Yayla deyince yüksek tepe ve dağlar akla gelir. İnsanlar tarih boyunca hayvan otlatmak, düşmanlardan korunmak Allah'a daha yakın olmak için dağları hep mekân yapmışlardır. Dağlar Türkler için kutsiyet ifade eder. Çünkü Türklerin hayatında hayvanlar ve düşmanlar olmazsa olmazlarıdır. Bu sebeple, Türkler teyakkuz halinde yaşamalılar. Düşmanlarımız zaman zaman bu teyakkuz halini duyarsızlık haline getirmişler. İnsanlar maneviyatlarını ve gönüllerini yükseltmek için yaşam alanları olarak, dağları seçmişlerdir.
Hz. Musa Turu Sina'yı, Hz. Muhammed' Hıra dağını seçmiştir. Allah dağları, gökyüzünü tutmak için yere kazık yaptık buyurdu. Birçok ayette dağlar üzerine yemin edilmiştir. Bu nedenler dağlar önemlidir. Tanrı dağları kültürümüzde kutsaldır. Düşmanlardan korunmak için dağlar tabii korunma alanlarıdır. Yaratıcıyı anlamak, anlatmak için de dağlar tenha düşünme mekânlarıdır. Manevi yolculuğa rehberler ve peygamberler dağlardan başlamışlardır. Çünkü dağlar üzerine Rabbimiz yemin etmiştir.
Dağlar serin, dağlar sohbet, dağlar paylaşım, dağlar esaret ve dağlar insanların tabiatla sıla-i Rahi'm yaptığı alanlardır. İşte Kurban Bayramına ulaştığımız şu günlerimizi yayla yaşamı, şenliği gibi serin ve sevgiyle bir birimizi kardeşlik şuuruyla mutlu olmaya çaba harcıyoruz. Çoktan beri, ne yayla kaldı ne de yolu unutuldu. Atalarımız Anadolu'ya yerleştiğinden itibaren töre haline getirdikleri, Nisan ayından itibaren yaylaya göçler başlardı. Uzun zamandan beri yapılmaz oldu. Hâlbuki atalarımızdan tevarüs aldığımız adetlerimiz ve geleneklerimiz şehirlere göçle yokluğa mahkûm oldular. Gelinlerin cemaatin camiyi Kâbe'yi tavaf eder gibi tavaf ettikten sonra oğlan evine uğurlandığı da unutuldu. Yeni nesil anlatılmazsa habersiz kalacaklar.
Böylece yeni nesiller ne köylerini, ne yayla yolarını, nede gelinler için cami tavaf edildikten sonra evlilikleri hatırlayacaklardır? Büyüdüğümüz köyü terk ettiği gibi, köyümüzün de gelenek ve görenekleri de bizi terk etti, hiçbir şey kalmadı. Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olurmuş. Çocukluğumuzda çok sevdiğim, Köyümüz her bahar ayında yaylaya göçerdik. Köyün çocukları hayatın zorluğunu yayla yollarında tanıyorlardı. Bu yayla yolları uçurumlu, tepe ve yokuşlardandı. Ufak bir dikkatsizlik, insanın hayatına mal olacak kadar tehlikeliydi. Nice eşek veya atlar bu yollardan köye odun ve yük taşırken aşağıya yuvarlanarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Bu sebeple Eşek ve at sahipleri pür dikkat olurlardı! Allah diyerek bu zorlu geçitlerden çok geçtik, korkuyla! Ayrıca köyle yayla arasında akan kanal var. Hayvanları buradan sular, içecek suyu buradan alır, ekilen yeşillikler buradan sulanırdı. Bu yıllarda nice çocuklar yüzme bilmedikleri için canlarını kaybetmişlerdi. Bu kanalın her iki yanında yüksek kalyon gibi kayalar, kayaların yukarılarında orman ağaçları, ardıç ağaçları ve dağlardan vardır.
Bu iki kanalın karşısından seslenirsek karşı ki yakadan aynı ses gelirdi. O zamanlar çocuk aklıyla yankıyı bilemediğimiz için gerçekle hayâlı fark edemezdik. Hoşumuza gider çocukça tekrar ederdik. Gerçekten dağlarda başka birinin bize ses verdiğini düşünürdük. Yanımda hep köpek vardı. Bu köpek havlayınca karşı taraftan köpek sesleri de gelirdi. Köylerde eğitimde taşımacılık başlayınca, köydeki okullar öğrencisiz ve öğretmensiz kaldı. Yaylalar gibi köy okulları da öğrencisiz kaldı. 23 Nisanla birlikte kapanan okullarla birlikte koyun –kuzularla birlikte dağların ve kırların kucağında kendimizi bulurduk. O günlerde fakir ailenin bile ineği- davarları ve eşeği bulunurdu. O zamanki çocuklara Yayla yolları çok şeyleri öğretmişti.
