Dinden kastım İslam dinidir. Çünkü, Allah(cc) indinde tek din İSLAM'dır. İslam dinine tabi olmadan ahirette kurtuluş yoktur. Ebedi kurtuluş için Müslüman olmak şarttır.
Kişi açısından inanıp inanmaması kendi tercihiyken çocuklara dininin öğretilmemesi tercihi olmayıp öğretilmesi bir çocuk için en temel hakkıdır.
Çocuk dinini öğrenir, yetişkin birey olduktan sonra özgür iradesiyle tercihini nasıl isterse öyle kullanabilir; öğrenmeden tercih yapsın denilemez!
Kim tarafından verilirse verilsin din eğitiminin verilmesi gönüllülük veya tercih esasına göre değil, zorunluluk esasına dayanır.
Bir baba veya ananın çocuğuna dinin öğretilmesini istememe hakkı olmayıp bu durum çocuk açısından hak ihlali doğurur.
Bir devlet, rejimi ne olursa olsun vatandaşının dini ihtiyaçlarını en önemlisi dini eğitim ihtiyacını yerine getirmek zorundadır. Halkının yüzde 90'nın kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede devlet vatandaşına özellikle de çocuklarına dinini öğretmek zorundadır.
Müslüman bir ülkede, devletin en temel görevi "İslam Dinini Öğretme" olmalıdır. Din güvenliği, can ve mal güvenliğinden önde ve daha önemlidir.
Çünkü din, insanın bu dünyada huzur ve mutluluğunu sağladığı gibi esas olan ebedi dünyasını kazanmasının tek şartıdır. Başka seçenek yok!
İşte bundan kaynaklı anne babanın çocuğuna dininin öğretilip öğretilmemesinde tercih hakkı olmayıp öğretmek zorundadır.
Dinin çocuğa öğretilmesinde birinci sorumlu başta baba olmak üzere anne babasıdır. Anne baba bu sorumluluğu yerine getirmiyorsa baş sorumlu devleti idare edenler ve bütün Müslümanlardır.
Herkes Allah(cc)'ın dininin öğretilmesi için mücadele edecek ki sorumluluktan kurtulabilsin. Ya öğreteceksin ya da öğretenlere yardımcı olacaksın!
O zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Dinimizin çocuklarımıza öğretilmesinde en sorumlular anne baba, devlet ve bütün Müslümanlardır.
Anne babanın özellikle de babanın sorumluluğunu önceki yazımda kısmi olarak açıklamaya çalışmıştım. Her türlü şart ve ortamda bir çocuğa dininin öğretilmesinde anne babalar kesinlikle çocuklarına öğretecek veya öğretilmesini sağlayacak.
Dinin öğretilmesi tamamen yasak ve sonucunda hapis hatta ölüm bile olsa sorumludurlar. Kesinlikle hesap gününde evlatlar anne babalarının yakasına yapışarak bunun hesabını soracak!
Onun için dini inancı olmayan anne babalara da çocuklarının dinini öğrenmesi için yapılması gerekenleri yapmaları gerektiğini söylüyorum.
-Kendini yaktın çocuğunu bari yakma!
Ya arkadaş! İnanın veya inanmayın dinimiz İslam'ın öğrenilmesinin bir insana ne zararı olabilir?
Hiçbir zararı olmadığı gibi hem bireyin hem de toplumun huzuru için çok büyük faydaları var. Yüzde yüz inanıyorum; Allah(cc)'ın yap dediği her şey hem bu dünyada hem de öbür dünyada faydalı; yapma dediği her şey de hem bu dünyada hem de öbür dünyada zararlıdır.
-Bir de İslami bilgileri öğrenen herkesin Müslüman olacağını kim iddia edebilir?
Öğrenmek başka şey inanmak başka şey; keşke Müslüman olsalar!
İkinci sorumlu devlettir. Devlet başta Milli Eğiti Bakanlı ve Diyanet İşleri Başkanlığı hatta TSK olmak üzere tüm kurumlarıyla dinimizin öğrenilmesini gerçekleştirmelidir. Türk Silahları Kuvvetlerinde erlerin eğitimi programı içerisinde din eğitimi vardır.
Maalesef, din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi dördüncü sınıftan itibaren zorunlu hatta seçmeli dersler olmasına rağmen yetersiz kalmaktadır.
Bu durumu hayatın her alanında görmek mümkün. Mesela, Ahsen Tv'nin sokak röportajlarında içimiz acıyarak görüyoruz. Elbette ki bunlar ölçü değil; ancak, bir gerçeği yansıttığını kabul etmek durumundayız.
Bir röportajda Gusül Abdestinin farzları sorulmuştu. Röportaja katılanların neredeyse tamamına yakını doğru cevap veremedi. Ben de bu soruyu bazı gençlere sordum. Maalesef, bilemediler!
Yine kelime-i şehadetin anlamı soruldu. Çok acı ama durum aynıydı!
Kısaca dinimizin öğretiminde bir sorun olduğu gerçeği gizlenemeyecek düzeyde açık ve ortadadır.
Bazılarınız Diyanet İşleri Başkanlığının bu konudaki sorumluluğunu sorgulayabilir. Ne diyeyim, susmayı tercih ediyorum. Susmak en acı cevaptır!
Bakınız anne babalar tüm sorumluluk sizin üzerinizde olup bu sorumluluktan kurtulamazsınız. Bırakınız öğretmeyi öğrendikten sonra da kaç yaşında olursa olsun çocuklarınızı kendi hallerine bırakmamalısınız.
Çünkü, ortam çok kötü hem de çok çok kötü!
Allah(cc)'ın dinin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanılması ve yaşatılmasını kendisine misyon edinmiş Müslüman kardeşlerim, sizin sorumluluğunuz daha büyük olup çok çok çalışmalısınız!
