Bir de iyi niyetle birkaç çöpü toplayıp bir ağacın kenarına bırakanlar ki bunlar gelişme vaat eden kişiler diye düşünüyorum, en azından ortalıkta bırakmak yerine bir poşete topluyorlar ama kimisini yabani hayvanlar yiyecek bulma umuduyla, kimisini de birileri içinde ne var merakıyla parçalayıp yine ortalığa saçılmasını sağlıyorlar. İyi niyeti görüyorum ama yetmiyor, madem o kadar ilerleme kaydettiniz çöpleri bir poşete topladınız, lütfen yanınızda götürüp çöp bidonlarına atınız. İnanın zor değil yapabilirsiniz… Bir hafta sonra oraya yine siz gidip piknik yapacaksınız, yıllar sonra çocuklarınız gidip piknik yapacaklar, lütfen, biraz daha gayret ederek bunu başarabilirsiniz.
Şimdi bizlerin huzur bulduğu, rahatladığımız, keyif aldığımız piknik alanlarımız, ormanlarımız, korularımız bizden çocuklarımıza kalacak. Onlarında bayramlarda, hafta sonlarında nefes alacakları bir yer kalsın, onlarda ağaçla- ormanla- yaylayla -doğayla mutlu olsun istiyorsak, onu korumanın, saf ve temiz haliyle geleceğe taşımanın hepimizin görevi olduğunu anlamak zorundayız. Ayrıca doğa biz insanlar olmasak da var olur, hatta daha güzel daha temiz yaşamına devam eder ama biz insanoğlu doğa olmadan yaşamımıza devam edemeyiz. Yani doğanın bize değil bizim doğaya ihtiyacımız olduğunu unutmayalım. Sadece biraz dikkat, biraz özen ve biraz saygı yeterli olacak, zor değil başarabiliriz…
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.