Köydeki arazinin tümü saban ve pullukla ekilir, hayvanları yayacak yerler çok önemliydi. Çiftler öküz ve atla yapılırdı. Bu yüzden kavga dövüş köylerde eksik olmazdı. İşte köy hayatı buralarda öğrenirlerdi. Hayvan sayısı fazla olduğundan yaylaya göçmek mecburiyeti vardı. Yaylaya göçü, sabah ezanından önce başlar, köylüler yükünü eşek ve atlarına yükler yayla yolluna düşerdi. Bu göç bir bayram havasında olurdu. Köyün genç kızları basma denilen çiçeklerle döşenmiş basmadan şalvar ve fistanlarını giyer, kırlarda olduğu gibi yayla yolları kır çiçeklerine bürünürdü.
Yayla uzak olduğundan çocuklar yürümekte zorlanırdı. Yorulan çocuklar ağlamaya başlar anaları kucaklarını alır, pataklardı. Köylüler sabah yayladan köye, akşam da köyden yaylaya mekik dokur dururlardı. Çünkü yazla beraber tarlada ekinler ve bahçe işleri başlamış olurdu.
O zamanlar çevre okullarla kırlarda buluşurduk. Sofran diye komşu köylüleriyle mera ve dağlar yüzünden çok kavgalıydık. Bu sebeple sık sık silahlı kavgalar olurdu. Fakat sene sonu kurulan dostluklar gelecek yıllar için iyi olurdu.
Bundan 8 yıl önce Ahirli Bademli koyu derecek mevki ve yayla yollarında gezerken rahmetli Durmuş dayının deli Meryem diye bilinen halanın oğlak güttüğünü tabiatlar söyleştiğini görünce yanına oturup sohbet etmemiz oldu. O günlerde başlanılmış olan şiiri bulunca sonuçlandırdım. Paylaşmak istedim.
GÜNÜN DEĞİŞİR
Bir zaman gönül, benimle hoştu,
Günler, aylar, seneler güzel geçti,
Sohbetler güzeldi, dostluklar oldu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Aylar, günler gelirdi, sene güzeldi,
Yaşlar uzayınca, beden bezdirdi,
Ziyaretlerime gelen, artık unuttu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Yanımda kalmadı, gönül adamı,
Hasbelkader kalan, kendi adamı, ,
Günler kaçtı gitti, deler adamı
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Çalıştım gerilerde, başarılarım oldu,
Akan su kurudu, su vermez oldu,
Artık gençlikler gitti, etiket oldu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Yanar gönül şimdi, ocakta kordur,
Korudu İbrahim'e', gülistan oldu
Feleğin korkuları, bana can oldu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Bir kadın görmüştüm, yaşını almış,
Gençliği bitirmiş, zorluğa dalmış,
Koyun, keçisiyle, yoldaş bir olmuş,
Zorluklar göründü, he r şey kül oldu.
Koyunlar meleşir, kendi dertleşir, .
İhtiyarlık gelince, çoğu kalleştir,
Eskiye bakınarak, övünmek olmaz,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Ne elem gördü, ne merhamet sende,
Rahmet akardı gönülle, sen nerede,
Bayramda evlere gelirdi, Gülpembe
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
GÜNÜN DEĞİŞİR
Bir zaman gönül, benimle hoştu,
Günler, aylar, seneler güzel geçti,
Sohbetler güzeldi, dostluklar oldu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Aylar, günler gelirdi, sene güzeldi,
Yaşlar uzayınca, beden bezdirdi,
Ziyaretlerime gelen, artık unuttu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Yanımda kalmadı, gönül adamı,
Hasbelkader kalan, kendi adamı, ,
Günler kaçtı gitti, deler adamı
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Çalıştım gerilerde, başarılarım oldu,
Akan su kurudu, su vermez oldu,
Artık gençlikler gitti, etiket oldu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Yanar gönül şimdi, ocakta kordur,
Korudu İbrahim'e', gülistan oldu
Feleğin korkuları, bana can oldu,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Bir kadın görmüştüm, yaşını almış,
Gençliği bitirmiş, zorluğa dalmış,
Koyun, keçisiyle, yoldaş bir olmuş,
Zorluklar göründü, he r şey kül oldu.
Koyunlar meleşir, kendi dertleşir, .
İhtiyarlık gelince, çoğu kalleştir,
Eskiye bakınarak, övünmek olmaz,
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Ne elem gördü, ne merhamet sende,
Rahmet akardı gönülle, sen nerede,
Bayramda evlere gelirdi, Gülpembe
Zorluklar göründü, her şey kül oldu.
Gelişmelerden zamanında haberdar olmak istiyor musunuz? Google News’te Bozkır Haber'e abone olun.