Ayasofya bir camii olmakla beraber biz Müslümanlar için camiden daha öte bir karşılığı vardır.
Sultan Ahmet, Süleymaniye ve Fatih Camileri de bizim için çok çok kıymetlidir; ancak, hiç biri hatta toplamı bir Ayasofya Camii olamaz!
Bundan kaynaklı Ayasofya Camisinin müzeye dönüştürülmesi sıradan bir olay olmadığı gibi yeniden camiye dönüştürülmesi de aynı şekilde sıradan bir olay değildir.
Bugünkü tartışmaları değerlendirirken bu gerçeğin göz ardı edilmemesinin gerekliliğine inanıyorum. Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmesinden kaynaklı oluşabilecek risklere karşı hazırlıklı olunmalı ve bu risklerden korkmamalıdır.
İstanbul'un fethini derinliğine anlamak için fethin öncesi ve sonrası gelişmeleri iyi bilmek gerekmektedir. Bunlar:
1-Efendimiz(sav)'in İstanbul'un fethi ile ilgili Hadis-i Şerifinin gerçekleşmesi.
2-Fetih sonrası Ayasofya Kilisesinin camiye dönüştürülmesi.
Hiç şüphesiz fethin gerçekleşmesi kadar fetih sonrası Ayasofya'nın camiye çevrilmesi de oldukça önemlidir. Zaten, Ayasofya Camisinin müze yapılmasının esas amacı da bu öneminden dolayıdır.
Çok dikkat çekicidir ki, Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine Ayasofya Camisi'nin cami dışında farklı bir amaçla kullanacağı Allah(cc) tarafından ilham olunmuş ki, ağır içeriği olan bir vasiyetname yazmıştır.
Bu vasiyetname sonradan hazırlanan bir vasiyetname olmayıp tarihçiler bunun Osmanlı arşivlerinde kesin olarak var olduğunu belgeleriyle açıklamaktadırlar. Vasiyetnamenin bir kısmında:
"Kim ki batıl gerekçelerle bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya vakfın değiştirilmesi ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksat ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın" denilmektedir.
Okuması yazması olan herkes bu vasiyetnamenin içeriğini hiçbir açıklamaya gerek duymadan anlar; anlamazsa kesin ahmaktır!
Cumhurbaşkanının Ayasofya'nın camii olarak tekrar asli hüviyetine kavuşturulması ile ilgili açıklamaları bir takım tartışmalara sebep olmuş ve olmaktadır.
Bunun arka planında siyasi rant elde etmenin olduğu ağırlıklı olarak yer almakta olup bu minval üzerine yapılan tepkilerin haklı gibi görünen bir tarafı olsa bile hiç haklı ve olumlu bulmuyorum.
Gerekçe ne olursa olsun, hiçbir Müslüman Ayasofya Camisinin asli hüviyetine kavuşturulmasının karşısında olamaz!
Bazı kesimlerce otorite kabul edilip referans alınan Prof. Dr. İlber ORTAYLI'nın gündem ile ilgili açıklamalarının bir bölümünü dikkat çekici bulduğum için yazımda yer verdim.
Ortaylı'nın bazı açıklamalarını dikkate alsam da benim için referans alınacak biri değildir. Açıklaması şöyle:
-1934 yılında müzeye çevrilişinde şüphesiz ki beynelmilel tartışmaların etkisi vardır. Bu tartışma bugün de sürüyor. Bazı kendini bilmez Hristiyan çevreler, burayı kilise olarak kullanmak, burada ayin yapmak istiyorlar. Buna ancak gülünür. Böyle kimselere alsa yüz verilemez, diyor.
Samimi bir Müslüman olarak benim Ayasofya'nın cami olarak kullanılmasını istemem nasıl normal ise samimi bir Hıristiyanın kilise olarak kullanılmasını istemesi de normal olup bunun gülünecek hiçbir tarafı yoktur!
Ortaylı müze olarak devam etmesini istediği için böyle masumane aslında tuzak bir örnekle haklılığını ortaya koymaya çalışıyor. Kendisi Ayasofya'nın kilise olarak kullanılmasının imkan ve ihtimalinin yüzde bir bile olmadığını gayet iyi biliyor.
