Güle Güle Diyemediğimiz Çocuklar!
Çocukları hala kendi okuduğu ve yaşadığı dönemlere bakarak değerlendiren aileler; çocuklarının, kendilerinin, toplumun ve en önemlisi zamanın ve şartların değiştiğinden farkında bile değillerdir. Bu gibi ailelere en güzel cevabı Hz. Ali Efendimiz yıllar öncesi neler yapmaları gerektiğini hatırlatmaktadır:
"Çocuklarınızı yaşadığını çağa göre değil; onların yaşayacakları çağa göre yetiştirin" buyurmuşlardı.
Genelde özel eğitim sınıfı olan okullarda çalıştım. Özel eğitime giden çocukları ve onları buraya getiren aileleri gördükçe şükredilmesi gereken çok fazla şeylerin olduğunu düşünür ve bunu velilere anlatmaya çalışırım.
Başımızı ellerimizin arasına alıp isterseniz birlikte düşünelim. "Çocuğunuz (Allah göstermesin) fiziksel yâda zihinsel özürlü. Yani evden çocuğunuzu okula gönderirken haydi çocuğum, iyi dersler diyemediğiniz bir çocuk. Çocuğu siz elinden tutarak yâda kucaklayarak normal çocukların 10 dakikada gittiğini, siz bu çocuğunuzla en az 20 dakikada gidiyorsunuz.
Yolda size acıyarak bakan gelip geçenleri umursamadan okula geliyorsunuz. Çocuğunuzun okulda dersi bitinceye kadar yeri geliyor okulda kalıyorsunuz. Normal çocukların teneffüste koşup eğlendikleri gördükçe içinizi parçalandığını hissetmenize rağmen teneffüste de çocuğunuzla ilgileniyorsunuz.
Bütün planlarınızı ve hayatınız bu çocuğa göre planlıyorsunuz. Ve bu çocuğun hayatı sürekli size bağımlı olarak yaşamaktadır ve yaşayacaktır. Her şeyini siz yapıyorsunuz. Yemesinden tutunda tuvaletine kadar her şeyiyle size bağımlı bir çocuktur.
Biran dahi olsa gözünüzden ve yanınızdan ayırmıyorsunuz. Bir yere gitmek isteseniz kimseye bırakamıyorsunuz. Bu çocuklar diğer çocuklar gibi kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığı gibi diğer çocuklar gibi de size sarılıp kucaklayamıyor.
Amacımız sadece bu çocukların kendi ihtiyaçları dediğimiz öz bakım becerilerini kazanmalarını istiyorsunuz. Şu liseyi yada şu fakülteyi kazanmasını istemiyorsunuz istediğiniz tek şek şey çocuğumuz kendi kendine yetmesi. Hatta düşüncelerin en acısı ve en kötüsü de ben ölürsem bu çocuğa kim bakacak diye derin bir üzüntü duymanızdır…"
Bazı aileler için bu bir senaryo olsa da hayatın ta kendisidir. Bu konuda özürlü ailelere Allah yardım ve sabırlar vermesini temenni ederim. Düşüncem o ki Allah'u âlem ben onları "Cennetlik Analar" olarak düşünüyorum. Gerçektende bu iş, sabır ve yürek işidir.
Özürlü çocuğa sahip değilsek bile hayat şartları bizi de çocuğumuzu da bir gün özürlü getirebilecek şekildedir. Doğum öncesi ve doğun sonrasını bir yana bırakın da küçük ve büyük kazalar çocuklarımızı olduğu kadar bizleri de özürlü yapabilecek şekildedir.
Herkes gibi çocuklarımızın da bizden sevgiden başka bir şey istemediği şu üç günlük dünyada en güzel davranışın şükredebilmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü nimetlerin devamı şükre bağlı olduğunu bize Cenab-ı Hakk İbrahim Süresin Ayet 7'de şöyle buyurmaktadır:
"Ve hatırlayın ki Rabbiniz size şöyle bildirmişti: Yüceliğim hakkı için şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir."
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.