Dua; kişinin Cenab-ı Hak'tan kendisi ya da bir başkası için olumlu bir şeyler istemesi ya da dilemesidir.
Beddua ise; bir kimsenin başına kötü şeylerin gelmesini dilemek için söylenen sözlerdir. Beddualar; genellikle öfke, kızgınlık, güçsüzlük ve çaresizlik anlarında söylenmektedir.
Dua olumlu olarak algılanırken beddua olumsuz olarak algılanmaktadır Maddi ve manevi olarak faydası olanlara hayır dua edilirken, maddi ve manevi olarak zararı dokunanlara da beddua edilmektedir.
Hayır dualar; mutluluk anlarında yapılırken beddualar ise sıkıntılı anlarda yapılmaktadır.
"Allah iyiliğini versin, Allah kalbine göre versin, Allah işlerini rast getirsin, Allah zihin açıklığı versin…" anne babaların evlatlarına normal zamanlarda yaptıkları dualardan bazılarıdır.
"Allah gün yüzü göstermesin, Allah sürüm sürüm süründürsün, dizine gözüne vursun, Allah'ından bulasın, ocağın sönsün, iki yakan bir araya gelmesin…" bu ve buna benzer serzenişler ise anne babaların sıkıntılı ve sinirli zamanlarında evlatlarına karşı yaptıkları beddualardan bazılarıdır.
Anne babalar, normal şartlarda akıllarının ucundan dahi geçirmedikleri düşünceleri, çocukların en küçük olumsuz hareketlerine karşı sinirlenip beddua amaçlı sözleri kolayca söyleyebilmektedirler.
Bütün anne babalar iyi niyetlidir. Bu iyi niyet normal zamanlarda, söylemeye dahi hayâ edilen, akıllarına gelince de "Tövbe tövbe" denilen beddua, kızgınlık zamanlarına kolayca ağızdan çıkabilmektedir.
Sinirlilik anlarında ağzından çıkan bir sözün nereye varacağını kestiremeyen anne babalar, sıkıntıların dönüp dolaşıp kendilerini bulacağını düşünemezler. Elbette bütün anne babalar bilerek çocuklarının kötülüğünü istemeyecek kadar akıllı ve bilinçlidirler. Ancak bu tutum her ne kadar kızgınlıkla yapılsa da hoş görülecek bir tavır değildir. Çünkü dil neye alıştırılırsa onu söyleyecektir. Kızgınlık zamanında çocuğa beddua etmek yerine dilini "Allah senin iyiliğini versin" demeye alıştırmalıdır.
Anne babalar için bir imtihan aracı olan çocuklar, onların hem bu dünya hem de öbür dünyaları için mutluluk kaynağı olabildikleri gibi zindanı da olabilmektedir. Çocukların olumsuz davranışlarına sabredip eğitmek yerine, beddua eden anne babalar, çocuklarının olduğu kadar kendi hayatlarını da karartmaktadırlar.
Kızgınlık belirtisi olarak söylenen beddualar, hayır duada olduğu gibi en ulu makama çıkar. Dualarının kabulünün konusunda inancı tam olan anne babalar, beddualarında Cenab-ı Hak tarafından kabul edileceğini çok iyi bilirler.
Bilindiği gibi çocukların dini mükelleflikleri ergenlik çağında başlamaktadır. Mükellef olmayan çocuklar namaz ve oruç gibi dini vecibeler için sorumlu olmadıkları gibi olumsuz hal ve hareketlerden de sorumlu değillerdir. Dini manada hiçbir sorumluluğu olmayan çocuklara yapılacak bedduaların zamanla anne babalara geri döneceği bir gerçektir.
Bir kimse karşısındakine hayır ya da beddua ettiği zaman melekler o duayı alır, dua edilen kimse o duayı hak etmişse ona yüklerler. Fakat o kimse bu duayı hak etmemişse söyleyene o duayı iade ederler. Beddua edilen çocuğa ise melekler, günahsız ve akil baliğ olmadığından bedduayı yüklemekten hayâ ederek sahibine iade ederler. Anne babalar ileriki zamanlarda kendilerine asi olan çocuklarına karşı nerede hata yaptım diye düşünmeye başlarlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v): "Bir kul, herhangi bir şeye lânet ettiği vakit, o lânet semâya doğru yükselir. Gök kapıları hemen onun önüne kapatılır. Sonra o, yere doğru iner. Arzın kapıları da ona kapatılır. Sonra sağa ve sola (doğru) yol tutarsa da, gidecek bir yer bulamaz. Nihayet lânet olunan kişiye dönüş yapar. Eğer o, buna lâyık ise orada kalır. Şayet o, buna ehil değilse, bu sözü sarf edenin kendisine döner (ve onun üzerinde kalır)." (Ebû Dâvud, 4/277) buyurmaktadır.
"Cennet annelerin ayağı atındadır." (Kenz-ül Ummal, 45439.) hadisince ayaklarına altına cennet konulan anne babalar, bunu kendilerini cennete girmesini kolaylaştıracak şekilde algılamaktadırlar. Bu hadisi çocuklarından daha çok kendileri için algılayan anne babalar, çocukların eğitimlerinde karşılaştıkları olumsuz davranışlara karşı anlayış ve sabır göstermek yerine beddua etmeyi tercih etmektedirler. Anne babalar hak konusunu da yerine göre koz olarak kullanmaktadırlar. "Hakkım helal etmem" sözü ile çocuklarla aralarındaki bağları zayıflatmakta yerine göre de ortadan kaldırmaktadırlar. Yıllarca kendini arayıp sormayan ve kendince hayırsız evlat olan çocuklarına da "Ben onlara ne yaptım?" sorgulaması içine girmektedirler.
İtaatsizlikte bulunan çocuğundan şikâyete gelen bir babaya İbn-i Mübârek sordu:
"Sen oğluna hiç beddua ettin mi?"
"Evet, canımı çok sıktığı zamanlarda ettim."
"Sen kendi elinle kötü yapmışsın çocuğunu. Baba ve annenin çocuğu hakkındaki duası ret olunmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v), mübarek dişini kıran kavmine: "Yâ Rab, kavmime hidayet eyle. Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar!" diye dua etti. Sen de böyle bir anlayış içinde olsaydın; ziyan etmezdin. Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in bu sabrı ve metaneti, ziyan getirmedi, sonunda kavminin imanlarına sebep oldu." der.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.