Ayrıca, ibadethanelerin ibadethane dışında kullanılması dinimize göre uygun olmayıp biz Müslümanlar için Ayasofya camidir ve Alla(cc)'ın izniyle zincirlerinden kurtulup kıyamete kadar da öyle kalacaktır!
Ortaylı devam ediyor;
-Burası 1934 yılında Cumhuriyet hükümeti kararıyla müzeye çevrilmiştir. Burada birtakım gösterilere, törenlere gerek yoktur. Kaldı ki, caminin bir bölümünde de namaz vakitlerinde ezan okunuyor, cuma namazı da kılınıyor, diyor.
Bir bölümünde namaz kılınması yeterli olmayıp Ayasofya'yı bir bütün olarak değerlendirme zarureti vardır. Yukarıda ifade ettiğim gibi Ayasofya bizim için camiden daha fazlası demektir.
Ortaylı'nın "Çocuk oyuncağı değildir, politika aracı yapılmamalıdır, tehlikelidir. Bunu karşılayacak gücünüzün olması gerekir" açıklaması bana göre üzerinde durulması gereken en önemli kısımdır.
Ortaylı Ayasofya'nın cami olarak açılmasını istemeyen güçlerin söylemek istediklerini söyleyerek sözcülük yapmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki, Ayasofya'nın açılması bizim için daha fazla önem arzetmektedir.
Ortaylı, "Cumhuriyet yönetiminin 1934 yılındaki kararına itaat etmeliyiz" açıklamasıyla çaktırmadan tehdit de ediyor.
Boş versene sen! Bugünün cumhuriyet yönetimi ve mahkemelerinin alacağı Ayasofya kararına da itaat eder; takdirle karşılarız!
Ayrıca, Ahmet Davutoğlu'nun konu ile ilgili yaptığı değerlendirmeye de katılmıyorum.
İster Danıştay ister Cumhurbaşkanı ister TBMM, kimin kararıyla açılırsa açılsın benim için hiç önemli değil;
Önemli olan; Ayasofya'nın açılması ve Hz. Fatih'in lanetinin ortadan kalkmasıdır!
Sultan Ahmet, Süleymaniye ve Fatih Camileri de bizim için çok çok kıymetlidir; ancak, hiç biri hatta toplamı bir Ayasofya Camii olamaz!
Bundan kaynaklı Ayasofya Camisinin müzeye dönüştürülmesi sıradan bir olay olmadığı gibi yeniden camiye dönüştürülmesi de aynı şekilde sıradan bir olay değildir.
Bugünkü tartışmaları değerlendirirken bu gerçeğin göz ardı edilmemesinin gerekliliğine inanıyorum. Ayasofya'nın yeniden camiye dönüştürülmesinden kaynaklı oluşabilecek risklere karşı hazırlıklı olunmalı ve bu risklerden korkmamalıdır.
İstanbul'un fethini derinliğine anlamak için fethin öncesi ve sonrası gelişmeleri iyi bilmek gerekmektedir. Bunlar:
1-Efendimiz(sav)'in İstanbul'un fethi ile ilgili Hadis-i Şerifinin gerçekleşmesi.
2-Fetih sonrası Ayasofya Kilisesinin camiye dönüştürülmesi.
Hiç şüphesiz fethin gerçekleşmesi kadar fetih sonrası Ayasofya'nın camiye çevrilmesi de oldukça önemlidir. Zaten, Ayasofya Camisinin müze yapılmasının esas amacı da bu öneminden dolayıdır.
Çok dikkat çekicidir ki, Fatih Sultan Mehmet Hazretlerine Ayasofya Camisi'nin cami dışında farklı bir amaçla kullanacağı Allah(cc) tarafından ilham olunmuş ki, ağır içeriği olan bir vasiyetname yazmıştır.
Bu vasiyetname sonradan hazırlanan bir vasiyetname olmayıp tarihçiler bunun Osmanlı arşivlerinde kesin olarak var olduğunu belgeleriyle açıklamaktadırlar. Vasiyetnamenin bir kısmında:
"Kim ki batıl gerekçelerle bu vakfın şartlarından birini değiştirirse veya vakfın değiştirilmesi ve iptali için gayret gösterirse, vakfın ortadan kalkmasına veya maksat ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti üzerlerine olsun. Ebediyyen cehennemde kalsınlar, onların azapları asla hafifletilmesin ve onlara ebediyyen merhamet olunmasın" denilmektedir.