Kişi açısından inanıp inanmaması kendi tercihiyken çocuklara dininin öğretilmemesi tercihi olmayıp öğretilmesi bir çocuk için en temel hakkıdır.
Çocuk dinini öğrenir, yetişkin birey olduktan sonra özgür iradesiyle tercihini nasıl isterse öyle kullanabilir; öğrenmeden tercih yapsın denilemez!
Kim tarafından verilirse verilsin din eğitiminin verilmesi gönüllülük veya tercih esasına göre değil, zorunluluk esasına dayanır.
Bir baba veya ananın çocuğuna dinin öğretilmesini istememe hakkı olmayıp bu durum çocuk açısından hak ihlali doğurur.
Bir devlet, rejimi ne olursa olsun vatandaşının dini ihtiyaçlarını en önemlisi dini eğitim ihtiyacını yerine getirmek zorundadır. Halkının yüzde 90'nın kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir ülkede devlet vatandaşına özellikle de çocuklarına dinini öğretmek zorundadır.
Müslüman bir ülkede, devletin en temel görevi "İslam Dinini Öğretme" olmalıdır. Din güvenliği, can ve mal güvenliğinden önde ve daha önemlidir.
Çünkü din, insanın bu dünyada huzur ve mutluluğunu sağladığı gibi esas olan ebedi dünyasını kazanmasının tek şartıdır. Başka seçenek yok!
İşte bundan kaynaklı anne babanın çocuğuna dininin öğretilip öğretilmemesinde tercih hakkı olmayıp öğretmek zorundadır.
Dinin çocuğa öğretilmesinde birinci sorumlu başta baba olmak üzere anne babasıdır. Anne baba bu sorumluluğu yerine getirmiyorsa baş sorumlu devleti idare edenler ve bütün Müslümanlardır.
Herkes Allah(cc)'ın dininin öğretilmesi için mücadele edecek ki sorumluluktan kurtulabilsin. Ya öğreteceksin ya da öğretenlere yardımcı olacaksın!
O zaman şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Dinimizin çocuklarımıza öğretilmesinde en sorumlular anne baba, devlet ve bütün Müslümanlardır.
Anne babanın özellikle de babanın sorumluluğunu önceki yazımda kısmi olarak açıklamaya çalışmıştım. Her türlü şart ve ortamda bir çocuğa dininin öğretilmesinde anne babalar kesinlikle çocuklarına öğretecek veya öğretilmesini sağlayacak.
Dinin öğretilmesi tamamen yasak ve sonucunda hapis hatta ölüm bile olsa sorumludurlar. Kesinlikle hesap gününde evlatlar anne babalarının yakasına yapışarak bunun hesabını soracak!
Onun için dini inancı olmayan anne babalara da çocuklarının dinini öğrenmesi için yapılması gerekenleri yapmaları gerektiğini söylüyorum.
-Kendini yaktın çocuğunu bari yakma!
Ya arkadaş! İnanın veya inanmayın dinimiz İslam'ın öğrenilmesinin bir insana ne zararı olabilir?
Hiçbir zararı olmadığı gibi hem bireyin hem de toplumun huzuru için çok büyük faydaları var. Yüzde yüz inanıyorum; Allah(cc)'ın yap dediği her şey hem bu dünyada hem de öbür dünyada faydalı; yapma dediği her şey de hem bu dünyada hem de öbür dünyada zararlıdır.
-Bir de İslami bilgileri öğrenen herkesin Müslüman olacağını kim iddia edebilir?
Öğrenmek başka şey inanmak başka şey; keşke Müslüman olsalar!
İkinci sorumlu devlettir. Devlet başta Milli Eğiti Bakanlı ve Diyanet İşleri Başkanlığı hatta TSK olmak üzere tüm kurumlarıyla dinimizin öğrenilmesini gerçekleştirmelidir. Türk Silahları Kuvvetlerinde erlerin eğitimi programı içerisinde din eğitimi vardır.
Maalesef, din kültürü ve ahlak bilgisi eğitimi dördüncü sınıftan itibaren zorunlu hatta seçmeli dersler olmasına rağmen yetersiz kalmaktadır.
Bu durumu hayatın her alanında görmek mümkün. Mesela, Ahsen Tv'nin sokak röportajlarında içimiz acıyarak görüyoruz. Elbette ki bunlar ölçü değil; ancak, bir gerçeği yansıttığını kabul etmek durumundayız.
Bir röportajda Gusül Abdestinin farzları sorulmuştu. Röportaja katılanların neredeyse tamamına yakını doğru cevap veremedi. Ben de bu soruyu bazı gençlere sordum. Maalesef, bilemediler!
Yine kelime-i şehadetin anlamı soruldu. Çok acı ama durum aynıydı!
Kısaca dinimizin öğretiminde bir sorun olduğu gerçeği gizlenemeyecek düzeyde açık ve ortadadır.
Bazılarınız Diyanet İşleri Başkanlığının bu konudaki sorumluluğunu sorgulayabilir. Ne diyeyim, susmayı tercih ediyorum. Susmak en acı cevaptır!
Bakınız anne babalar tüm sorumluluk sizin üzerinizde olup bu sorumluluktan kurtulamazsınız. Bırakınız öğretmeyi öğrendikten sonra da kaç yaşında olursa olsun çocuklarınızı kendi hallerine bırakmamalısınız.
Çünkü, ortam çok kötü hem de çok çok kötü!
Allah(cc)'ın dinin öğrenilmesi, öğretilmesi, yaşanılması ve yaşatılmasını kendisine misyon edinmiş Müslüman kardeşlerim, sizin sorumluluğunuz daha büyük olup çok çok çalışmalısınız!
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.