Okuması yazması olan herkes bu vasiyetnamenin içeriğini hiçbir açıklamaya gerek duymadan anlar; anlamazsa kesin ahmaktır!
Cumhurbaşkanının Ayasofya'nın camii olarak tekrar asli hüviyetine kavuşturulması ile ilgili açıklamaları bir takım tartışmalara sebep olmuş ve olmaktadır.
Bunun arka planında siyasi rant elde etmenin olduğu ağırlıklı olarak yer almakta olup bu minval üzerine yapılan tepkilerin haklı gibi görünen bir tarafı olsa bile hiç haklı ve olumlu bulmuyorum.
Gerekçe ne olursa olsun, hiçbir Müslüman Ayasofya Camisinin asli hüviyetine kavuşturulmasının karşısında olamaz!
Bazı kesimlerce otorite kabul edilip referans alınan Prof. Dr. İlber ORTAYLI'nın gündem ile ilgili açıklamalarının bir bölümünü dikkat çekici bulduğum için yazımda yer verdim.
Ortaylı'nın bazı açıklamalarını dikkate alsam da benim için referans alınacak biri değildir. Açıklaması şöyle:
-1934 yılında müzeye çevrilişinde şüphesiz ki beynelmilel tartışmaların etkisi vardır. Bu tartışma bugün de sürüyor. Bazı kendini bilmez Hristiyan çevreler, burayı kilise olarak kullanmak, burada ayin yapmak istiyorlar. Buna ancak gülünür. Böyle kimselere alsa yüz verilemez, diyor.
Samimi bir Müslüman olarak benim Ayasofya'nın cami olarak kullanılmasını istemem nasıl normal ise samimi bir Hıristiyanın kilise olarak kullanılmasını istemesi de normal olup bunun gülünecek hiçbir tarafı yoktur!
Ortaylı müze olarak devam etmesini istediği için böyle masumane aslında tuzak bir örnekle haklılığını ortaya koymaya çalışıyor. Kendisi Ayasofya'nın kilise olarak kullanılmasının imkan ve ihtimalinin yüzde bir bile olmadığını gayet iyi biliyor.
Ayrıca, ibadethanelerin ibadethane dışında kullanılması dinimize göre uygun olmayıp biz Müslümanlar için Ayasofya camidir ve Alla(cc)'ın izniyle zincirlerinden kurtulup kıyamete kadar da öyle kalacaktır!
Ortaylı devam ediyor;
-Burası 1934 yılında Cumhuriyet hükümeti kararıyla müzeye çevrilmiştir. Burada birtakım gösterilere, törenlere gerek yoktur. Kaldı ki, caminin bir bölümünde de namaz vakitlerinde ezan okunuyor, cuma namazı da kılınıyor, diyor.
Bir bölümünde namaz kılınması yeterli olmayıp Ayasofya'yı bir bütün olarak değerlendirme zarureti vardır. Yukarıda ifade ettiğim gibi Ayasofya bizim için camiden daha fazlası demektir.
Ortaylı'nın "Çocuk oyuncağı değildir, politika aracı yapılmamalıdır, tehlikelidir. Bunu karşılayacak gücünüzün olması gerekir" açıklaması bana göre üzerinde durulması gereken en önemli kısımdır.
Ortaylı Ayasofya'nın cami olarak açılmasını istemeyen güçlerin söylemek istediklerini söyleyerek sözcülük yapmaktadır. İşte bundan dolayıdır ki, Ayasofya'nın açılması bizim için daha fazla önem arzetmektedir.
Ortaylı, "Cumhuriyet yönetiminin 1934 yılındaki kararına itaat etmeliyiz" açıklamasıyla çaktırmadan tehdit de ediyor.
Boş versene sen! Bugünün cumhuriyet yönetimi ve mahkemelerinin alacağı Ayasofya kararına da itaat eder; takdirle karşılarız!
Ayrıca, Ahmet Davutoğlu'nun konu ile ilgili yaptığı değerlendirmeye de katılmıyorum.
İster Danıştay ister Cumhurbaşkanı ister TBMM, kimin kararıyla açılırsa açılsın benim için hiç önemli değil;
Önemli olan; Ayasofya'nın açılması ve Hz. Fatih'in lanetinin ortadan kalkmasıdır!
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.